Söz millette...

A -
A +
Cumhurbaşkanlığı sistemini içeren anayasa değişikliği Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı. Türkiye, 16 Nisan’da referanduma gidiyor. Böylece, anayasa değişikliğinin onaylanıp onaylanmaması üzerinden spekülasyon yapanlar da açığa düşmüş oldu. Erdoğan siyasetini hâlâ anlamayan bu çevrelerin siyasal yorumlarına da fazla itibar edilmemesi gerektiği bir kez daha ortaya çıktı.
Artık bu süreçten sonra, Türkiye’de siyaset tümüyle referanduma odaklanacak. Türkiye’nin yedinci referandumu, daha öncekilerin hepsinden daha önemli bir hususiyet arz ediyor. AK Parti döneminde yapılan diğer iki referandumdan da daha geniş anlamlar içeriyor.
Türkiye’nin hükûmet etme modelini değiştirecek bu sistemin sonuçları, aynı zamanda siyasi partileri, siyasi kültürü ve yerleşik bürokratik mekanizmaları da doğrudan etkileyecek. 
Halkı merkeze koymayan siyaseti, gri alanlardan yararlanan bürokrasiyi, dizayn siyasetine bel bağlayan örgütlü yapıları ve iç siyasetin şekillenmesinde başka ülkeleri partner gören çevreleri, bu değişim olumsuz etkileyecek.
Milleti siyasetin odağına koyan, değişim ve dönüşümü milletle birlikte gerçekleştiren, Türkiye merkezli siyaset üreten, kriz siyasetinden beslenmeyen çevreleri de yine bu değişim olumlu yönde etkileyecek.
Ama değişimden önce, önemli bir badire var. O da referandumda toplumu ikna etmek. Şu an bütün araştırma şirketleri, siyasal analizciler ve partiler toplumun eğilimlerini ölçmeye çalışıyor. “Evet” ya da “hayır”ın gerekçesini anlamaya odaklandılar. Kararsızların ve sandığa gitmeyecek olanların itirazlarını öğrenmek için yoğun çaba harcıyorlar.
Kuşkusuz her iki tarafın da kampanya önceliği insanları öncelikle sandığa götürmek. Ardından, kararsızların kararını etkileyecek söylemsel çerçeveyi inşa etmek.
Bugünlerde kamuoyu araştırmalarında kararsızların yüksek çıkması bu işin doğası gereğidir. Çünkü birçok seçmen, tarafını netleştirmiş olsa bile kararını açıklamak için erken olduğunu düşünebilir.
Kamuoyu anketlerinde kararsızların önemli bir bölümünün AK Parti seçmeni olduğuna yönelik genel bir tutum var. Bu husus üzerinden analiz yapanların birçoğu, sanki bu kişilerin “hayır”a yakın olduğu gibi bir sonuç çıkarmaktalar. Bu baştan yanlış bir analiz. AK Parti bundan önce yapılan, genel, yerel, referandum ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hepsini kazandı. 7 Haziran’da da en yakın rakibine önemli oranda fark attı.
Dolayısıyla, bugüne kadar AK Parti’ye oy vermiş sürekli Erdoğan’ı desteklemiş seçmen kitlesi, “hayır” oyu vermez. Sandığa kadar gelirse, bazı konularda sitemi olsa bile “evet” yönünde oy kullanır.
Ama seçim kampanyası yeni başlıyor. Referandum sürecinde Erdoğan faktörü daha devreye girmedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle anayasa değişikliğinin, iki parti arasındaki müzakereleri sürecinde ve teklifin Meclis’te görüşülmesi sırasında cumhurbaşkanlığı sistemi ile ilgili konuşmadı.
Artık, anayasa değişikliği halkın önüne geldiğine göre, Erdoğan bundan sonra kampanyaya başlayacaktır.
Hatta, anayasa değişiklik paketini imzalamasının ardından ilk önemli konuşması da tam da bu konuyu ele alan bir sempozyumda olacak. SETA Vakfı tarafından düzenlenen “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” başlıklı sempozyum, bugün Haliç Kongre Merkezi’nde yapılacak.
TBMM’de kabul edilerek referanduma sunulan Cumhurbaşkanlığı sisteminin tasarımındaki temel dinamiklerin tartışılacağı ve sistemin dönüşümü ve geçiş sürecinin nasıl olacağının ele alınacağı sempozyumun açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı Erdoğan yapacak.
Bu anlamda, Erdoğan’ın buradaki konuşmasından, referandum sürecinde nasıl bir yol izleyeceğinin ipuçları da ortaya çıkacak. Ayrıca, kampanyasında öne çıkaracağı temalar da bu konuşmadan az çok anlaşılacak.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.