Pireye kızıp Ergenekon'u, Balyoz'u yakmak

A -
A +

Cemaat ve AK Parti arasındaki kavga, Gülen'in son açıklaması üzerine durulmuşa benziyor. Taraflar illaki "hasar" raporları çıkartmışlardır. Bu konu, daha ziyade birbirleriyle "hakkaniyet" ya da "kardeşlik hukuku" gibi kavramlar üzerinden konuşan tarafların özeli.

Ancak, kavganın neden olduğu bir hasar daha var ki, o da taraflarla organik bağı olsun olmasın tüm Türkiyelileri ilgilendiriyor.
AK Parti cephesinden kimi isimler ve ona yakın duran kanaat önderlerinin bazıları, cemaat çevresinin yargı bürokrasisindeki etkinliğine yönelttikleri eleştirilerinin kapsamını sınırlandırmayı beceremediler. Bu alana dair kısmen haklı oldukları eleştiriler, Türkiye'nin demokratikleşmesine ve sivilleşmesine önemli katkılar yapan demokratikleşme davalarının "niteliğine" zarar vermeye başladı.
Bu kesimler, Ergenekon'un ve Balyoz'un soruşturma ve kovuşturma süreçlerindeki Türk hukuk sisteminin genel arızalarından kaynaklanan "rutinlerini" söz konusu davalara özel ve bilinçli uygulamalar gibi sunuyorlar. Bu önermeleri de, uluslararası hukuk çevrelerince meşruiyeti olan davaların "tertip" olduğu şeklindeki ulusalcı manipülasyona can suyu oluyor.
Öyle ki, Balbay'ın aile hayatından özel kareler eşliğinde bir Ergenekon beraatine dönüştürülmeye çalışılan tahliyesinin gazına dayanamayan bazı medya aktörleri de "biz zaten o zaman da dediydik canım" demeye başladı bile.
Bu hasarın diğer bir sorumlusu da kuşkusuz ki cemaat ve yine onun çevresinde kümelenen medya. Onlar da "AK Parti cemaati bitirmek istiyor" tezlerini güçlendirmek için, ağırlıklı olarak haberler üzerinden dolaşıma soktukları argümanlarıyla, âdeta darbecilere yeni bir 35. Madde gerekçesi armağan ettiler. Buyurun "28 Şubat darbe değildi o zaman da MGK kararı vardı" diyen Karadayı'nın mahkemeye sunduğu Taraf kupürlerini. Buyurun Dursun Çiçek'in, İlker Başbuğ'un, hükümetin imzaladığı MGK kararları haberleriyle gerekçelendirdikleri savunmalarını...
Ergenekon'un, Balyoz'un soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki insan hakları ihlallerine ya da bu kapsamlı süreçlerin kimi kısımlarındaki "kasıtlara" dair eleştirilere elbette zamanlama sınırı konulamaz. Askerî vesayetin tasfiyesine yönelik siyasi ve hukuki mücadelede, demokratikleşmenin kurumsallaşmasına yönelik ürkek adımları ya da eksik iradeyi eleştirmek de herkesin hakkıdır.
Ancak tüm bu söylemlerin, henüz "geçiş aşamasında" olduğumuz sivilleşme ve demokratikleşme aşamasının su basmanı temellerini dinamitleyecek kadar "aşırı yorumlara" vardırılmaması hayati önem taşıyor.
Zira karşılıklı siyasi mesajlar vermek için siyaseten doğruculuğun kalkanıyla demokratikleşme davalarına yapılan kısmi eleştirilerin genelleştirilerek topyekûn bir reddiyeye dönüşmesi ve korkulan geriye dönüşün başlaması, geçiş süreçlerinde an meselesidir.
Tamam, enseyi karartmayın. Ama birkaç ayva çiçek açtı diye bahardaki düğünün takı kavgasına şimdiden düşmenin de anlamı yok. Gidin bakın pencereden dışarısı hâlâ kış kıyamet.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.