Okumadan okutulmaz!

A -
A +

Gökhan Ergür - PSİKOLOG Murat Menteş'in bir yazısında şöyle bir istatistik çarpmıştı gözüme: "Türkiye'de günde 6 saat televizyon izleyen vatandaşlarımız, kitap okumaya yılda 6 saat ayırıyor. Bir Norveçli ise kitaba yılda ortalama 136 dolar harcarken bir Türk 50 sent harcıyor." Hâl böyle iken kitap okuma konusunda pembe tablolar çizmek ve bütün yükü öğretmenlerin omzuna yüklemek vicdansızlık olur. Okuma alışkanlığının temeli aile içinde atılır, ardından eğitim sisteminde öğretmenlerce bu alışkanlık devam ettirilir, geliştirilir. Günde ortalama 6 saat televizyon izleyen bir insanın "Çocuğum neden kitap okumuyor?" demeye hakkı yoktur. Görünüş itibariyle sert bir yargı olsa da gerçekler her zaman yumuşak yüzüyle çıkmaz karşımıza. Çocukluk döneminde şekle giren kişilik, anne ve babasını model olarak kabul edip onların yaptıklarını yapmaya başlar. Topuklu ayakkabı giymeye çalışan kız çocukları, babasının yüzüne tıraş köpüğü sıkmayı isteyen erkek çocukları ve daha nice örnekler... Çocuğun kişiliği şekillenirken kendisine ileriki yıllarda "Çocuğum neden kitap okumuyorsun? Çok üzülüyorum bu hâline!" diyecek olan ebeveyn, çocuğunun karşısına "sabahları eğlence programı, öğlenleri evlilik programları, akşamları ise insanın zekâsına açık bir şekilde hakaret eden haremli, silahlı, lüks arabalı dizilerin müptelası olmuş bir hâl içinde'' çıkar. Vaziyet böyle kötü iken bu çocuğun okuma yazma öğrenmesine şükredilmeli aslında. "Çocuğuma her istediği kitabı alıyorum ama yine de kitap okumaya meraklı değil, ne yapabiliriz?'' sorusunun cevabı da yine kendi içinde saklıdır. Bu durumda şikâyetçi olan ebeveyn, acaba, ayda kaç kitap okumaktadır, almaya niyetli olduğunuz o kitapların kaçını siz okudunuz, en son ne zaman kucağınızda kitap uyuyakaldınız? Bu soruların cevabı nedense hep "Ama zamanımız hiç yok ki!" oluyor. Doğrudur; internete, televizyona, gereksiz laf kalabalıklarına, futbol karşılaşmalarına anlamsız sinema filmlerine ayıracak vakit var ama kitap okumaya yok. Ebeveynler için durum böyleyken çocukların hâlini düşünmek gerekiyor bir de. Dışarıda ve evin içinde onlarca ilgi çeken nesne ve eğlence var. Bilgisayar oyunları, Twitter, Facebook, alışveriş merkezleri, 3 boyutlu filmler, dünya starı şarkıcılar, film yıldızları, gençlik dizileri gibi bir sürü vakit öldüren uğraşlar... Sevdiği bir çizgi filmi izleyen çocuğu biraz gözlemleyin ve onun adeta büyülenmiş hâline şahit olun. Bu parıltılı ve eğlenceli dünya dururken zaten kitap okuma kültürü olmayan bir ortamda yetişmiş çocuğun kitap okumaya alaka duyması zor bir durum. Peki durum bu hâlde iken çocuklarımıza kitap okuma alışkanlığını nasıl kazandırabiliriz? > Ebeveyn davranışları çocuğu etkiler, çocuğun yanında muhakkak kitap okuyun. > Bebeklik çağından itibaren çocuğunuza vakit ayırıp onun yaşına uygun kitapları okuyun. Bunu bir düzen içinde tekrarlayın. > Küçük de olsa evin içinde bir kütüphane olmalı. Bu kütüphaneye zaman zaman yeni kitaplar eklenmeli. > Çocuğunuz her kitabı sevmeyebilir. Kendi seçtiğiniz kitabı ona dayatmak yerine kitap seçimlerini beraber yapın. > Düzenli olarak çocuğunuzla