İhlâs ile ibâdet etmeyenler...

A -
A +

İhlâs, ibâdetleri, Allahü teâlâ emrettiği için yapmaktır. İlim ve amel, ihlâssız makbûl değildir. Çünkü ihlâssız amel, rûhsuz beden gibidir. İhlâs ile yapılan ibâdet, insânı hakîkî îmâna kavuşturur. Doğru itikada sahip olan her mü'minde biraz ihlâs vardır ve ihlâs, insanın işlerinden belli olur. Abdülkuddüs bin Abdullah hazretleri, oğluna yazdığı mektupta buyuruyor ki: "Vaktin kıymetini bil! Gece gündüz ilim öğrenmeye çalış! Her zamân abdestli bulun! Beş vakit namâzı, sünnetleri ile, ta'dîl-i erkân ile, huzûr ve huşû ile ve dinin sâhibinin bildirdiği gibi kılmaya çalış! Bunları yapınca, dünyâda ve âhirette, sayısız nimetlere kavuşursun. İlim öğrenmek, ibâdet yapmak içindir. Kıyâmet günü, işten sorulacak, çok ilim öğrendin mi diye sorulmayacaktır. İş ve ibâdet de, ihlâs elde etmek içindir." Emirleri yapmak ve harâmlardan sakınmak, insanı Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşturur ise de, bunları ihlâs ile yapmak şarttır. Sehl bin Abdullah-ı Tüsterî hazretleri; "Yolumuzun esâsı üç şeydir: Helâl yemek, ahlâk ve amelde Resûl aleyhisselâma tâbi olmak ve ihlâs yani her işi, yalnız Allah rızâsı için yapmaktır" buyurmuştur. Seven, itâat eder!.. Muhabbet, sevmek demektir. Seven ise, sevdiğine itâat eder. Allahü teâlâyı seven, Onun gönderdiği emirleri yapar ve yasak ettiklerinden de sakınır. Çünkü, sevgilinin beğendiği şey, yol, Onun emir ve yasakları yani dinidir. O hâlde, muhabbetin çok olmasına alâmet, İslâmiyyete çok uymaktır. İslâmiyyete uymak, farzları yapmak ve harâmlardan sakınmak demektir. İslâmiyyete tam uyabilmek ise, ilim, amel ve ihlâs ile olur. Her sözde, her işte, her harekette, her duruşta, kendiliğinden hâsıl olan ihlâs, muhlas olan kimseye nasîb olur. Hakîkî bir Müslümân olabilmek için, ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi îmân etmek, ibâdetlerini doğru ve ihlâs ile yapmak lâzımdır. Allahü teâlâ doğru ve ihlâs ile ibâdet yapanları seveceğini, bunların kalblerine dünyâda feyzler yani nûrlar, âhirette de sevâb, yani iyilik vereceğini vâdetti. İbâdet, emirleri yapmak, takvâ, harâmlardan, yasak edilmiş olanlardan sakınmak demektir. İbâdetlerin doğru olması için, nasıl yapılacaklarını öğrenmek ve öğrendiklerine uygun olarak yapmak lâzımdır. İhlâs; gerek beden ile, gerek mal ile yapılan farz veyâ nâfile bütün ibâdetleri, meselâ hayrât ve hasenât yapmayı, Müslümânları sevindirmeyi, onları sıkıntıdan kurtarmayı, zikri, istigfârı Allah rızâsı için yapmaktır. Mal, mevki, hürmet, şöhret kazanmak için yapılan ibâdette ihlâs olmaz, riyâ olur. Böyle ibâdete sevâb verilmez. Günâh olur, azâb yapılır. Bid'at sahipleriyle, harâm işleyenlerle, inkâr ve isyân edenlerle arkadaşlık yapanların kalblerinde, ihlâs kalmaz. Zulmet, kara lekeler hâsıl olur. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "Bütün mü'minler ibâdet yaparken, Allahü teâlâ emrettiği ve beğendiği için yapmaya niyet ediyorlar. Böylece ihlâs ile yapıyorlar. Fakat bütün işlerin, iyiliklerin hep ihlâs ile yapılması ve bu ihlâsın kalbe hemen gelmesi lâzımdır. Bazı kimselerde, ibâdetlere başlarken yapılan niyet, ihlâs, zahmet çekerek, kendini zorlayarak hâsıl oluyor ve kısa bir zamân devâm ediyor. Sonra kalbe nefsin arzûları geliyor. Devâmlı ihlâs sâhiblerine muhlas denir. Zahmet çekerek elde edilen, devâmsız ihlâsın sâhiblerine muhlis denir. Muhlas olana, ibâdet yapmak, tatlı ve kolay olur. Çünkü bunlarda, nefislerinin arzûsu ve şeytânın vesvesesi kalmamıştır. Böyle ihlâs, insanın kalbine ancak bir velînin kalbinden gelir." Ümitsizliğe kapılmamalı... İbâdete başlarken nefis ve şeytân ile mücâdele ederek, devâmsız olan ihlâs elde edilebilince, böyle ihlâs ile yapılan ibâdetler de, zamânla nefsi zayıflatır, devâmlı ihlâs elde etmeye sebep olur. Fakat buna kavuşmak senelerce sürer. Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşmak için, ihlâs ve kalb-i selîm sâhibi olmak lâzımdır. Kalb de, ancak Resûlullah efendimize inanmak, Onu sevmek ve Ona tâbi olmakla temizlenir. Bunun için de, Peygamber efendimizin vârisi olan ehl-i sünnet âlimlerinin ve evliyânın hayatlarını, kitâplarını okumak, doğru bilgileri bu kitaplardan öğrenmek, bunlara uymak ve bu büyükleri sevmek şarttır. Netice olarak, ihlâs ile ibâdetlerini yapanlar, ümitsizliğe ve üzüntüye kapılmamalıdır. Zira Kehf sûresinin son âyet-i kerimesinde meâlen; (Bir kimse Allahü teâlâya ihlâs ile ibâdet ederse, Allahü teâlâ onu Cennetine koyacakır) buyurulmuştur. Burada esas olan iş, ihlâs ile ibâdetleri yapmak ve haramlardan da aynı şekilde sakınmaktır. Aksi halde yani ibâdetlerini ihlâs ile yapmayanlar, Bel'am bin Bâura, Salebe ve İbnüssakka gibi mürted olarak can verirler, o şekilde ölürler.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.