Kim kimi hedef gösteriyor

A -
A +

Seçimler tamamlanınca iktidar karşıtı bazı çevreler, kendilerince bir dönem saklamaya çalıştıkları ama aslında hepimizin bildiği gerçek yüzlerini tüm yönleri ile ortaya çıkardılar.
Seçimlerin ardından bir taraftan bir “öz güven” patlaması yaşadılar. Diğer taraftan da bu öz güven patlamasının bir sonucu olarak, özellikle muhafazakâr dindar kesimlere, onların değer dünyalarına, STK’larına, gönüllü organizasyonlarına ve farklı birçok kuruma yönelik bir saldırı başlattılar.
Bu saldırıyı başlatanların bazıları “tıpkı geçmiş günlerdeki gibi heyecanlıyız” demeyi ihmal etmedi. Bazıları “devran dönüyor” naraları ile “hesaplaşma” ve “intikam” sözcüğünü ağızlarından düşürmüyorlar.
Bazıları, toplu taşımada başörtülü insanlara hakaret etme cüretini gösteriyor. Kimisi devletin kurumlarında başörtüsü ile çalışılmasını tartışmaya açıyor. Kimisi de, kendi ifadeleri ile “devran döndüğünde”, muhafazakâr ve dindar kesimlerin kazanımlarını geri döndürecekleri vaadinde bulunuyorlar.
Bu çevrelerin nefret söylemlerini, ötekileştirme pratiklerini, düşmanlaştırma eylemlerini biliyoruz. Toplumsal belleğimiz söz konusu çevrelerin muhafazakâr dindar kesimlere saldırı boyutuna varan eylem ve söylemleri ile dolu.
1990’larda muhafazakâr dindar dünyanın siyasetçileri başarı gösterdiğinde, bu çevrelerin medyalarıyla, STK görünümlü vesayet örgütleriyle, sendikalarıyla, bilmem ne birliği adı altında örgütlenmiş yapılarıyla ve devletin tüm kurumlarında yer etmiş cuntacı uzantılarıyla demokratik yollarla seçimleri kazanan partiyi, siyasetçilerini, destekçilerini, seçmenlerini yok etmek, sindirmek ve nefes alamaz hâle getirmek için nasıl çalıştıklarını biliyoruz. Organize iş birlikleriyle darbeyi nasıl kotardıklarını da hatırlıyoruz.
Ardından 2002 yılında AK Parti’nin demokratik yollardan iktidara gelmesini engellemek için kaç takla attıklarını, nasıl çırpındıklarını, vesayet kurumları ile ne dümenler çevirdiklerini de yaşayarak gördük.
Sonra, toplumun büyük desteği ile seçimi kazanan partinin muktedir olmaması ve en kısa zamanda, iktidardan demokratik olmayan yollarla düşürülmesi için başlattıkları “topyekûn mücadele”yi de tüm yönleriyle biliyoruz.
Bu çevreleri, Gezi Parkı şiddet eylemlerindeki hakaret ve küfürlerinden, 17-25 Aralık FETÖ’cü yargı ve emniyet darbesi sonrasında FETÖ’nün yanında hizalanmalarından, 15 Temmuz’un üzerinden birkaç ay bile geçmeden “kontrollü darbe” söylemlerinden tanıyoruz.
Son birkaç senedir, bu çevreler mevcut iktidarın ve onun destekçilerinin toplumu kutuplaştırdığından bahsediyorlar.
Bu son seçim döneminde artık kutuplaşmanın biteceğini kucaklaşma döneminin başlayacağını falan söylediler.
Bunun bir seçim yatırımı ve geçici taktik olduğu apaçık ortadaydı. Büyük illerde muhalefet seçimi kazanınca yazının başında ifade ettiğim moda hızlı bir şekilde geçtiler.
Kurdukları ittifakların birbirine düşmesini, kendi içlerinde ayrışmasını önlemek için kutuplaşmanın derinleşmesine ihtiyaçları var.
Her alanda tartışma başlıkları arıyorlar. Erken seçim tartışması başlatamadıkları için kabul edilen yeni siyasal sistemi kendilerine hedef seçtiler.
Başka yan konular bularak muhalefet aktivizmini canlı ve diri tutmak istiyorlar.
Son günlerde kendilerine SETA’nın “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” başlıklı raporunu hedef seçtiler. Raporun odaklandığı esas meselenin tartışılmasını engellemek için, “hedef gösterme” başlığı üzerinden bir kampanya başlattılar.
Ancak rapora, “hedef gösterme” ve “fişleme” başlığı ile itiraz edenler, yıllardır hedef göstermenin, yaftalamanın en âlâsını yapıyorlar. Rapor üzerinden de zaten en iyi bildikleri yöntemi devam ettirdiler.
İfade etmeye çalıştığım meselenin kısaca özeti şu: Bazı muhalefet çevrelerinde kutuplaşmadan, ötekileştirmeden ve hedef göstermeden şikâyet edenlerin geçmişini biliyoruz.
Seçimlerin ardından birden geçmiş günlerdeki “altın çağları”nı hatırlayıverdiler. Ellerine imkân geçse, Türkiye’nin, 1990’lara dönmesini var güçleri ile isterler. Bunu da son 17 yıllık dönemde her kritik süreçte gösterdiler.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.