Biz de 'daraldık'...

A -
A +

Türkiye'de "gazete" dendiği zaman uzun yıllar o bildiğimiz kallavi ebat anlaşıldı. Bu algıyı değiştirmek için yapılan bazı teşebbüsler başarısızlıkla sonuçlandı. Hatırladığımız son iki tabloid boy gazete -bedava dağıtılmalarına rağmen- medya tarihine gömülmekten kurtulamadı. Ama son dönemde HaberTürk'ün başlayıp Bugün'ün takip ettiği 'ara ebat' denemesi başarılı oldu. "Efendim, giden herkes görüyor; Batıda toplu taşıma araçlarında, okuma kolaylığının da etkisiyle olsa gerek; herkesin elinde tabloid gazeteler var." Olabilir... Malum; alışkanlıkları, ihtiyaçlar oluşturuyor. Bizim metrobüslerde bırakın bir şey okumayı, insanlar yolculuğunu hasarsız bitirmenin savaşını veriyor hâlâ... Neyse... Bu 'ara ebat' formülünün verdiği cesaretle olsa gerek, 15 Ekim'de Hürriyet; aynı matbaada basılan dört gazete ile birlikte enden daraldı. Peşinden diğer gazeteler de peyderpey bu uygulamaya geçti. Elbette, "daha ekonomik, daha sempatik" gibi makul gerekçeler var. Biz, her gün onlarca haberi hazırlayıp; yer yokluğundan size ulaştıramamanın sıkıntısını yaşarken sayfalarımızı biraz daha daraltmak istemedik. Ama artık bizim dışımızda daralmayan iki gazeteden birinin eli kulağında, diğeri de bizim tesislerimizde basıldığı için bizi bekliyor. Geldiğimiz noktada ise ilan ebatları başta olmak üzere gazete literatüründe artık yeni ölçüler baz alınmaya başlandı. KÖYÜN TEK AKILLISI BİZ MİYİZ... Aklıma gelen bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Ermiş bir zat rüyasında bir süre sonra köyünde bir yağmur yağacağını, ondan sonra da köy çeşmesinden su içenlerin delireceğini görmüş. Aynı rüyanın üç defa tekrarlaması üzerine de durumu ciddiye almış ve bahçesine bir sarnıç kazıp içme suyu ile doldurmuş. Nitekim bir süre sonra uzun süren yağmurlar yağmış. Ne olur ne olmaz diye düşünen yaşlı amca ve hanımı artık suyu sarnıçtan içmeye başlamışlar. Nitekim bir süre sonra köy halkının davranışlarında gariplikler zuhur etmeye başlamış. Hâline şükrederek suyu sarnıçtan içmeye devam eden amca bir süre sonra farklı bir durumla karşılaşmış. Ne zaman dışarı çıksa bütün köy halkı "deliye bak, deliye bak" diye peşine takılırmış. Her ne kadar aslında kendilerinin deli olduğunu izah etmeye çalışmışsa da anlatamamış. Sonunda, 'tek kalma'nın yükünü daha fazla taşıyamaz olmuş ve hanımına, "Git şu köy çeşmesinden iki testi su getir" demiş... Bu, sadece bir hikâye. Yoksa biz 'akıllı' meslektaşlarımızı takip ediyoruz... KALBİMİZDEKİ YERİNİZ ÇOK GENİŞ... Elbette kaçınılmaz gibi görünen bu sürecin iyi yönetilmesi de çok önemli. Bu daralmayı, bir ebat ayarlaması olarak uygulayan gazetelerle, yeni bir modele geçiş olarak algılayıp böyle uygulayan gazeteler net biçimde fark edildi. Nitekim, son dönemdeki görsel gelişimimizi borçlu olduğumuz Aydoğan Kaçıra ağabeyimiz, bu "daralma"nın, görüntü ve muhtevamızda herhangi bir olumsuzluğa sebep olmaması için ekibiyle geceler boyu çalışarak yeni ebada en uygun modeli geliştirdi. Yani, kalıbımız daralsa da kalbimizdeki yeriniz her gün genişliyor. Her gün daha güzel bir gazete sunma gayretlerimiz de bundandır zaten... Hatta, size olan sevgimizin bir tezahürü olarak bu yılı "Okuyucuya Vefa Yılı" ilan ettik ve neler planlıyoruz neler... Zamanı geldikçe paylaşacağız... Bu vesîleyle size ve sevdiklerinize mutlu ve sağlıklı bir yıl diliyorum...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.