Nûr, artık Âmine Hâtun'daydı...

A -
A +
Âmine, devrinin her bakımdan en seçkin kızıydı... Abdülmuttalib, hanımı ile görüştükten sonra, Âmine'yi Abdullah'a almaya karar verdi...

Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) mübârek babası Abdullah, yirmi yaşına girdiğinde, yüzünün güzelliği öyle artmıştı ki, görenlere Yûsüf aleyhisselâmı hatırlatıyordu... Onunla ilgili harikulâde olaylar yaşanıyordu. Meselâ, putların yanından geçse, kendisine; "Ey Abdullah! Sakın bize yaklaşmayasın! Sen yüksek şan sahibi O emsâlsiz insanın nûrunu taşıyorsun. O son Peygamberdir. Bize tapan bedbahtlar, O'nun eliyle cezâsını bulacaktır!.." diye seslenirlerdi...
Resulullah efendimizin dünyayı teşrif edeceğine az bir zaman kaldığını kâhinlerinden haber alan Şam Yahûdîleri, "Peygamberlik İsrailoğullarından gidecek" diye mâtemlere büründüler. İçlerinden yetmiş genç Mekke'ye gidip, Abdullah'ı öldürmeden geri dönmeyeceklerine and içtiler ve silahlanıp yola düştüler... Uzunca bir zaman sonra, Mekke yakınına vardılar. Günlerce ortaya çıkmadan beklediler... Bir gün kolladıkları ân gelip çattı! Avlanmak için şehir dışına çıkan Abdullah, işte şuracıktaydı! Kılıçlarını sıyırıp peşine düştüler... O esnâda, orada avlanan biri daha vardı. Bu, aynı zamanda Abdullah'ın akrabası olan Veheb bin Menaf idi. Veheb, Yahûdîleri, ellerinde kılıçla görünce, niyetlerini anladı ve arkadaşları ile birlikte onların önünü kesmeye karar verdi. Ancak Yahûdîler kalabalıktı. Aralarında ne yapmaları gerektiğini tartışıyorlardı ki, müthiş bir patlama sesi ile ürperdiler. Gök ikiye ayrılmış gibi kopan gürültünün ardından, yeryüzüne yalın kılıç atlılar iniyordu... Yağız atların bu amansız suvarileri, Yahûdîleri bir anda biçtiler ve işleri bitince de kayboldular...
Veheb ve yanındakiler donakalmışlardı... Veheb, akıllı bir adamdı. Zihninde bir fikir belirmeye başladı. Kızı Âmine'yi bu gence verseydi? Kızına denk bir insan, Abdullah'tan başka kim olabilirdi ki? Hiç kimse!
Eve vardığında başından geçenleri ve niyetini hanımına açtı. Âmine'nin annesi de Veheb'in görüşündeydi... Kız tarafı vakit geçirmeden tekliflerini Abdülmuttalib'e götürdüler.
Abdülmuttalib, Âmine'nin kusursuz güzelliğini, yüksek ahlâk ve iffetini, başta kendi hanımı olmak üzere birçok kimseden işitmişti. Devrinin her bakımdan en seçkin kızıydı... Hanımı ile görüşüp, oğlu ile konuştuktan sonra, Âmine'yi Abdullah'a almaya karar verdi... Nikâh, Ebû Talib'in evinde yapıldı; iki genç evlendiler. Peygamber efendimize ait nûr, artık hazreti Âmine validemizdeydi...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.