İLK KEŞİFLER 1900'LERİN BAŞINDA
Güney Kutbunda ilk keşifler yüzyıl önce gerçekleşmiştir. Norveçli Roald Amundsen 14 Aralık 1911'de, İngiliz Robert Falcon Scott ise bir ay sonra 17 Ocak 1912'de Kutup noktasına ülkelerinin bayraklarını dikmişlerdir.
Sevgili okurlar, Güney Kutbu 13.2 milyon kilometrekare yüzölçümüyle Avrupa'dan 2.7 milyon kilometrekare fazla, Türkiye'den ise 17 kat daha büyük bir alana sahip bulunmaktadır. Birçok ülkenin araştırma istasyonları bulunan bu kıtada Arjantin, Avustralya, Rusya, Belçika, İngiltere ve ABD bilimsel araştırmalar yapmakta ve buzların içine hapsolmuş karbondioksit moleküllerinin miktarı o devirlere ait atmosfer yapısını, iklimsel koşulları ortaya çıkarmaktadır. Bu istasyonlarda sadece çevreyi kirletmeyen rüzgâr ve güneş enerjisinden yararlanılmakta ve ortamı temiz tutabilmek için çalışanların günlük kalıntıları depolanarak ülkelerine gönderilmektedir. Yaz döneminde bilim adamı sayısı 2500'ü bulmakta ise de, kış mevsiminde bu sayı 300'e kadar düşmektedir.
Kuzey Kutbu "Arktika"nın Güney Kutbundan farkı ise, 3 metre kalınlığında yüzeyi buz tabakasıyla kaplı bir deniz olmasından kaynaklanmaktadır. Kuzey Kutbu, Kuzey Buz Denizinin ortasında bulunmakta ve altından denizaltılar geçmektedir. Bilhassa Danimarka'ya ait Grönland'da yaşayan Eskimolar sahil kesimindeki uygun yerleşim bölgelerine dağılmışlardır. Norveç ve İsveç'in kuzey bölgelerinde bulunan Lappland'da ise Samiler yaşamaktadır.
KUTUPLARIN SAYESİNDE VARIZ!
Burada bir hususu belirtmem yararlı olacaktır: Güney ve Kuzey Kutup bölgeleri aynı iklime sahip gibi gözüküyorsa da, çok farklı özellikler gösterirler. Kuzey Kutbunda Beyaz Ayılar ve Kutup Tilkileri yaşarken, Güney Kutbunda Penguenler ana canlıları oluşturuyor. Ancak, dünyamızın bu iki kutup bölgesinin deniz ve karadaki müşterek özelliği; her ikisinin de buzlarla kaplı bulunuyor olmasıdır. Bu özellik güneş ışınları açısından önemli bir faktörü ön plana çıkarır. Dünyaya ulaşan ışınlarla ısınan yeryüzü yüzeyinin soğuması gerekiyor. Bu ise ancak "yansıma" ile mümkün. İşte bu buz tabakaları güneşten gelen ışınların yarısına yakınını yansıtarak, dünyanın ortalama sıcaklığının yükselmesine mani olmaktadır. Bu sonsuz buz kütlelerine Kryosfer adı verilmiştir. Eğer bu donmuş deniz yüzeyi ve dağlardaki buzlar mevcut olmasaydı, dünya yaşanamayacak kadar sıcak bir gezegen olacaktı.
JÜPİTER'İN UYDUSUNDA OKYANUS
Kıymeti okurlar, daha önce yayımladığımız Pasifik Okyanusundaki Mariana Çukuru'nun dibinde, 11.994 metre derinlikte dahi canlıların var olduğunu belirtmiştim. Bu gölde de hiç bilmediğimiz farklı türler mevcut olabilir. Aynı şekilde Güneş Sistemimizin dev gezegeni Jüpiter'in uydusu "Europa"da (Ay'dan biraz büyük) donmuş üst kabuğun altında bir okyanus olduğu tahmin ediliyor. Orada da değişik yaşam formları olabileceği tartışılıyor. Yakında bir uzay aracı gönderilecek. Bilim Dünyası bakalım daha ne ilginç buluş ve keşifleri gözler önüne getirecek!
