Emekli olup hayata atıldı

A -
A +

Erkeklerin egemen olduğu bir ortamda, TGSD'ye (Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği) başkan olan ikinci kadın Aynur Bektaş. TGSD'nin yönetim kurulunda kadınların yer alması için verdiği uğraşta da başarılı oldu. Bektaş'ın bankadan emekli olduktan sonra kurduğu firması hep ilk 200 şirket arasında yer alıyor, İhracattan en büyük payı kapıyor. İşte size başarılı bir kadın portresi. Ahlanıp, vahlananlara, 'ben ne yapabilirim ki?' diyenlere örnek olur dilerim... Hayatının ilk 13 yılı Aynur Bektaş'ta derin izler bırakmış. Ebelik yapan babaannesine bunun karşılığında hediye olarak gelen baldan, yufka ekmeğine sarıp verdiği bir parmak balın tadı hâlâ ağzında. 'O yüzden balı çok severim. Senede 40 kilo bal alırım ve kimseyi dokundurtmam' diyor. Çerkeş'ten bahsederken coşkusu yüzüne yansıyor. "İşim gereği çok farklı insanlarla tanıştım, değişik ortamlara girdim ama fazla değiştiğimi düşünmüyorum. İnsanın çok parası olsa da içini ters-yüz edemiyor. Daha iyi bir evde oturuyorsunuz, ama oraya Anadoluluğu götürüyorsunuz. " Altınlarım ilk sermayem * İnsanlar emeklilikle ilgili "evimde maaşımı alır, dinlenirim" diye hayaller kurarken, siz deyim yerinde ise uçmaya başladınız. Bunu planlamış mıydınız? - Bankada tasarlamıştım kendi işimi yapmayı ve hakikaten planlı gittim. Bu konu açılınca hep duygusallaşıyorum. (gözleri doluyor) Önce otomotiv sektörünü düşündüm, param yetmedi. Tekstil o zaman iyi durumdaydı. Atölye kurmaya karar verdim, ama insanlara 'param yok' diyemedim. Her ay küçük küçük biriktirdiğim altınlarımı, birikimimi toplayıp bir sermaye oluşturdum. Başlangıçta ofisin giderleri, maaşları üç ay karşılayabilecek param vardı. Beş kişiydik, her şeyi kendim yapıyordum. Düğmemi sayıyor, şahin arabamla kumaşlarımı taşıyordum. Artmış kumaşlardan sipariş varmış gibi bir şeyler dikmeye başladık. İlk işimizden kazandığım paraya inanamadım. Hayatımda ilk defa bir 4 bin liranın 100 bin liraya döndüğünü gördüm. İş varken iş geliyor. Büyük destekçim eşim * Ve Türkiye'nin en büyük, en çok ihracat yapan firmalarından biri doğdu böylece. - Şirketimiz hep ilk 200'ün içinde oldu. O beş kişi sonra 22, şimdi de 3000 oldu. Allah 'yürü kulum' dedi. Hiçbir şey tesadüf değil, çalıştığınız, o işte çok kafa yorduğunuz zaman devamı geliyor. Şirinevler'de bir handaydık ve her boşalan yere girmeye başladık, hanı ele geçirdik, sonra iş yerimizi satın aldık. * Bu süreçte eşiniz en büyük destekçiniz oldu galiba.. - Birbirimizi çok iyi tamamlıyoruz. Fikirler benden çıkar, kocam geliştirir. Her başarılı erkeğin arkasında başarılı bir kadın vardır, ama her başarılı kadını taşıyacak az erkek vardır. Benim kocam beni taşımayı biliyor. Kendinize engel çıkarmayın * Sizce Türk kadınının en büyük problemi nedir? - Bence Türkiye'de kadının girişimciliği için ortam var. Kadın kendisini duygusallıktan kurtarıp işe yönelirse işini, eşini, çocuğunu aynı önemde tutarsa Türkiye'de çok girişimci kadın olur. Bazen de hiçbir engel konmamış kadınlar kendilerine engel koyuyor. Ben çocuklarım olduğunda giyimime daha az para ödedim, kuaföre gitmedim, bakıcı ya da ailemden biriyle çocuklarımı büyüttüm, onları hiç yanımdan ayırmadım. Oğullarımın biri makine mühendisi, tekstilde harika işler yapıyor. Diğeri Boğaziçi sosyolojide okuyor. Ülkesini çok seven, çift lisan bilen, marka giymeyen harika bir çocuk, onu politikaya yetiştiriyoruz. Ürünlerimi giymiyorum * Marka tutkusu deyince, siz nereden giyiniyorsunuz? - Belki çocukluğumdan kalma bir özenti ama, ben marka giyinmeyi seviyorum, benim kusurum diye görüyorum. Kendi firmamın ürünlerinden hiçbir şey giymiyorum. Ancak sporda kullanıyorum. Firma dışındaki herhangi bir boş günümde firmayı hatırlamak istemiyorum. Güzel bir yemek yerken, birden üzerimdeki tişörtün baskısı için ne kadar uğraştığımı, bana maliyetlerini düşünüyorum. Ne kadar yorulup, üzüldüğümü hatırlıyorum. Her imalat yeni bir doğum sancısı gibi çünkü. O yüzden giymemeye çalışıyorum, ama birinin üstünde gördüğümde çok mutlu oluyorum. Bazı düzenlemeler şart * Niye tekstil için ya 'çok iyi'; ya da 'batıyor' diye uçlarda şeyler söylenir hep... Bunun ortası yok mu? - Aşırı değerlenen Türk Lirası, rant için oluk oluk giren sıcak para, istihdam üzerindeki kamu maliyeti ile geriye gittik. Sektör bir ara çok zor durumda kaldı ve erimeye başladı. Asgari ücret olmamalı, işçi ile işveren arasında belirlenmeli. Bugün İstanbul'da 380 milyona geçinecek insanın alnından öpmek lazım, yol parasına yetmiyor bu ücret. Bu parayı vermeyen işletmeler kayıt dışına kayıyor. Anadolu'da 100 milyona çalışanlar var. Kıdem tazminatı da işçi ve işverenin konusu olmaktan çıkarılmalı. Eğer bu düzenlemeler yapılırsa bu sektör koşmaz, uçar. Kapasite yatırımını bitirmiş, artık teknolojik yatırımlara başlamış, tasarımda belli bir yere gelmiş sektörün altın yumurtlayacağı zaman kafasını kesip Çin'e değil, Yunanistan, Portekiz, Romanya, Mısır gibi ülkelere vereceğiz. Bu ülkeler tekstile verdikleri önemi artırıyor da, biz niye altın yumurtlayan tavuğumuzu kesiyoruz ki? Yumurtası bitince keseriz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.