Tarihi sevdiren adam -2-

A -
A +
"Tarihi Sevdiren Adam" Yavuz Bahadıroğlu’nu bugün de yâd etmeye devam ediyorum...
1972 yılında ilk romanı “Sunguroğlu”nu yazdı. Daha sonra roman, hikâye, çocuk kitabı, araştırma, oyun, senaryo ve fikir eseri yazarak yüzden fazla kitap çıkardı. 1979 yılında Türkiye Millî Kültür Vakfından Roman Teşvik Ödülü, 1982 yılında ise Türkiye Yazarlar Birliği’nden çocuk edebiyatı dalında Yılın Yazarı Ödülünü aldı. Yurt içinde ve yurt dışında binlerce konferans veren yazar, Moral FM’de radyo programı, TVNET’te televizyon programı yapıyordu. Ayrıca Derin Tarih dergisi ile Yeni Akit gazetesinde köşe yazarlığı yapıyordu. 76 yaşında vefat eden yazar Niyazi Birinci gök kubbede hoş ve gür bir seda bırakarak ahirete irtihal etti...
Bana göre Yavuz Bahadıroğlu’nun milletimize en büyük hizmetlerinden biri şudur: 19. yüzyılda başlayan yani 250 yıldan fazla bir zamandır devam eden  “Batılılaşma” dediğimiz olgunun aydınlarımız ve toplumumuz üzerinde meydana getirdiği aşağılık kompleksinin yok edilmesi için bize Osmanlı tarihini öğretmesi oldu. Bu tarih okumaları, Batı medeniyeti karşısında kendimizi aşağılık bir durumda görmek yerine tarihte ne büyük bir medeniyet kurduğumuzdan ders alarak, ecdadımız olan Osmanlı ile bağlarımızı kuvvetlendirerek geleceğe emin ve kararlı adımlarla yürümek için öz güven sahibi olmamızı sağlamıştır, diyebiliriz. Batılı devletlerin bilimsel ve teknolojik gelişmeleri karşısında kendimizi yetersiz hissetmek yerine, bizim yine büyük medeniyetler inşa edebileceğimizi söylemek, buna inanmak çünkü genetik kodlarımızda bu istidatların var olduğunu anlatmak bana göre basit hizmetler değildir. Yavuz Bahadıroğlu işte bu hizmetleri yapmış bir mütefekkirdir, bir muharrirdir, bir entelektüeldir, bir dava ve mefkûre adamıdır. Zamanımızın ulu bir şahsiyetidir ve bilge bir karakteridir. Çağımızın Dede Korkutlarından biridir. Yerini doldurmak mümkün değildir.
Niyazi Birinci ağabeyimize Rabbimden rahmet; ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Nurlar içinde olsun, yaptığı hizmetlerin mükâfatını alsın inşallah. 
       Cüneyt Aybey/Turgutlu
 
 
 
 
ŞİİR
 
             Ufukta güneş var
 
Toprağa kokun düşmüş yağmur sonrası,
Gözlerinde hasret var bir de yaş damlası,
Şu garip ömrüm sanki mayın tarlası,
Gelen üstüne bastı giden üstüne bastı.
 
Ufukta güneş var etrafında kara bulutlar,
Yüreğimde bir yanar bir de söner umutlar,
Ben uçan bir kuştum kırıldı kanatlar,
Gelen kanadımı kırdı giden kanadımı kırdı,
 
 
Aşkın gemisine binip denizde battım
Gönlüm melhemini istedi zehrini tattım
Hasretini evim bildim özleminle yattım
Aşkın yaktı beni sevdan yaktı beni.
 
 
Gözlerinde ışık yok söndü sokak lambası
Kahveni içtim kırk yıl değilmiş hatırası
Garip Ayhan der ki bu şairin son mısrası
Sende önce vardı ama yoktur sonrası.
 
               Ayhan Arlı-İstanbul
 
 
 
UNUTULMAZ İSİMLER
 
ŞAİR NEF’Î: Bugün 386. ölüm yıl dönümü olan Şair Nef’î 17. Yüzyıl Osmanlı şairidir.
1572’de Erzurum’un Hasankale’sinde doğan şairin asıl adı Ömer’dir. Babası, Kırım Hanlarının hizmetinde bulunmuştur. Nef’î, iyi bir tahsil görmüş, Arapça ve Farsçayı öğrenmiştir. Daha genç yaşta büyük istidadı (yeteneği) dikkati çekmiş ve Kırım Hanlarının tavsiyesiyle Kuyucu Murat Paşa İstanbul’a göndermiştir...
Birinci Sultan Ahmed Han zamanında İstanbul’a gelen genç şair, asıl şöhretine Sultan Dördüncü Murad Han zamanında ulaşmıştır. Sultan Dördüncü Murad Han, Nef’î ile övünmüş, onu has meclislerine çağırmış, sohbetlere dâhil ederek şiirlerini büyük ihsanlar ve pek değerli hediyelerle mükâfatlandırmıştır...
Nef’î’nin asıl sanatkârlığı, kasidelerinde ve bu kasidelerin tasvir bölümlerinde görülür. Şair, Divan Edebiyatımızda kaside üstadı olarak tanınmıştır. Şairin kasideciliği, ölçüsünde kuvvetli bir tarafı da, hicviyeciliğidir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.