Sonucu belli belge: PALMER RAPORU

A -
A +

TÜRKİYE ÖNCÜ OLMUŞTU Türkiye'nin ABD'yi devreye sokarak oluşumunu sağladığı komisyon rapor hazırlıyor. Türkiye'nin, Palmer Komisyonu raporundaki bazı yaklaşım ve ifadelerden rahatsızlık duyacağı tahmin edilebilir. HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ Batı tarafından gözetilip, kollanan pek çok ülkeyle ilgili raporlarda olduğu gibi, muhtemelen Palmer Raporu da, İsrail'i çok zorda bırakmayacak. Moda tabirle "dengeli" (!) bir rapor olacak. Ankara-Tel Aviv hattında 2011 yazı, İsrail'in Türkiye'den özür dileyip dilemeyeceği tartışmalarıyla geçti. Mavi Marmara olayını araştıran Birleşmiş Milletler bünyesindeki komisyon, "Palmer Raporu"na son şeklini vermekteyken, raporda yer alacağı veya yer almayacağı düşünülen bazı ifadeler, Türkiye ve İsrail'deki karar vericilerin birbirlerine karşı tutumlarının biçimlenmesinde de etkili oldu. Palmer Raporu'nda, İsrail'in sivillerin ölümüne sebep olan eyleminin kınanmasına rağmen, Gazze'ye abluka uygulanmasının ve insani yardım taşıyan gemilerin İsrail güçlerince durdurulmasının uluslararası hukuka uygun olduğunun yer alacağı şeklindeki haberlerin çıkması üzerine, İsrail Hükümeti net bir biçimde "Türkiye'den özür dilemeyeceklerini" açıkladı. Türkiye ise özür dilememesi halinde, zaten neredeyse donma noktasında bulunan İsrail'le ilişkilerin daha da geriye gideceğini ifade etti. Palmer Raporu ne Türkiye'yi ne de İsrail'i tam olarak tatmin edeceğe benziyor. Ama görünen o ki, iki ülke de mevcut pozisyonlarını devam ettirmekte olduğundan, Türkiye-İsrail ilişkilerinin kısa vadede iyileşmesini beklemek yanlış olur. TEKRAR?ERTELENDİ Yeni Zelanda eski başbakanı Geoffrey Palmer'in başkanlığında kurulduğu için "Palmer Komisyonu" olarak adlandırılan ve Kolombiya eski cumhurbaşkanı Alvaro Uriba, Türkiye temsilcisi Özdem Sanberk ile İsrail temsilcisi Yosef Ciechanover'den oluşan heyet tarafından hazırlanan raporun açıklanması daha önce iki defa ertelenmişti. Raporun açıklanmasının ertelenmesi, raporun muhtevasıyla ilgili çok sayıda spekülasyonun Türkiye ve İsrail basın organlarında yer almasına yol açtı. Bugünlerde açıklanmasına kesin gözüyle bakılan rapor bir defa daha ertelendi. Şimdi bu durum, Türkiye ve İsrail temsilcilerinin, raporun içeriğinin nasıl olacağının ötesinde de görevlendirilmiş oldukları ve onlar üzerinden diplomatik pazarlıklar yürütüldüğü şeklindeki iddiaların daha da kuvvetlenmesine yol açar mı? PAZARLIKLAR?SÜRÜYOR Zira her ikisi de ülkelerinin dışişleri bakanlıklarının eski müsteşarları olan Sanberk ve Ciechanover söz konusu komisyona "bağımsız uzmanlar" olarak değil, doğrudan doğruya kendi ülkelerinin görüşlerini savunmaları için tayin edilmişlerdi. Türkiye-İsrail ilişkilerinin düzeyi, kamuoyu önünde herhangi bir resmî temas yapılmasına hiçbir şekilde müsait olmadığından, hatta Dışişleri Bakanlığı müsteşarı Feridun Sinirlioğlu'nun İsrailli muhataplarıyla, gözlerden uzak biçimde İsviçre'de görüşmesi söz konusu olabiliyorken, Sanberk ve Ciechanover'in "yarı resmî" sıfatlarıyla "vekâleten" pazarlık yürütmeleri gayet doğaldır. İster gizli diplomasi, ister vekiller vasıtasıyla olsun uzunca bir süredir Türkiye ile İsrail arasında yoğun pazarlıkların yapıldığı çok açık. ARABULUCULUK?FAALİYETLERİ Bölgemiz Arap Baharı olarak adlandırılan siyasi sarsıntıları geçirmekteyken, Orta Doğu'daki "geleneksel müttefikleri" Türkiye ve İsrail'in daha fazla "küs kalmalarını" istemeyen ABD yönetimi de, her iki tarafa verdiği telkinlerle, adı konulmamış bir arabuluculuğa soyunmuş durumda. Bu uzlaştırma sürecinde, kamu diplomasisi teknikleri de etkili biçimde kullanılıyor. Bir yandan "Netanyahu'nun