5 günde İngilizce mi olur?

A -
A +

Kardeşim Hasan'la iddiaya girdik! Ben, yeni bir metot sayesinde 5 günde İngilizce öğrenmenin mümkün olduğunu söyledim. O, "10 sene okudum. Yine de İngilizceyi tam öğrenemedim" diye itiraz etti. Aslında benim bilgim de kulaktan dolmaydı ama bir kere iddiaya girmiştik. Geri adım atacak değildim. Hele taviz; asla! Fakat son bir kibarlık yapıp "öğreniyor"u yumuşatarak; "öğrenilebiliyormuş" dedim. Hasan iddiayı seven bir mizaca sahip. İnat! Hele bu kendi üzerinde test edilmiş bir meseleyse, vazgeçmez bir türlü. Baktım olmayacak; 'Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın' deyip arkasında durdum sözümün. İnsanlar artık 5 günde İngilizce öğreniyor! İddia bu ya. İlla birinin kazanması lazım. Kendime torpil yapıp dostum Fırat Cem Utku'ya açtım mevzuu. Utku Alta Eğitim'in sahibi. Alta Eğitim ise bu sistemi Türkiye'ye getiren ilk kuruluş. "Yoğurdum kara" diyecek değil ya. Böylece iddiamın arkasında durmuş oldum! Şaka bir yana, sistemin mazisi bayağı eski. 1960'lı yıllarda Georgie Lazanov isimli bir Alman profesör geliştirmiş bu sistemi. Doğu Bloku ülkeler tarafından casus yetiştirmek maksadıyla kullanmış uzun süre. 1989'da duvarlar yıkılınca sistem Batı'da da tanınıp bilinir olmuş. Şimdi, dünyanın birçok ülkesi kullanıyor artık bu metodu. Metodun özü basit aslında. Kişiyi, "Ben konuşamam" korkusundan arındırıp cesaretlendiriyor. Hele bir de Türkçe konuşma sona erince, naçar kalıp İngilizceyi öğreniyor kursa dahil olan kişi. Fırat Utku'nun anlattığı enteresan şeylerden biri de kursa gelen kişinin muhatap edildiği yöntem. Adamın cep telefonu derdest ediliyor ve haliyle akşam 18'e kadar dış dünya ile alâkası kesiliyor. Sınıftaki öğrenci sayısı, dil seviyeleri ve karakterleri birbirine yakın olan 3-4 kişi ile sınırlı. Ve ayrıca kendi aralarında Türkçe konuşmaları da yasak. Konuşan ceza yiyor. Eğitimi verenler yabancı ve alanında uzman kişiler. Sadece dil öğretmiyorlar çünkü. Dolayısıyla psikoloji de bilmeleri gerekiyor. Bilmeli ki, öğrenciyi öğrenme moduna soksun. Fırat Utku, sistemi anlatırken "Eski metotlar, suyu alıp parmak ucuyla kişinin üzerine serpmekti" dedi. İkinciyi serpinceye kadar ilki buhar olup uçuyor. "Biz ise 'pat' diye suya atıyoruz." Hemen söyleyeyim. Daha ilk günde yüzgeçler çıkmaya başlıyormuş! Şaka tabii. Akşam eve dönünce Türkçe konuşmaması kişinin menfaati icabı. Üstüne üstlük İngilizce yayın yapan tv seyrederse aliyyülâlâ. Kurs, gün olarak kısa gibi geliyor ama saate vurulduğunda hayli uzun bir süre. 45 saat az değil yani. Kurs bittiğinde teste tabi tutuluyor kursiyer. 550 kelime ile basit cümleler kurmaya başladığı ve meramını anlatacak kadar İngilizce öğrendiği tespit edildikten sonra kendisine sertifika veriliyor. 6 ay sonra ayrı bir test daha var: Öğrendiklerini unuttu mu, unutmadı mı? Utku, "Değil unutmak, daha fazla kelime öğrendiklerini görüyoruz" dedi. Kişi, öğrenememe fobisini yendi ya; artık rahatça konuşmaya başlıyor. Ayrıca, okuyor ve yazıyor. Münih Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Heinz Mandl, şöyle demiş: "Bu kurs, 1.5 senelik kurstan daha iyi sonuç veriyor." Teşekkürler Mandl. İddiayı ben kazandım!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.