kitapçıları gezin, bu kültürü tanımasına yardımcı olun. > Yakınlarınızdaki ve okuldaki kütüphaneyi çocuğunuzun görmesini sağlayın. > Çocuğun yaşına uygun dergiler alın ve bir dergiye abone olmasına yardımcı olun. PENCERELER Ahmet Rasim Akdağ ahmetrasim.akdag@ihlaskoleji.com Hakkında bilmediğiniz 3 şey: OTOBÜS Toplu taşımanın ataları > İlk otobüsler 1662 yılında Paris'te ortaya çıkmıştır. Atla çekilen bu araçlara sıradan insanların binmesi yasaklanmış, bu hak sadece zenginlere verilmişti. Bu araçların yaygınlaşması 1820'li yıllarda yine Paris'te olmuştur. Latince "herkes için" anlamına gelen omnibüs adıyla işletmeye konulan atlı otobüslerin bir müddet sonra ismindeki "omni" kısmı çıkarılıp ismi kısaltılmıştır. 1829 yılında atlı otobüsler Londra'da işlemeye başlamıştır. Üç atla çekilen bu otobüslerin 22 kişilik oturacak yerleri vardı. Ancak at pislikleriyle şehri kirleten atlı otobüsler, tramvayların ve benzin motorlarının geliştirilmesiyle önemini yitirdi. > 1895 yılında Almanya'da sekiz yolcu taşıyabilen benzin motorlu otobüsler ortaya çıktı. 1904 yılında Londra'da benzinle çalışan ilk çift katlı otobüs kullanıldı ve 8 yıl içinde tümüyle atlı otobüslerin yerini aldı. Londra çevresinde bir süre buharlı otobüsler işletildiyse de 1918 yılına kadar benzin motorlu otobüslere yerlerini bırakarak tamamen yok oldular. > İstanbul'da toplu taşıma, günde yaklaşık 10 milyon kişinin ulaşım ihtiyacını gideren, büyük bir sektördür. Şehirde taşımacılığın başlangıcı Osmanlı Devleti dönemlerine dayanmaktadır. Başlangıç tarihi ise 30 Ağustos 1869'dur. Bu zamanda Osmanlı Devleti tarafından ilk tramvay yolu inşa edilmeye başlanmıştır. 1871 yılında tramvay hatlarında ilk olarak kullanılmaya başlanan atlı tramvaylar, 4 hatta hizmet vermekteydi. KARMA SÖZLÜK -?Sözlüklerden seçmeler... Klasik anne sözleri > Elin boş gitme. (onlygodcanjudgeme) > Akşam yat yat yat, sabah kalk kalk kalk bu ne be! (alvaro recoba) > Telefon çalınca, her seferinde: Kim? (auxara) > Çok sinirlendiyse; Anne deme bana! (gothicwitch) > Evden öyle çıkma hava soğuk. / Kafanı gözünü sar. > Sıkı giyin > Yemeğini bitir. > Ayakkabılarını içeri al. > Montunu atma askıya as. > Odanı düzenli tut. > Nereye koyduysan ordadır. (archely) > Akşam yatmak bilmez sabah kalkmak bilmez. (.... aranan dördüncü) tweetçi twitter.com/twtci Sözlük isimli hesaptan yapılan komik paylaşımlar. Okmeydanı: İnsanların buluşup, birbirlerine "aaa okey tamam" dedikleri meydan. Yağız: "Siz nesiniz?" sorusuna yağların topluca verdiği cevap. Artvin: "Sanat kazanır" anlamına gelen sözcük. Haylaz: Lazlara selam verilirken söylenen söz. Cihangir: Kapının önünde bekleyen Cihan'a söylenecek söz. Damarıma Basma: Bypass ameliyatı sırasında damarı yere düşen hastanın, bir anda uyanıp doktoruna söylediği söz. Eğitim Ajandası Eğitim araştırmaları kongresi Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde 6 - 9 Haziran 2013 tarihlerinde V. Uluslararası Eğitim Araştırmaları Kongresi düzenlenecek. Etkinliğin ana teması "Barış, Hafıza ve Eğitim Araştırmaları". Çanakkale Savaşlarının 100. yıl dönümü etkinlikleri çerçevesinde yapılacak olan kongreye dünya