Önce demokrasi

A -
A +

Milletin beka şartı saydığımız bu rejimi, bugün çok karanlık akîbetlere doğru sürüklemek isteyenler var...Kanaatimizce bu karışık ortamda en büyük sorumluluk basına düşüyor. Gazetemiz halk efkârının nâçiz bir hizmetkârı olarak, sebep ve gerçekleri ne olursa olsun, bu hareketlerin demokrasiye zarar vereceğine inanmaktadır. Bu sebeple, aşırı sağ, aşırı sol denen ve kardeşi kardeşe vurduracak olan rejim dışı sistemlere tamamen karşıyız.
Milliyetçiliği, Türk Milleti'nin bütünlüğüne ve demokrasi içinde yükselmesine yardımcı bir vasıta sayıyor, ırkçı, bölücü akımların çağımızın sosyal adalet ve insancılık anlayışına ve bu memleketin yüksek menfaatlerine uymayacağını düşünüyoruz.
Öte yandan Türkiye bir Müslüman memleketidir. Ama hemen belirtelim ki, dinin yeri politikanın dışında ve üstündedir.
Halkımızın bütün haklarının yanındayız. Gazeteciliğin sadece ticaret olduğuna inananlardan değiliz. Fakir ve geri kalmış milletimizin refaha kavuşmasına, sosyal adalet anlayışının geliştirilmesine hizmet eden her iktidar bizden destek görecektir. İnsan haysiyet ve haklarına aykırı, demokrasiyi zedeleyecek her davranış ise bizi karşısında bulacaktır." 
.....
Yukarıdaki satırlar, gazetemizin 22 Nisan 1970 tarihli ilk nüshasında "Önce Demokrasi" başlığıyla ve "doğum tarihi olarak 22 Nisan'ın seçmemiz, demokrasiye yürekten bağlılığımızın bir gereğidir" açıklamasıyla yayınlanan makalenin bir bölümüydü.


BUGÜN YAZILMIŞ GİBİ...
Herhalde bugün yeni bir gazete çıkarsaydık yine benzer bir yazı ile başlardık.
Bu ilkelerin isabet derecesini anlamak için bugün hâlâ Türkiye'nin gündemini meşgul eden konulara bakmak yeterlidir. Bu ilkeler, hiçbir tiraj hesabı yapılmaksızın 43 yıllık yayın hayatımız boyunca harfiyen uygulanmış, kritik dönemlerde Türkiye için çok hayati görevler ifa edilmiştir. Burada akla gelebilecek, "O halde  bu ülke 12 Eylül'leri, 28 Şubatları niçin yaşadı?" sorusunun cevabını biz değil, o dönemlerde yanımızda bulamadığımız gazetelerin vermesi gerektiğini düşünüyoruz.
Türkiye gazetesi, toplumda çimento fonksiyonu görme çabalarının yanı sıra, aynı yazıda verdiği söze uyarak, her dönemde iktidarlara elinden gelen desteği de vermeye çalışmıştır. Bu samimi desteğimiz, basın-iktidar ilişkilerinin sabıkalarla dolu olduğu bir ülkede bazen yanlış yorumlanmış, ancak Türkiye gazetesi, hiç komplekse kapılmadan, sadece milletinin menfaatlerini ön planda tutan yayıncılığını sürdürmüştür. Bu gerçeği, kurucumuz merhum Enver Ören Ağabey 40. Yıl Ekimizde, "Bu gazeteyi milletimize hizmet niyetiyle çıkardık. Gazeteyi hiçbir zaman kendi menfaatimiz için kullanmadık" sözleriyle dile getirmiştir.


DEĞİŞMEYEN GELİŞEMEZ...
Köklü kurumlar, dünyadaki değişime ayak uydurabildikleri ölçüde sağlamdırlar. Bu sebeple yayın kurumları zaten toplumda değişen ihtiyaç ve beklentileri zamanında tespit etmek ve cevap vermek durumundadır. Bu anlamda, sürekli olarak yenilenmek, içeriğimizi tazelemek ve çeşitlendirmek her şeyden önce yıllardır bizi tercih eden vefakâr okuyucularımıza olan bir borcumuzdur.
Öte yandan zaten dijital tehdit altında her gün kan kaybeden gazeteler her gün yeni okuyuculara ulaşmak için toplumun farklı kesimlerine ulaşmak için gayret sarf etmek zorundadır.
Türk toplumunda özellikle son dönemde yaşanan hızlı değişimin  medyadan beklentileri o ölçüde artırdığını da düşünürsek, mecraları bekleyen değişimin çapı daha iyi anlaşılacaktır.


