Batmamızı bekleyenlerin kurtarıcısı olduk

A -
A +
Nuh Albayrak Enver Ören Ağabey'i ve Türkiye'yi anlatıyor -3- Alışılmış; bol sermayeli gazete kuruluşlarından çok farklı şekilde işe başlayan ve bu millete hizmet aşkından başka hiçbir gayesi olmayan Enver Ağabey'i "Bu da nereden çıktı?" diye dudak bükerek karşılayan ve "Kaç ayda batar?" totosu oynayan medya patronları yanılmışlardı, onların hesabı değil, Allah'ın hesabı tutmuştu. Bilahare bazıları gazetesini basacak kâğıt bulamamıştı ve gönderdiği bilâbedel bobinlerle imdadına yine Enver Ağabey yetişmişti. Bazıları da, bizimle kurduğu ortak şirket sayesinde gazetesini dağıtabilmişti. (Ama daha sonra 3'te bir hissemizi birkaç genel kurulda buharlaştırmaktan da geri durmamıştı.) Bütün ihtimal hesaplarını alt-üst eden bu gidişat, dönemin patronlarının kafasını da alt-üst ediyordu. O dönem de gazetemizi de basan matbaanın sahibi bu soruyu bizzat Enver Ağabey'e sormaya karar verir. Fısıldayan bir sesle, "Enver Bey, yemin ediyorum bu odadan dışarı çıkmayacak. Allah aşkına söyler misin arkanda kim var..." diye sorar. Her zamanki mütebessim sîması biraz daha aydınlanan Enver Ağabey meraklı patronumuza, "Söz mü" diye takıldıktan sonra daha da şaşırtan cevabı verir: -Allah var... Devamını Enver Ağabey şöyle anlatmıştı: "O gün cevabıma pek inanmamıştı. Seneler sonra birkaç gazete sahibi toplantı halindeyken odaya girdi ve elindeki bastonu yere vurarak 'Arkamda şunlar var, örtülü ödenek var diyenler battı ama arkamda Allah var diyen batmadı' dedi." İHLAS'A GİREN KALPTE KALIR Enver Ağabey, gazetemizi inşa ettiği "güven"le büyüttükten sonra, daha fazla insanın geçim derdine çare olmak için farklı sektörlere de girdi. Ve gerekirse bir çaycı için bir üst yöneticiyi fedâ ederek de iş yapılabileceğini, çalışana merhametle muamele edilerek bir aile yuvası gibi holdingler kurulabileceğini herkese gösterdi. Enver Ağabey birlikte çalıştığı insanların hem dünyasını, hem de ahiretini düşünür, kararlarını buna göre verirdi. Bu çatının altına bir defa giren, burayı asla unutamadı. Bunun içindir ki, bir vesileyle ayrılanlar, başka yerlerde çok iyi imkanlarla çalışsalar bile, bu kurumdan hep "Bizim..." diye bahsetti. Buna en güzel misal, yıllar önce birlikte çalıştığımız ama ayrıldığından bu yana hiç "ayrılmayan" arkadaşımız Ekrem Çalkılıç'ın dünkü gazetemizde yayınlanan "çınar" ilanıdır. Çünkü, İhlas'taki görev süresi dolup ayrılanlar sadece fiziken ayrılır, Enver Ağabeyin kalbinde baki kalırdı. BU ÇELME TÜRK MİLLETİNE... Tebeşir ve defter satarak başlayıp, "Daha çok kişiye iş vermek, daha çok hizmet demek" anlayışıyla kısa sürede 25 binden fazla kişiye ekmek kapısı olmayı başaran Enver Ağabey'in hayalinde yüzbin kişiye iş ve aş vermek vardı. Anadolu'nun mert, çalışkan insanlarından oluşan kurumların Enver Ağabey'in liderliğinde büyümesi bazılarını rahatsız etti ve demokrasi ve insan/çalışan hakları konularında Türkiye'nin çok çok ilerisinde olan bir güzide kurum "yeşil" ve "siyah" gözlüklülerin hışmına uğradı Şimdi... "En büyük hedefim yüzbin kişiye iş vermektir" diye çırpınan Enver Ağabey'in ayağına uzatılan çelme, aslında ekmeğine doğru koşan yüzbinleri yere sermedi mi? Selam olsun "vatansever"lere!.. İŞTE ENVER AĞABEY BU... Enver Ağabey'in, "Uğruna gençliğimi, hatta sağlığımı fedâ ettim" dediği Türkiye Gazetesi macerasının son 32 yılına bizzat şahit oldum. Üç gündür kırık-dökük anlatmaya çalıştığım şeylerin, Enver Ağabey'in çektiklerinin çok az bir kısmı olduğunu da biliyorum. Buna rağmen, kendi tarifiyle "geceleri ağlayarak" da olsa herkese güler yüzünü esirgemedi. Kendisine dünyayı zindan edenlere beddua etmeyi bırakın, hep dua etti. Bunları