Galiba TÜSİAD da normalleşiyor...

A -
A +
Galiba TÜSİAD da normalleşiyor... Başkan Ümit Boyner önceki akşam bazı yayın yönetmenlerine görev süresini değerlendirdi. Önce TÜSİAD'ı tanıttı ve "Toplam katma değerin %50'sini, (enerji hariç) dış ticaretin %80'ini, kamu ve tarım dışındaki istihdamın %60'ını, kurumlar vergisinin %85'ini oluşturan 4 bin şirketten oluşan bir sivil toplum kuruluşuyuz" şeklinde özetlediği portre hazırûnu çok etkiledi. Sonra, görevi devraldığı 2010 genel kurulunda yaptığı konuşmadaki, "Türkiye'nin ekonomide ve demokrasideki 'iki açık'la başı dertte..." tespitini hatırlattı. Sonra da bu iki tespiti baz alarak, her iki alanda gelinen noktayı değerlendirdi: "Dünya ticaret hacminde kademeli azalma sürecine gidiliyor. İhracat üzerine kurulu büyüme stratejimiz gözden geçirilmeli. Zira dış ticaretteki bu olumsuz havaya ilaveten içeride de aşırı soğutma politikası problem doğurabilir. Demokraside de 'açık' sürüyor. Sistem kendini askeri vesayetten kurtardı ama kendi içinde sorunları devam ediyor. Başarılı bir demokrasi muhaliflerin ve azınlıkların haklarını da en üst düzeyde koruyabilen sistemdir... Bireyler istedikleri kadar dindar olabilirler veya olmayabilirler ama devletin bu konuda bir tavrı olamaz..." TÜSİAD başkanının yaptığı bu laiklik tarifi çok dikkatimi çekti. Çünkü Türkiye'de laiklik hep "dinsizlik" olarak algılandı ve uygulandı. Bu tarifte de açıkça görüldüğü gibi devlet "laik" olabilir. Oysa Türkiye'de kendini devletin yerine koyup "laik" olarak niteleyen ve kendileriyle aynı görüşte olmayanları da "antilaik" olarak yaftalayan kesim bu tarifi dikkatle incelemelidir. Bu tür bir laikliği herhalde en çok muhafazakâr kesim benimser. Derken elbette konu TÜSİAD'ın durumuna geldi... Sayın Boyner'in çizdiği "şeffaf ve demokrat bir TÜSİAD" portresine salonda itirazlar oldu ve meslektaşımız Eyüp Can, "Toplumdaki algınızı araştırdınız mı?" diye sordu ve hafızalarda, "beğenmediği hükümeti hırpalayan hatta istifa ettiren bir güç odağı" olarak yer aldıklarını vurguladı. Ümit Hanım buna, "Ben o ilanlara baktım tamamen ekonomik eleştiriler sıralanıyor" şeklinde cevap verdi. Bu açıklamayı Enis Berberoğlu, "Ama sonunda hükümetin istifası isteniyor" şeklinde tamamladı. Bu konuda ise Ümit Hanım'ın, "TÜSİAD'a, kurumsal etkinliği dışında ekstra bir siyasi güç atfedilmesinin veya böyle bir güce sahip olmasının doğru olmadığı" tespiti dikkat çekiciydi. Ciddi bir eleştiri de Karaalioğlu'ndan geldi: Geriye dönüp bakıldığında yaşananların kendisini doğrulamadığını, mesela 28 Şubat sürecine karşı net bir duruş sergilemediklerini, yine başörtüsü tartışmalarında mağdurların yanında yer almadıklarını söyledi. Başkan Boyner bu eleştirilere de "TÜSİAD'ın AB sürecini bütün gücüyle desteklediği, AB üyesi bir ülkede başörtüsü tartışmasının çok gülünç olacağı" şeklinde cevap verdi. Erdal Şafak'ın, "üye yatırımların çoğunun çevre düşmanı tekstil sektöründe olduğu" yönündeki doğrudan "şah"a yönelen teşebbüsünü, başkan ve yönetim kurulu üyeleri çevreye duyarlılıklarını dile getirerek topyekûn püskürttüler... Bendeniz, Başkan Boyner'in, "Kürtler, kendini Türk vatandaşı gibi hissetmek istiyor" ifadesini hatırlatarak, gelinen noktada böyle hissedememelerine sebep olan mahrumiyetlerine somut bazı örnekler rica ettim ancak Kürt vatandaşlarımız adına bu tespiti yapmasına rağmen "örnek"leri kendilerine sormamızı tavsiye etti. Netice itibariyle bu sohbetten edindiğim intiba TÜSİAD'ın artık temsil ettiği kurumların ekonomik çıkarlarını koruma yerine birtakım siyasi mülahazalarla öne çıkan hükümetlerüstü bir görüntüden uzaklaşmaya çalıştığı yönünde oldu. En azından bu gazeteyi temsil ettiğim 5.5 yıldır ilk defa "TÜSİAD" imzalı bir davetiye almış biri olarak benim açımdan TÜSİAD normalleşiyor... Bu dönem de "Ümit Boyner" dönemi olarak tarihe geçiyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.