Arap Baharı İran'dan başladı..

A -
A +

İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Rahim Mehmanperest Ankara'daki temaslarından sonra dün de İstanbul Konsolosluğu'nda medya temsilcileriyle görüştü. Bu toplantılarda usuldendir; önce genel bir sunum yapılır ama başlık genellikle soru-cevap bölümünden çıkar. İranlı diplomat Mehmanperest de; meslek hayatım boyunca en sık duyduğum "kritik bir süreçten geçiyoruz" cümlesiyle başladı ve "Batı bu bölgede istikrar istemez. Müdahale edebilmesi için karışıklık çıkarmaya çalışır. Bölgemizdeki problemlerin çözümüne üçüncü ülkeleri dahil etmeyelim, aramızda halledelim" şeklinde özetlenebilecek bir sunum yaptı. Sonra salonda bulunan herkesten soru alındı. Bu soruların tamamını not eden Mehmanperest, belli birkaç başlık altında toplanabilecek büyük bölümünü de "toptan" cevapladı. Ama cevabını bulamadığını düşündüğü birkaç soruya ayrıca değindi. Bunlardan biri de bendenizin, "Suriye'den sonra sıranın size geleceğinden korktuğunuz için Esad'ı desteklediğiniz düşünülüyor, böyle bir endişeniz var mı?" sorusuydu... Mehmanperest bu soruya 'itina' ile cevap verdi: "Böyle bir korkumuz yok. Niye olsun ki, Arap Baharı İran'dan başladı. Biz o süreci 34 yıl önce yaşadık. Bir yönetim halkın desteğini alamıyorsa o zaman korkmalı. Bizim böyle bir endişemiz yok. Arzu ediyorsanız 11 Şubat'ta İran'a gelin ve milyonlarca kişinin coşkulu desteğini görün..." Arap Baharı İran'dan başladı..
HALK İSTEMİYORSA DEĞİŞTİRİR... Evet... İlginç bir bakış açısı. Tv kamu spotunda "Aşım var" diyen çocukların, "Ben o sıkıntıyı atlattım" rahatlığıyla verilen bu cevabı inandırıcı kılmak isteyen İranlı diplomat, en güçlü iktidarın halka dayanan iktidar olduğunu, güçsüz yönetimlerin, halkının ne istediğine bakması gerektiğini de ilave etti. Yine aynı bakışla, bizim Arap Baharı diye isimlendirdiğimiz oluşumun asıl doğru isminin "İslamî Uyanış" olduğunu, yıllardır diktatörlerin yönetimi altında ezilen halkların bilinçlenerek demokrasiye sarıldığını ve bunun sonucu olarak da diktatörlerin tek tek yıkıldığını söyledi Mehmanperest... Kendisinden bu cümleleri dinlerken beynimden dilime mekik dokuyan, "O zaman Suriye'de neden bunu engellemeye çalışıyorsunuz" sorusunu bütün salonun gözlerinden de okumuş olacak ki sabrımızı daha fazla zorlamadan konuyu oraya getirdi... "Suriye'de çoğunluğun ne istediğini nereden biliyorsunuz. Türkiye'de de muhalifler silaha sarılırsa ve batı da bunları desteklerse ne olacak!.. Suriye'de halk Esad'ı istemiyorsa onun yerine başkasını seçer..." SON GÜNLERDE TARTIŞILAN YAKLAŞIM Bu izah hazirunu tatmin etmedi doğrusu. Çünkü sayın sözcü de çok iyi biliyor ki Suriye'de de, "uyandığını" ifade ettiği diğer İslam ülkelerinde de defalarca seçim yapıldı. Nitekim, bu çarpıcı gerçeğin farkında olduğu için ilave izah ihtiyacı duydu: "Bu yönetim ile seçime gitme konusunda tereddüt varsa Suriye'deki bütün kesimlerin temsil edildiği bir geçici yönetimle seçime gidilir ve uluslar arası kurumların denetlediği bir seçim yapılır..." Galiba bu da, son günlerde tartışılan "Suriye çözümü"ne İran yaklaşımıydı... Rahim Mehmanperest CNN, BBC gibi batılı kanalların gerçeklerin kamuoyuna ulaşmasını engellediğini iddia ederek özellikle İran ile ilgili haberleri doğrudan kaynağından almamızı tavsiye etti. Hatta Türk yetkililere iki ülke medyasının diğer ülkenin üst düzey yöneticileri ile görüşmeler düzenlemesini ve iki ülke yöneticilerinin diğer ülke hakkındaki değerlendirmelerinin doğrudan kamuoyuna ulaşmasını tavsiye ettiğini söyledi. Hatta toplantı sonrasında da Türk Medyası ile samimi diyalog içinde olduğu için teşekkür ettiği Başkonsolos Mahmud Haydari'ye de kibarca Türk gazetecileri İran'da görmek istediğini ifade etti. Artık bu "medya açılımı"ndan kim kârlı çıkar bilmiyorum...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.