yapmak, meyveli ağacı taşlamanın gelenek haline geldiği dünyamızda her kişinin değil, ancak ve ancak "Enver" kişinin harcıdır. Makamın âli olsun Enver Ağabey... *** Cefalarla dolu böyle bir hayatta elbette, yol arkadaşı saygıdeğer Dilvin Ablamız başta olmak üzere, bütün yakınlarına da çok büyük fedakârlıklar düştü. Şimdi ise hicran ateşi... Değerli aile fertlerine ve bütün sevdiklerine Allah'tan sabr-ı cemîl, sağlıklı uzun ömür ve Cennet'te vuslat temenni ediyoruz. -BİTTİ- Batmamızı bekleyenlerin kurtarıcısı oldukBU GÖZYAŞLARI NADİR AKAR AMA SEBEP OLANI DA YAKAR... Enver Ağabey'i, bir ömür boyu hep güler yüzlü gördük. Hatta bendenize bu kadar yıldır sadece "Niye gülmüyorsun" diye sitem ederdi. Ama neler çektiğini de biz biliyoruz diyemiyorum; çünkü bildiklerimizin "sadece denizde damla" olduğunu biliyorum. Ama, O herkese hakkını helal etse de O'nu ağlatanların "kamu davası"nda çok zorlanacaklarını düşünüyorum. Batmamızı bekleyenlerin kurtarıcısı oldukBatmamızı bekleyenlerin kurtarıcısı oldukBir hatıra da benden... Aradığımız ev onun çekmecesinden çıktı! Fatih'te kiralık ev bulmanın Boğaz'da yalı bulmak kadar zor olduğu 80'li yıllarda bir garip pikajöre mi kalmış kiralık ev bulmak. Konudan bir vesileyle Enver Ağabeyin de haberi olmuştu. Aradan aylar geçti... Bir gün Enver Ağabey çekmecesinden çıkardığı bir zarfı uzatarak, "Bu rada bir adres, bir de anahtar var. Oraya taşın" dedi. Bendeniz şaşkın vaziyette teşekkür edip çıkarken geri döndüm ve "Efendim, bu evin kirası ne kadar ve kime ödeyeceğim" diye sordum. "Sen kirayı boş ver. Otur, rahatına bak" cevabıyla bir kere daha şoklandım... Heyecanla adrese koştum. Fatih'teki hizmet merkezimiz olan Mehmedağa'nın yanıbaşında, boyası badanası yapılmış, pırıl pırıl bir daire. Hemen taşındık. Sadece tapu, vergi gibi angaryalarıyla uğraşmadığımız "kendi dairemiz"de oturuyorduk artık. Derken yaz geldi. Çok iyi tanıdığım sıcakkanlı, arkadaş canlısı "Kayacan" ailesinin, o zamana kadar henüz tanışmadığımız İsviçre'de mukîm üyesi Hüseyin Kayacan aradı ve "Oturduğunuz daire bizim. İsviçre'de görmeden aldık. Şimdi İstanbul'dayız. Rahatsız etmez isek gelmişken görebilir miyiz" dedi. Ev sahibine bakın, Türkiye'de yaşamadığı çok belli... Asıl şoku evin alınış hikayesini dinledikten sonra yaşıyorum: Enver Abi, İsviçre'ye geldiğinde, "İstanbul, Fatih'ten bir daire al, anahtarını da bana ver. Ev ihtiyacı olan bir arkadaşa vereceğim" dedi... Enver Ağabey o kadar yoğun işleri arasında bir vesileyle duyduğu ev ihtiyacımızı aylarca unutmamış ve ilk fırsatta İsviçre'den 'çözüm ithal etmiş'... Böyle bir kişi için gel de kendini fedâ etme... ALBÜMÜMDEN SEÇTİKLERİM Batmamızı bekleyenlerin kurtarıcısı oldukEnver Ağabey, kendisini "uğurlayanlar" ve "karşılayanlar"la birlikte. Batmamızı bekleyenlerin kurtarıcısı oldukZİKRULLAH AĞABEY DE 'YETİM'... Enver Ağabey, Zikrullah Arvas'ı çok severdi ve görünce, takılmadan geçmezdi. Fatih Sofrası'ndaki bir hayırlı buluşmada elini öpmeye çalışırken... Batmamızı bekleyenlerin kurtarıcısı oldukBir temel atma töreninde merhum Seyyidler Kasım Arvas ve Mazhar Geylani ile... Batmamızı bekleyenlerin kurtarıcısı oldukCumhurbaşkanı Özal'ın Cağaloğlu'ndaki merkez binamızı ziyaretinden bir kare... Enver Ağabey için özel bir köşe HOŞ SADA Çok iyi biliyorum ki, hepinizin Enver Ağabey'le unutulmaz hatıraları var. Onları gönül dostlarımızla paylaşmaya hazırız. İşte bu köşe, bu duygu dolu hatıraları ve kareleri paylaşmak için açılıyor. Onları bize gönderin, yayınlayalım. Mail adreslerimiz: hossada@tg.com.tr sefa.koyuncu@tg.com.tr Faks: 0 212 454 31 00 Telefon: 0 212 454 30 78
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.