Acaba Binnaz Toprak ne der?

A -
A +

Geçtiğimiz günlerde Nur Sertel ve Birgül Ayman Güler gibi isimler partileri CHP'nin 30 Mart seçimlerindeki başarısızlığının nedenleri üzerine sert eleştirilerde bulundular.
Bu öz eleştiri serisine dün de CHP İstanbul milletvekili Binnaz Toprak Habertürk'e verdiği çok konuşulan röportajıyla katıldı. Toprak özetle Başbakan Tayyip Erdoğan ve partisinin halkın beklentilerini karşılayabilecek "pragmatizmi göze alabildiği" için oy aldığını, CHP'ninse bunu "beceremediğinden" kaybettiğini söylüyordu.
Sabah Toprak'ın röportajını okurken  "İnsanlık için küçük bir CHP'li içinse büyük" hissine kapılmadığımı söyleyeyim. Çünkü Binnaz Hanım zaten bir Muharrem İnce değil. Kaldı ki benzeri görüşleri başta partisinin toplantıları olmak üzere çeşitli platformlarda da dile getiriyordu.
Dolayısıyla röportajına daha maksimalist yaklaşacağım.
Toprak'ın röportajındaki iki kilit tespit var.
İlkinden, bu iyi niyetli yola koyuluşuna başından patinaj yaptırandan başlayayım. Toprak diyor ki:
"Fakirseniz bulgur makarna getiren partiye elbette oy verebilirsiniz. Biz aile sigortası önerdik, hayali bir şey gibi geldi. İnsanlar sağlık sigortasından ya da bize çirkin görünen TOKİ'lerden çok memnun. Hayatında ev sahibi olamamış insanlar için hoş herhalde."
Evet, Binnaz Hanım insanlar için sağlık ve barınma gibi konular, bir estetik mevzuundan ziyade hakikaten hayat memat meselesidir. Dolayısıyla sizin söylediğiniz gibi, bu konularda "hayallerden" ziyade hayata geçirilmiş somut projelerle ilgilenirler. Hangi hükümetin, ulaştırma hizmetleri için asgari ücretlerini daha az tırtıkladığına bakarlar. Marmaray gibi, dinlenme saatlerine dahil olan ulaşım süresini kısaltan somut icraatlara oy verirler. Bu da ağzına çalınmış bir kaşık bal sonucu oluşan refleks değil, son derece rasyonel bir seçmen tutumudur.
Toprak'ın mülakatındaki şu cümlesi ise, partisi ve kendisi için sağlıklı bir öz eleştirinin yolunu açabilir.
"AK Parti onlara [dindarlara, muhafazakârlara] ilk defa bu ülkenin onurlu eşit vatandaşları olduklarını hissettirdi."
Evet, tespit doğru ancak bu durumun yegâne nedeni de Erdoğan'ın karizması falan değil. Bu durum, Erdoğan'ın ulusal egemenliğin tecelli etmesi yolunda aracı vesayet kurumlarını talileştirmesiyle alakalı. Yoksa siz de takdir edersiniz ki istediğiniz kadar "yeter söz milletindir" deyin, halk yönetime katıldığını böylesine bir özgüvenle hissedemez.
Halk, seçimlerde, aracı bürokratik kurumlarını elinin tersiyle itip, yalnızca kendisiyle "ittifak" kuranların başarısını görüyor. Böylece kendisine ve "onlara" güveniyor. "Mümkünmüş" diyor. Cemaatin bürokrasisi, Anayasa Mahkemesi, HSYK gibi ne kadar egemenlik alanı işgal eden aracı varsa birlikte yürüyüp, bir tek kendilerini görmeyen, tercihlerini küçümseyip onları özcü bir pencereden izleyenleri de hep sandığa gömüyor.
Binnaz Hanım, sizce de artık CHP içinden gelen eleştirilerin "AK Parti'ye başarı getiren stratejiler içimize sinmiyor ama biz de yapalım anasını satayım" seviyesini aşması gerekiyor mu?
Dediğim gibi, siz bunları komplekssizce tartışabilirsiniz, o yüzden samimiyetle soruyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.