çapında birçok eğitim araştırmaları kuruluşu destek verecek. İhlas Koleji'nden mektup Hami Koç - hami.koc@tg.com.trTarifeli uçak beklemez Herkesin tartışmasız kabul ettiği bir gerçek var ki en değerli yatırım, insana yapılan yatırımdır. İnsana yapılacak en değerli yatırım ise farklı alanlarda kendisini geliştirmesi için fırsatlar sunulmasıdır. Bunun için dünya üzerindeki birçok şirket artık hizmet içi eğitim faaliyetlerini gündeminin en başına oturttu. Yetişmiş eleman bulmanın giderek zorlaştığı günümüzde, şirketler kendi elemanını yetiştirmek için türlü yollar deniyor. En çok üzerinde durulan eğitim konusu ise teknoloji. Çünkü teknolojiyi etkin bir şekilde kullanan kişiler ve kurumlar ileri giderken kullanamayanlar mutlaka geride kalıyor. Telefonların ve tahtaların başına "akıllı" sıfatı eklendiğinden beri, aklını kullanan herkes değişime ayak uydurmak için gayret gösteriyor. Havaalanlarındaki yürüyen yolları bilirsiniz. Özellikle ağır valizi olan kişiler için tasarlanmış bu teknoloji sayesinde insanlar hem yorulmuyor hem de gidecekleri yere daha hızlı ulaşıyorlar. İnsanların bir kısmı bu teknolojiyi kullanırken bir kısmı da normal yolda yürümeyi tercih ediyor. Teknolojiyi kullananlar da iki kısım: Kimisi yürüyen yolun üzerinde sabit duruyor kimileri de yürümeye devam ediyor. Yani bir yandan teknolojiyi kullanırken bir yandan kendi performansını sürdürüyor. Fatih projesiyle, öğretmenlerin hedefe daha kolay ulaşması hedeflendi. Ancak teknoloji, sadece daha az yorulmak olarak yorumlanırsa değişen pek bir şey olmayacak. Bu yüzden öğretmenlerin teknoloji kullanımı hakkında sürekli olarak eğitilmesi ve bilgisayarların hedefe daha hızlı götüren bir araç olduğunun iyi anlatılması gerekiyor. İhlas Eğitim Kurumlarında henüz Fatih projesi açıklanmadan önce başlayan teknolojik atılımlar tüm hızıyla devam ederken hizmet içi eğitim de gündemimizin ilk sırasında kalmaya devam ediyor. Bizi hedefe daha çabuk ulaştıracak bütün yolları deniyoruz. Eğitimde üç boyutlu görsel materyallerin kullanımı, bütün öğretmenlere diz üstü bilgisayar verilmesi, ders içeriklerinin tablet ortamına taşınması ve eğitim teknolojilerinin etkin bir şekilde kullanılması için sürdürülen eğitimlerin tek bir gayesi var: Türkiye'nin geleceğine yön verecek gençlerle aynı dili konuşabilmek. İngilizce bilmeyen bir kişinin, bir İngiliz'le kuracağı iletişim ne kadar sağlıksız ve eksikse, bilgisayar teknolojilerinden uzak kalan bir öğretmenin, öğrencilerle kuracağı iletişim de o kadar eksik olur. Öyleyse mesele kişisel bir tercihmiş gibi algılanmamalı, mecburiyetlerimiz lüks olarak görülmemeli. Fatih projesiyle bütün ülkeye nüfuz eden heyecanın kapsama alanı dışında kalma gibi bir lüksümüz yok. Valizimiz oldukça ağır, yolumuz uzun. Ama uçağı kaçırırsak biri sürü para ve zaman israfının yanında, Türkiye'nin geleceğiyle olan randevumuza geç kalacağız. Bileti cebimize koyanlara mahcup olmak da cabası... Öyleyse şimdi hepimiz için yürüyen yolda koşma zamanı... Daha hızlı adımlarla, tökezlemeden, hep beraber koşma dileği ile... Huzurlu bir hafta diliyorum efendim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.