WikiLeaks'in sızdırdığı belgelerin gölgesinde üç önemli gelişme yaşandı. Türkiye ile İsrail arasında özür müzakeresi yapılırken İran da BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri ve Almanya'dan (P5+1) oluşan toplulukla görüşmelere başladı. Tam bu ortamda, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas da Ankara'ya geldi. Üç görüşme de bölge barışı açısından çok önemli ve ortak paydası Türkiye. Beklenen, İsrail'in hem Türkiye ile ilişkilerde hem de Filistin sorununda akılcı adımlar atması. İran ile P5+1 arasındaki uranyum zenginleştirme pazarlığına ise önümüzdeki yıl ocak ayından itibaren İstanbul'da devam edilecek. Gelelim başlığımıza... Geçmişte Roma ve Osmanlı İmparatorlukları dönemlerinde "Pax Romana" (Roma Barışı) ve "Pax Ottomana" (Osmanlı Barışı) kurulmuştu. Ama bu barışlar kılıçların ucundaydı, silahtan güç alıyordu. "Pax Turcia" (Türkiye Barışı) ise Gül, Erdoğan ve Davutoğlu koordinasyonu ile şekillenen "komşular ve bölge ülkeleriyle sıfır sorun ve azami iş birliği" politikasına dayanıyor. Diğer bölge ülkeleri gibi İsrail ve İran'a da sağduyu'nun hâkim olursa, bölgedeki savaş çanları yerini barış ve iş birliği rüzgârına bırakabilir. Türkiye de güven duyulan ve dostluğu aranan barışsever bir ülke olmanın gururunu yaşar. Kılıçdaroğlu-Baykal-Sav düellosu CHP Parti Meclisi (PM)'nin yenileneceği olağanüstü kurultay, Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal ve Önder Sav arasında bilek güreşine sahne olacak. Kılıçdaroğlu 18 Aralıktaki kurultayda, "blok liste" ile liderliğini pekiştirmeye çalışacak. Baykal ve Sav'ın hesapları ise farklı. Başlangıçta, Kılıçdaroğlu'nu destekliyor izlenimi veren Baykal, kaset skandalında kendisini yalnız bırakan Sav ve ekibi ile "hesaplaşma" peşindeydi. Sav ise "örgütçü" kimliği ile hem kendisini dışlayan Kılıçdaroğlu'na hem de Baykal'a karşı mücadele arayışındaydı. Oysa bugün şartlar değişmiş durumda. Kılıçdaroğlu'nun hazırlayacağı PM listesi, Baykal ve Sav'ı tatmin etmezse, "çarşaf liste" formülü devreye girebilir. Ve bunun için Baykal ve Sav şimdilik savaş baltalarını gömerek, iş birliğini deneyebilir. Peki bu yakınlaşma mümkün mü? Kulislere göre, partideki eksen kaymasından kaygılanan iki isim de Kılıçdaroğlu'na karşı kaybetmemek için buna mecburlar. Üstelik Baykal ve Sav'ın yüz yüze görüşmesine de gerek yok. Onlar adına temsilcileri devreye girerek sorunu çözebilecek durumdalar. Bu aşamada ise CHP Tüzüğü öne çıkıyor. Tüzüğe göre PM seçimlerinin çarşaf liste ile yapılabilmesi için delegenin yüzde 10'unun imzası ve yarısından bir fazlasının oyu gerekiyor. Reddedilirse, ufukta bu kez Kılıçdaroğlu'nun blok listesini delmek için "çizik atma savaşı" görünüyor. Bu durumda, Baykal ve Sav ekibinin hedef tahtasına -Gürsel Tekin başta olmak üzere- Kılıçdaroğlu'nun yakın çevresinde istediği isimler oturtulacaktır. Kurultay'la ilgili kulis faaliyetleri, Sergio Leone'nin "İyi, Kötü, Çirkin" filmini hatırlatıyor. Filmde son noktayı 'İyi'yi oynayan Clint Eastwood koyuyordu. Bakalım CHP'de kimin istediği olacak?