Gönlüme isyan düştü

A -
A +

Yarın bayram... Bizim kültürümüzde bayramlar, bayramı hak edenler için mübarektir; muazzam manalar taşır... Bayrama çıkan herkes kendini bahtiyar bilir, gönenir, mutlu olur, mutlu eder... Her bayram, bir önceki yılın bayramını derin bir iç geçirmeyle selamlasa da, yaşadığımız an'ın bayramı her zaman daha değerli, daha heyecanlı, daha diridir... Çünkü bir sonraki bayrama çıkıp çıkmayacağımızın bilinmezliğiyle sarılırız şimdiki bayramlara... *** Alvarlı Efe Hazretleri; El tuta kitabını, Dil tuta hitabını, Can tuta şitabını, Bayram o bayram ola... dörtlüğünde, şimdiki bayramların 'eylem' biçimini de belirler. Yani bayramlar, bütün diğer an'lardan, zamanlardan, dönemlerden soyunmuş, kendi gerçekliğine bürünmüş, büründürülmüştür; ya da öyle olmalıdır... Kendi gökkubemiz altında bu bayram saati Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan, Kalkıyor tozlu zaman perdesi her ân aradan diyen Yahya Kemal Beyatlı da 'şimdiki bayram'ın insan ruhundaki aksini izah ediyor. Bayramlar bizim için önemli; evet, hem de çok önemli... Her ne kadar hayatlarımızdan çıkarılmaya çalışılsa, sabote edilse, sadece bir "et ve şeker şöleni"ne dönüştürülmeye çalışılsa da; bayramlar bizim için önemlidir... *** Bayramı hak edip etmediğimi düşünürken, Mekke'de bayrama hazırlanan Müslümanlardan bir bölümünün yıkılan otelin altında kalarak vefat ettikleri haberi, coşkumu biraz frenledi; ardından Endonezya'daki toprak kayması, Pakistan depremi, Irak'ta bir türlü durulmak bilmeyen şiddet, Filistin'deki karışıklık, Afganistan'daki ağırlaştırılmış sosyal hayat, Rumeli'deki Müslümanların hafıza kaybı ve diğer İslam coğrafyalarının trajedisi... Üzülmek yetmiyor derdimi ikrara... Öfkelenmek, yumruğumu sıkmak, camı-pencereyi kırmak, taşları tekmelemek de... *** Bütün bunları düşünürken benim bayramımı gölgelendiren bir başka haber de kendi içimizden yani Türkiye'den, yani İstanbul'un göbeğinden geldi. Ünlü (?) dansçı-şarkıcılarımızdan birinin ölen köpeği için cenaze merasimi düzenlemesi, defin (!) işleminden sonra komşularına helva dağıtması, bayram heyecanımın diğer yarısını da alıp götürdü. Şöyle düşündüm: Mekke'deki otel faciasında vefat eden hacılar veya dünyanın herhangi bir ülkesinde yaşanan trajediler sebebiyle acı çeken insanlar için sayfalarını, ekranlarını ve mikrofonlarını 'lütfen' açan anlı-şanlı Türk basınının iki gün boyunca bir köpek ölümü haberiyle bu kadar meşgul olmasını kabul edemediğim için gönlüme isyan düştü. *** Yarın bayram... Yani bir Kurban Bayramı daha kucaklayacak bizi sabahın ilk saatlerinden itibaren... Yine mutlu olacağız, güleceğiz, sohbet edeceğiz, kucaklaşacağız, dua edeceğiz... Fakat ülkemizin en büyük haber kaynağı olan Anadolu Ajansı, 'Bayrak Şairi' Arif Nihat Asya'yı, bayramın başdöndürücü mutluluğuyla olsa gerek, "Arif Nihat Asyalı" olarak takdim edecek haberlerinde ve buna rağmen yine de ben bayram edeceğim... Belki bu kadar hassasiyet bünyeme zarar veriyor, fakat, yurdum insanının giderek içi çürüyen bir kiraz ağacına dönüşüyor olmasına gönlüm rıza gösteremiyor... Ey sevgili okuyucu; bu "ahval ve şerait" altında, mübarek bayramınızı -yine de- bütün samimiyetim, içtenliğim, hüznüm, sitemim, mutluluğumla tebrik ediyor, sağlık ve afiyet içinde nice bayramlar diliyorum...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.