Sizlere neşe içinde geçireceğiniz güzel bir hafta diliyorum. Hoşça kalın...
PENGUENLERİN DİLİ OLSA...
Çok az canlı türünün yaşadığı Güney Kutup Bölgesi Antarktika'da büyük memelilerden Deniz Aslanları ve Foklar, çeşitli deniz kuşları ve özellikle bölgeye has Penguenler dikkati çekmektedir. Bölgede ana karada yaşayan iki cins penguen bulunuyor. Adelie Penguenleri 70 santim boyunda ve 5 kilo ağırlığa sahip iken, Kral Penguenleri ise 100 santim ve 30 kiloya ulaşabiliyor. Güney Denizleri besin açısından oldukça zengindir. Birçok balık çeşidinin yanında, Kalamar ve bilhassa Krill adı verilen (Euphasia superba) besin zincirinin en önemli halkalarını oluşturuyor. Ancak deniz suyunun ısınması sebebiyle son yıllarda popülasyonda azalma gözlemleniyor.
YAZIN GÜNEŞ HİÇ BATMIYOR
Güney Kutup Bölgesi çok değişik, birkaç tür dışında hiçbir canlının yaşamasına elverişli olmayan çetin iklim şartlarına sahip bir alandır. Kış aylarında hiç gün ışığı bulunmayan bölgede, yazları güneş eğik açıdan hiç batmadan düzenli gözüktüğünden devamlı aydınlık bir ortam oluşmaktadır. Ortalama yükseklik 3200 metre, en soğuk kış aylarında orta kesimlerde sıcaklık eksi 65, yaz aylarında eksi 25 santigrad derece olarak kaydedilmiştir. Bu ekstrem iklim koşullarına uyum sağlayan pek az canlı görmekteyiz.
KUTUPTA BUZLARA BİR MOLA... Vostok Gölü
Antarktika'da manyetik güney kutup noktasının yakınında, doğu kutup bölgesinde bulunan Rus Vostok Araştırma İstasyonu'nun yüzeyini kaplayan 3100 metre derinlikteki buz tabakasının altında büyük bir tatlı su gölünün mevcudiyeti birkaç yıl önce keşfedildi. Bu buluş gerek uydu resimleri, gerekse sismik araştırmalar doğrultusunda 1994 yılında Rus ve İngiliz bilim adamları tarafından kanıtlanarak dünyaya tanıtıldı. Kıtada başka yer altı gölleri varsa da Vostok Gölü'nün en büyükleri olduğu biliniyor. Rus Araştırma İstasyonunun bulunduğu bölge kıtanın en soğuk yerini oluşturuyor. 1983'de eksi 89.6 santigrad derece olarak ölçüldü. Yörenin ortalama sıcaklığı ise eksi 55 santigrad derece. 3100 metre buz tabakasından sonra birkaç yüz metrelik bir boşluk ve sonra muazzam büyüklükte bir göl. Yeryüzünden toplam 3656 metre derinlikte ve 400 atmosfer basınç altında bulunuyor.
-3 DERECEDE BİLE DONMUYOR
Su yüzeyinin eksi 3 santigrad derecede bulunmasına rağmen donmaması, yüksek basıncın buz oluşumuna mani olmasına bağlanıyor. Boyu 250 km, uzunluğu ise 60 km'yi geçen gölde çok eskilerden kalma ve izolasyon sebebiyle günümüze kadar gelmiş olabilecek değişik yaşam formlarının varlığından söz ediliyor. Gölün derinliği 1200 metreye ulaşıyor, dip bölümünde sıcak su kaynağı bulunuyor. Yüzölçümü 15.000 kilometrekareyi geçiyor. Ülkemizin en büyük gölü olan Van Gölü'nün (3713 kilometrekare) 4 kat katından daha büyük bir alanı kapsıyor. Göldeki çözülmüş oksijen değerleri normal bir göle nazaran 50 kat daha fazla olduğu ölçülmüş. Gölün bundan 30-35 milyon yıl önce sıcak ve tropikal bir iklimde oluştuğu tahmin ediliyor. Soğumanın yavaşça geliştiği ve üstündeki buz kütlesinin 420 bin yıllık olduğu bildiriliyor.
