Ahmed Doğrusözlü

Fâtih Sultân Mehmed Hân, İstanbul'un fethine çıktığında, orduya, Akşemseddîn, Akbıyık Sultân, Mollâ Fenârî, Mollâ Gürânî gibi meşhûr velîler de talebeleriyle birlikte katıldılar...

Dînî ilimlerin yanında, fen ilimlerinde, özellikle tıp ilminde de kendini yetiştiren Akşemseddîn hazretleri, bulaşıcı hastalıklar üzerinde çalıştı...

Süleymâniye Câmii, Kânûnî tarafından, imparatorluğun gücünü ve görkemini göstermek için inşâ ettirildi. Bu görev, târihin en büyük ustası Mi'mârbaşı Sinân'a verildi...

Osmanlı Türkleri; siyâsî sâhada olduğu gibi, medeniyet seviyesi, ictimâî, ya'nî, sosyal nizâmı ve ahlâkî üstünlüğü ile de dünyâda en ileri seviyede bulunuyordu...

"Receb" demek, "mürecceb, mu'azzam, muhterem, kıymetli" demektir. Zâten Receb ayı, Âdem aleyhisselâmdan beri kıymetli idi. Bu ayda muhârebe etmek günâh idi...

Halkımız arasında "Üç Aylar" diye anılan "Recebü'l-ferd", "Şa'bânü'l-muazzam" ve "Ramazânü'l-mübârek" aylarının, İslam dininde özel yerleri vardır...

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: "Kostantîniyye elbette feth-olunacaktır. Onu fetheden kumandân ne güzel kumandân ve onu fetheden ordu ne güzel ordudur..."

Fâtih Sultân Mehmed Hân, otuz senelik saltanat devrinde; 2 İmparatorluk, 4 Krallık, 6 Prenslik ve 5 de Dükalık olmak üzere, toplam 17 devlete son vermiştir...

Batılı, insâflı bazı ilim adamları Müslümân ilim adamlarının eserlerini tedkîk ederek hayrânlıklarını belirtmekte, ilmin öncülerinin onlar olduğunu teslîm etmektedirler...

Bugüne kadar insanların elde ettikleri hiçbir fen bilgisi, hiçbir ilmî buluş, Kur'ân-ı kerîm'de ve hadîs-i şerîfte bildirilenlerin dışında olmamıştır...

Sekizinci asırda, Türklerin Müslümânlarla tanışıp, içlerinden kısmen bu dîni kabûl edenlerin bulunması, 9-10. asırlarda da topluca İslâmiyeti kabûlü, birçok hâdiseye yön vermesi bakımından önemlidir.

Afrika'nın ortalarına, İspanya'ya, Avrupa içlerine götürülen İslâm dîni ve medeniyeti, gittiği her yerde insanlara adâlet ve emniyet, huzûr ve saâdet dağıtmıştır...

Nemrûd, İbrâhim aleyhisselâmı, kavminin haftalarca topladığı odunu ateşledikten sonra içine attırdı. Kendisi için yaptırdığı yüksek kuleden de hâdiseyi seyretmeye başladı...

Süleymân (aleyhisselâm), babasının temelini attığı, Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'yı yapmaya devâm etti. Yedi senede pek san'atkârâne bir şekilde tamâmladı...

Bütün dünyâya hâkim olan dört kişiden ikincisi, hem Peygamber, hem de sultân olan, İsrâîloğullarına gönderilen peygamberlerden Süleymân aleyhisselâmdır...

Târih boyunca, dünyâya hâkim olmak isteyen bazı insanlar çıkmış, bir kısmı da bunda muvaffak olmuşlardır. Bütün dünyâya hâkim olan dört kimse vardır...

"Sünnet-i seniyyeye uymak, nefsin âdetlerini, kalbi karartan isteklerini yok eder. Bu büyük ni'mete kavuşmakla şereflenenlere müjdeler olsun! Bu yüksek devletten mahrûm kalanlara yazıklar olsun!"

İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyurdu ki: "Yapılacak en mühim iş, bâtını [kalbi, rûhu] büyüklerin sevgisi ile yaşatıp, zâhiri [hisleri, hareketleri] sünnetlere uymakla süslemektir..."

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: "Darlıkta infâk eden, rastladığı Müslümâna selâm veren, kendi aleyhinde de olsa adâletli davranan, îmân hasletlerini toplamış olur."

Resûlullah efendimize Peygamberliğinin bildirilmesinden bir müddet sonra; "Yakın akrabânı Allahü teâlânın azâbı ile korkutarak, onları hak dîne çağır" meâlindeki âyet-i kerîme nâzil oldu...