Gıda Mühendisleri'nden "Gıda Terörü" için çözüm reçetesi

A -
A +

Son günlerde, gıda hileleri, GDO, üretim yapan firmalarda hijyenik açıdan sıkıntılar ve farklı ürünlerin piyasaya sürülmesi gibi durumların patlak vermesi, gıda denetimlerinde sıkıntıların olduğu düşüncesini iyiden iyiye gün yüzüne çıkarmıştır.

Ülkemizde gıdaların tarladan/çiftlikten sofraya kadar halkımıza güvenli olarak arzından Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı sorumludur. Bunu sağlamak için tarlada Ziraat Mühendisi'nin, çiftlikte Veteriner Hekim'in; gıda üretiminde ise Gıda Mühendisi'nin var olması ve gerekli denetimi sağlaması büyük önem taşımaktadır. Ülkemizde gıda denetimleri kamu adına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. 64.000 üretim yeri olmak üzere toplam 500.000 civarında gıda üretim, satış ve toplu tüketimin denetimini 4700 kişi ile yapılmaya çalışılmakta; bu kişilerin de sadece % 20'si Gıda Mühendislerinden oluşmaktadır. Bunun sonucunda; Bakanlık bünyesinde, eğitimi, gıda ile ilgili yetki taşımaya uygun olmayan pek çok kişi, alanı dışında çalışmaya itilmektedir. 
Örneğin, köyde hizmet vermek amacıyla özel olarak istihdam edilen kişiler, gıda denetçi açığını kapatmak için köyden uzaklaştırılmakta ve aslında gıda denetçilerinin yapması gereken görevleri üstlenmek zorunda bırakılmaktadırlar. Bu şartlarda; kamuda yeterli gıda mühendisi istihdamı sağlanmadığı için, gıda denetimleri yetersiz yapılmakta ve gıda güvenliği sağlanamamaktadır.  
2010 yılında yürürlüğe giren 5996 sayılı kanun ile 30 beygir gücü altındaki ve 10 kişiden daha az işçi çalıştıran işletmelerde Gıda Mühendisi çalıştırma mecburiyeti kaldırılmıştır. Son dönemde çıkan yönetmelikle de işletme kapasitesi, işletmecinin beyanına bırakılmıştır. Yani işveren, kapasitesini 30 bg altında gösterebilir ve Gıda Mühendisi çalıştırma mecburiyetini yok edebilir. İşletmelerin sayıca % 80'ini oluşturan bu küçük işletmeler, 5996 Sayılı Kanun gereği otokontrol mekanizması içerisinden sıyrılmakta, gıda güvenilirliği işletme sahiplerinin vicdanına bırakılmakta, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın rutin kontrolleri dışında, herhangi bir denetlemeye tabi tutulamamaktadır. 
Oda olarak, gıda işletmelerinin sayıca % 80'ini oluşturan bu küçük işletmelerde Gıda Danışmanlığı gibi bir proje ile, işletmelerin kapasitelerine göre yatıracağı ücretlerle oluşturulan bir havuzdan, Gıda Mühendisleri'nin maaşlarının kamu eliyle ödenmesi sağlanarak, maddi olarak kamuya bağlı, işletmeciye karşı yaptırım gücü yüksek olarak çalışabileceğiz. Gündemden düşmeyen taklit-tağşiş gıda olaylarındaki azalmalar sonucu, halkımız güvenle aldığı gıdaları tüketebilecektir. 
Bu yüzden Sayın Bakanımızın televizyon programında verdiği söz doğrultusunda, 2013 yılında yapılması planlanan 2500 personel alımı da, tarladan sofraya gıda güvenliğini sağlamak için, güvenli gıda aşamasının gerçekleşmesine katkı sağlayacak Gıda Mühendislerinin en kısa sürede yüzünün artık güldürülmesini bekliyoruz.
Sedat Kuru 
(Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı)


Vatanını ve milletini seven herkes barış için katkı yapmalı
Ülkemiz çok güzel bir hava yakaladı, terörün biteceğine, gencecik insanların bu bela sebebiyle ölmeyeceğine, ailelere ateş düşmeyeceğine dair ümitler yeşeriyor, yüzler gülüyor.
Bu milletin verdiği vergilerle dolgun maaşlar alan politikacılar da bu gidişe destek olmalı, hele hele baltalama yoluna gitmemelidir. Bugün köylerde bile, kan davalarını bitirip, akan kanı durdurmak için, o ciğeri yananlar, kalplerine taş basıp, birbirlerine zeytin dalı uzatmaktalar. Bazıları bundan da mı ders almıyor?
"Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları tamamen kaldırılmıştır" mesajı yetmiyor mu? Bazı politikacılarımızın, gençlerimizin zihin kodlarının değişmesi lazım, bunun için gereken eğitim verilmelidir.
Politikacıların kan dökülmesine sebep olacak mesajlardan uzak durmalarını, en azından barışa engel olmamalarını istemek, biz seçmenlerin, anne-babaların hakkı değil mi?
Akan kan durup, herkes kendini güven içinde hissettiği zaman, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne geri dönüşler başlayacak, işsizliğin beli kırılacaktır. Yalnız kendi iş adamlarımız değil, yabancı müteşebbisler için de bu bölgeler cazip olacaktır. 
Bu olumlu gelişmelerle devletimiz, ülkemiz güçlenecek; insanımız, milletimiz kazançlı çıkacaktır. Buna engel olmaya kalkışanlar, bu vebalin altından kalkamaz...
Sevim Akman

Emeklilikte yaşa takılanlar
Adam 9200 gün prim ödemesi yapmış. Neredeyse 30 sene!..
"Yaş" şartının eklenmesinden dolayı, çocuk yaşta işe başlayıp devlete çatır çatır prim ödeyen vatandaş emekli olamıyor. İşe geç yaşta başlayıp "çok daha az" prim ödeyen emekli olabiliyor da, 9200 gün ödeyen olamıyor!..
Bu haksızlık!... Ortada "erken emeklilik" talebi yok. "Esas" alınan "yaş" değil prim ödeme gün sayısı olmalı!..
Sosyal sistemi açık veriyorsa -ki fena halde veriyor- bu açığa sebep olan otuz yıl boyunca prim ödeyenler değil, kayıt dışı çalıştıranlar ve çalışanlar.
"Kümesteki kaz" misali yüklen, sistem içindekine, olmaz bu!..
Emeklilikte yaşa takılan dediğin, umumiyetle piyasanın tercih etmediği eleman. İşe başvurduğunda "yaşlısın" deniyor bunlara, emekliliğe başvurduğunda ise "gençsin!.." Çoğu büyük sıkıntılar içinde olan bu insanların büyük bölümü, emeklilikle birlikte iş piyasasından çekilir.
Yerlerine "gençler" alınır. İşsizlik azalır.
Devlet, emekliye ayırdıklarına ödeyeceği maaşların büyük kısmını "vergi" yoluyla geri alır. Piyasaya taze para girer, esnaf canlanır.
En önemlisi de büyük bir haksızlığa son verilmiş olur.
Selim Sarıçay


Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ 
İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.