aslında özür dilemeye çok yakın olduğu ama koalisyonun bozulmasını göze alamadığı" haberleri temcit pilavı gibi basına servis ediliyor, diğer yandan "terörle mücadelede İsrail yapımı Heron insansız hava araçlarının ne kadar büyük iş yaptığı"ndan tutun da, "Suriye'nin 1999 öncesi tutumuna geri döndüğü ve PKK'yı Türkiye'ye karşı kışkırttığına" kadar birçok haber yoluyla, Türk kamuoyunun da İsrail'e karşı yumuşaması sağlanmaya çalışılıyor. BİR?RAPOR?DOSYA?KAPATMAZ Fakat Ankara'nın bir şeyler almadan, bir şeyler vermeye niyeti yok. İsrail'e verilen mesaj gayet net: "Şartlarımızı sağlarsan, diplomatik ilişkilerimiz eski seviyesine çıkabilir." Her ne kadar, İsrail tarafının yoğun çabalarıyla sadece "özür"e indirgenmeye çalışılsa da, Türkiye'nin özür talebinin yanında, Mavi Marmara baskınında zarar görenlere tazminat ödenmesi ve Gazze ablukasının kaldırılması talepleri de masada duruyor. İşte bu noktada Palmer Raporu büyük önem kazanıyor. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, raporun Türkiye'yi tatmin edecek mahiyette olmayabileceğinin hatırlatılmasıyla "bir rapor üzerine bu dosya kapatılacak değil" diyerek, Türkiye'nin haklı olduğu bu konunun peşini bırakmayacağını belirtiyor. ANKARA?TATMİN?OLMALI Fakat raporda "İsrail'in Gazze ablukasının meşru olduğu" şeklinde bir ifadenin yer alması halinde, ilişkilerin düzelmesi için ileri sürülen üçüncü önşart konusunda Ankara'nın çok ısrarcı olmasının mümkün olmadığı ortada. Hele bir de "gemiye yapılan askerî müdahalenin yasal olduğu" ifadesinin raporda yer alması durumunda, İsrail'in Türkiye'ye bir "resmî devlet özrü" göndermesi hayal olur. İsrail'in Mavi Marmara müdahalesinden dolayı değil ama müdahale sırasındaki bazı "hatalardan" dolayı "üzgün olduğunu" açıklaması belki beklenebilir. Netanyahu'nun, hükümetin dağılmasına yol açabilecek ve operasyona katılan İsrail askerleri hakkında dava açılmasına zemin hazırlayabilecek cümlelerin yer aldığı bir özür açıklaması yapması beklenmemelidir. Ama ciddi olmayan hiçbir açıklama da Ankara'yı memnun etmez. RAPORDAN?NELER?ÇIKARILDI Diğer yandan, Mavi Marmara saldırısının BM bünyesinde kurulacak bir komisyon tarafından araştırılmasını en fazla isteyen, bu yönde diplomatik girişimlerde bulunan, ABD'yi devreye sokarak, İsrail'in bu komisyona bir üye vermesini sağlayan Türkiye'nin, kurulmasına öncülük ettiği Palmer Komisyonu raporundaki bazı yaklaşım ve ifadelerden rahatsızlık duyacağı tahmin edilebilir. Yardım filosu ve İHH ile Hükümet arasında organik bağ kuran bazı cümlelerin rapordan çıkarıldığı şeklindeki haberlere rağmen, Türkiye'nin olayın gelişim sürecindeki tutumunun yumuşak biçimde eleştirilmesi bile Ankara'da büyük hayal kırıklığına sebep olabilir. SONUÇ?AÇIK?"DENGELİ" OLACAK Türkiye bu komisyonu kurdururken, İsrail'in şiddetle kınanmasını, operasyonun uluslararası hukuka aykırı olduğunun tespit edilmesini, İsrail'in ölenlerin ailelerine tazminat ödemeye davet edilmesini, Gazze ablukasının gayri meşru olduğunun tescilini bekliyordu. Nitekim Türkiye'nin kurduğu milli soruşturma komisyonunca Şubat 2011'de hazırlanan ayrıntılı raporda bütün bu hususlar ayrıntılarıyla yer almıştı. Palmer Komisyonu toplantılarında Türk temsilcinin tutumu da milli soruşturma komisyonu raporu çerçevesindeydi. Batı dünyası tarafından gözetilip, kollanan pek çok ülkeyle ilgili raporlarda olduğu gibi, muhtemelen Palmer Raporu da, İsrail'i çok zor durumda bırakmayacak, hiçbir şeye zorlamayacak, moda tabirle "dengeli" (!) bir rapor olacağa benziyor. Keşke yanılsam ve Türkiye'ye bu haklı davasında, uluslararası düzeyde güçlü bir destek gelecek olsa.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.