BİZİ BUGÜN DE BÜYÜK GÖREVLER BEKLİYOR
Yukarıda zikrettiğimiz toplumsal gerçeklere ilaveten, Türkiye'nin içeride ve dışarıda muhatap olduğu riskler ışığında medyanın yeniden bir görev tanımı yapması gerektiğine inanıyoruz. Balkanlar'dan Kafkaslar'a kadar bütün bölgeyi paramparça eden, ülkemizi yıllarca huzura hasret bırakan etnik çalkalanmalardan sonra şimdi de inanç farklarının servis edildiğini görüyoruz. Özellikle ülkemizde, daha bir yarayı kapatmadan farklı inanç ve mezheplere mensup vatandaşlarımızın tahrik edilerek yeni bir kardeş savaşına itilmeye çalışıldığını üzülerek müşahede ediyoruz. O halde medyamızın bugün de bu tahrikleri teşvik eden değil, teskin eden bir üslûp kullanması gerektiğine inanıyoruz. İşte bu noktada, Türkiye gazetesinin tıpkı 1970 yılında olduğu gibi bugün de bağımsız ve ötekileştirmeyen tutumuyla toplumun bütün kesimlerini kucaklayan, kaynaştıran bir çimento görevi üstlenebileceğini düşünüyoruz. Üstelik, en küçük sabıkası, güven  problemi barındırmayan tertemiz geçmişi ile kendimizi bu göreve en layık gazete olarak görüyoruz.


PEKİ, NE DEĞİŞTİ?
Böyle bir görev için etkin, toplumun farklı kesimlerinin kendisini bulabileceği, beklentilerine cevap alabileceği, bir gazete hazırlamamız gerektiğini yıllar önce fark eden Türkiye gazetesi işe en önemli ama en zor noktadan başlamış ve habercilikte "devrim" olarak nitelendirilebilecek bir değişime imza atmıştır. Haberciliğin sığlaştığı ve standartlaştığı bir dönemde "özel" haberciliği tekrar keşfeden gazetemiz, artık erbabının bakmadan geçemeyeceği bir yere konumlanmıştır.
Son dönemde ise özellikle bizden farklı düşünen, farklı yaşayan kesimleri daha iyi anlayıp beklentilerine cevap vermeye çalışarak Türkiye Ailesini, özellikle "Hiçbir gazeteyi okumuyorum" diyen kesimden kazanacağımız yeni okuyucularla güçlendirmeyi hedefledik. Bu amaçla, yazar ve editör kadromuza dahil olan değerli arkadaşlarımızla aylarca çalışarak eksiklerimizi tamamlamaya, içeriğimizi çeşitlendirdik. Ve bu zengin içeriği de Görsel Yönetmenimiz Aydoğan Kaçıra ve ekibinin hazırladığı ve beğeneceğinizi umduğumuz özgün bir formatla sunduk.
Son olarak, bizim için çok değerli ve anlamlı olan logomuzda, sadece yukarıda sıraladığımız gelişimin bir sembolü olarak küçük bir değişiklik yaptık.


İŞTE YENİLENMİŞ TÜRKİYE
Ve artık Türk medyasının köklü çınarı, olgun ama gelişmiş ve genç-leşmiş yüzüyle huzurlarınızda...
Başta fedakâr ekibimiz olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.


 

1998 YILI YAZIİŞLERİ...
Gazetemizin, 1998 yılındaki Yazı İşleri toplantısı.. Enver Ören Ağabey, dönemin yöneticileri ile haberleri konuşuyor. Bu salon hala Yazı İşleri Toplantı Salonu olarak kullanıyoruz.


 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.