CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum'un Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)'ni "Kâğıttan kaplan"a benzetmesi sert tartışmalara yol açtı. AK Parti, MHP ve BDP'nin ağır eleştiriler yönelttiği Batum'a, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bile sahip çık(a)madı. Ancak bu sürecin en önemli ayrıntısı üzerinde yeterince durulmadı. 1960, 1971, 1980, 1997, 2007 askerî darbe ve muhtıraları ile demokratik sürece müdahale eden; Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven, Balyoz gibi darbe teşebbüsleri iddialarına konu olan TSK, Batum'un sözleri üzerine yaptığı açıklamada "siyaset dışı kalacağını" taahhüt etti. 6 Şubat 2011 tarihli açıklama Türk Demokrasi Tarihi'nde bir ilk. Genelkurmay Başkanlığı, "Çevremizde sonu belli olmayan istikrarsızlıkların yoğunlaştığı bir dönemde, sadece güvenlik alanındaki görevlerini en iyi şekilde yerine getirme gayreti içinde olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasi tartışmalara konu edilmesi ne ülkemize ne de herhangi bir siyasi görüşe fayda sağlayacaktır. Kendi görüşleri doğrultusunda kamuoyu oluşturmak isteyen siyasilerin, Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili söylemlerinde daha özenli olmaları ve asker üzerinden siyaset yapmamaları beklenmektedir" dedi. Açıklama, 1989 yılında sona eren soğuk savaş döneminin güvenlik politikalarının TSK açısından da sona erdiğini gösteriyor. Siyasilere her zaman şüpheyle bakan, "genel seçimler, cumhurbaşkanlığı hatta ikili kültürel ilişkilerde bile" görüş beyan etmekten kaçınmayan geleneksel askerî anlayışın, "Bizi siyasete çekmeye çalışmayın" beyanatı, demokrasiyi güçlendirdi. Şimdi gözler, TSK'nın teminatının hem AB sürecine hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yansımasında olacak. İlk taşı atacak kimse yok! Birleşmiş Milletlerin "bu sefer de çözüm olmazsa Ada'da iki ayrı devleti tartışmalıyız" dediği bir dönemde, KKTC'deki marjinal bir grubun Türkiye aleyhtarı gösterisi can sıktı. Ancak yıllardır görmezden gelinen hastalıklı yapı da tüm çıplaklığı ile gözler önüne serildi. Türkiye 1974 yılından itibaren Kıbrıs Türklerine kaynak aktarıyor. 15 Kasım 1983 yılında kurulan KKTC'ye 10.4 milyon lira aktarılmış. 2000 yılından bu yana aktarılan ve aktarılması planlanan rakamlar ise şöyle: "2000-142, 2001-246, 2002-425, 2003-530, 2004-503, 2005-575, 2006-603, 2007-551, 2008-730, 2009-928 milyon lira, 2010-1 milyar lira, 2011'de aktarılması planlanan kaynak 883 ve 2012'de 717 milyon lira." Türkiye, gönderdiği bu kaynakların harcanmasına ve değerlendirilmesine yıllarca karışmadı. Buna karşın önemli altyapı yatırımlarından Lefkoşa-Girne karayolu yaklaşık 10 yılda bitirilemedi. Ama Türkiye'nin devreye girmesi ile yol yaklaşık bir yılda tamamlandı. Ada, yatırımdan çok lüks tüketime de yöneldi. Gelinen noktada ise Kıbrıs Türk yöneticileri ve siyasi parti liderleri, konunun temelinde yatan sorunlara ilişkin tavır koyamıyor. Çünkü Hz. İsa'nın "ilk taşı aynı suçu işlememiş olanlar atsın" sözünde olduğu gibi, hepsinin katkısı var. Her şeye rağmen soruna teşhis konulması önemli. Sıra çözümde. KKTC, Türkiye'nin de desteği ile gereken reformları yapacaktır.