Hidromobil aracı görücüye çıktı
Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Hidromobil Takımı tarafından geliştirilen ve hidrojen enerjisiyle çalışan Hidroket-3 aracı, çevreye zararlı gazları bırakmaması nedeniyle büyük ilgi çekiyor. Üniversiteler arası yarışmalarda "En iyi Tasarım" ödülü alan ve pek çok ödülü kazanan Hidroket-2'den sonra geliştirilen araç, basına tanıtıldı. Toplantıda konuşan Rektör Prof. Dr. Cemal Taluğ, Türkiye'nin bilim ve teknolojide yetkinliğini mutlaka artırmak durumunda olduğunu belirterek, "Özellikle yenilenebilir enerjilere çok ihtiyacımız var. Hidroket-3'te estetik açıdan her türlü ayrıntıyı düşündük" dedi.
'Kızıl Doğan'a öğretmen şefkâti
Siirt'in Şirvan illçesinin Çeltiksu köyü yakınlarında öğretmenler tarafından yaralı olarak bulunan yavru Kızıl Doğan (Falco pelegrinoides) tedavi altına alındı. Bu türün nesli tükenmekte olan hayvanlar arasında olduğunu söyleyen Orman ve Su İşleri Şube Müdürü Nevzat Amcalar, yavru Kızıl Doğanın bacağında kırık olduğunu söyledi. İlk müdahalesi Şirvan Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Hayvan Sağlığı Şube Müdürlüğü personelince yapılan Kızıl Doğan tedavisinin ardından Gaziantep Hayvanat Bahçesi'ne sevk edilecek. Orada sağlığına kavuşturulacak olan Doğan esas yuvası olan doğaya bırakılacak.
DOĞAL KAYNAKLAR TÜKENİYOR 2030 yılına kadar yeni bir dünya bulmalıyız!
Bilim adamları, insanların doğal kaynakları tüketme hızında bir değişiklik yaşanmazsa, 2030 yılında ikinci bir Dünya'ya ihtiyacımız olacağını belirtiyorlar. Hızla artan nüfus, şehirlere yaşanan büyük göç, artan enerji tüketimi ve önüne geçilemeyen karbondioksit salımı, doğal kaynakların hiç olmadığı kadar hızlı tüketilmesine neden oluyor. Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde gelecek ay düzenlenecek Rio+20 çevre konferansı öncesinde uyarıda bulunan bilim adamları, "Dünya'nın ömrünü uzatmak için insanlığın elinden gelen çabayı göstermediğini" belirtiyorlar.
Ters Lale zamanı
"Ağlayan gelin" olarak tabir edilen dünyanın en nadide çiçeklerinden sayılan Ters Laleler (Frittilaria imperialis) baharla birlikte Van Gölü'nü çevreleyen dağların eteklerinde sıkça görünür oldu. Boyu 75 santimetreyi bulan, her dalında 6 lalenin ters büyüdüğü bu tabiat harikası çiçek, rengarenk türleriyle kendisine hayran bırakıyor. Gevaş ilçesine bağlı birçok köyde mezarlıkları süsleyen laleler yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çekiyor. Son yıllarda insan elinin değdiği her doğal yer gibi, yaşam alanları tahrip edilen ve nesli tükenme tehlikesi altında olan bu güzel laleler, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nca koruma altına alındı.
Yazışma adresi: 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İST.
e-mail: ediz.hun@tg.com.tr