Hocasına sû-i zanda bulunan talebe!..

A -
A +
Bir İslâm âlimi ders verirken, talebelere "Alâmetlere bakarak bir hâdise hakkında kati hüküm vermek doğru değildir" diyerek bir misâl verir. Ancak talebe verilen misali beğenmez!..
 
 
Müslüman hüsn-i zan sahibi olmalıdır, olayları iyiye yormalıdır. İslâm âlimleri "Bir Müslümanın bir sözünden veya bir işinden yüz şey anlaşılsa, bunlardan doksandokuzu küfre sebep olsa ve biri Müslüman olduğunu gösterse, bu bir şeyi anlamak, ona kâfir damgası vurmamak lâzımdır" buyurmuşlardır.
Kişi Müslümana sû-i zanda bulunabileceği gibi, Allahü teâlâya karşı da sû-i zanda bulunabilir, bundan da çok kaçmalıdır. Meselâ, günâhının affolunmayacağını zannetmek, O'na sû-i zan olur. Allahü teâlâ, şartlarına uygun tövbe yapılınca, her türlü günâhı muhakkak affeder... 
Sû-i zan sebebiyle insanın başına birçok olay gelmektedir...
Bir İslâm âlimi ders verirken, talebelere "Alâmetlere bakarak bir hâdise hakkında kati hüküm vermek doğru değildir. Bundan kaçının!" diyerek şöyle bir misâl verdi:
"Evinize girerken, bir köpeği, burnunda yoğurt bulaşığı olduğu hâlde evden çıkarken görseniz eve girildiğinde de yoğurt çanağında köpeğin burnu girecek kadar oyuk olsa, yine de bizzat görmediğiniz için veya gören olmadığı için 'Muhakkak bu köpek bu yoğurda burnunu sokmuştur' diye kati bir hükümde bulunmayın!"
Talebenin birisi hocasına karşı itiraz mahiyetinde "Bu köpeğin bu yoğurda burnunu soktuğu apaçık meydanda iken, niye kati hüküm verilmezmiş?" diye düşündü... Bir zaman sonra, bu talebe, şehrin kenarında bulunan evinin yakınındaki ağaçlıkta bir hayvan kesmişti. O anda sıkıştığından, elindeki kanlı bıçak ile çalıların arasına ihtiyacını gidermek için gitti. O sırada şehirde bir kişi bıçaklanmış, bıçaklayan şahıs da kaçmıştı. Zaptiyeler, kaçan şahsı ararken, çalıların arasında bu kimseyi gizlenir hâlde görünce şüphelenip yanına vardılar. Elinde bıçak ve üzerinde kan izlerini görünce, suçlu zannı ile alıp götürdüler...
Talebe ne kadar "bu işle benim ilgim yok" dediyse de, elindeki bıçak ve üzerindeki kan izleri cinayeti bunun işlediğini gösteriyordu. Bu kimseyi nezarete attılar. Nezarette hayli sıkıntı çekti. Daha sonra mahkemeye çıkarıldı. Zamanın kadısı, ifâdeleri dinledikten sonra kararını şöyle açıkladı:
"Her ne kadar maznunun (zanlının) çalılıklar arasında gizlenmesi, elinde bıçak ve kan izlerinin bulunması hâdiseyi onun işlediği şüphesini kuvvetlendiriyorsa da, bıçaklarken bizzat gören şâhit olmadığı için beraatına karar verilmiştir..."
Talebe, alâmetlere göre karar vermenin muhakkak doğru olmayacağını anladı. Bu hâdise ona ders oldu. Hocasına yaptığı sû-i zannına tövbe ederek, bir daha kalben de olsa itirazda bulunmayacağına dair kendi kendine söz verdi...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.