İlerleme Raporunda bu defa hem TAKDİR hem de ELEŞTİRİ var

A -
A +

UYGULAMAYA GEÇİRİLMEDİ Bu yılki raporda; asıl olarak Anayasa değişikliğine rağmen, geride bırakılan bir yıl içinde bazı alanlarda düzenleme yapılmadığı, dolayısıyla değişikliklerin bir bölümünün uygulamaya geçirilemediği ifade edilmektedir. MÜZAKERE BAŞLIĞI YOK Raporun en akılda kalacak özelliği, tek bir müzakere başlığının bile açılmamasıdır. Hal böyle olunca, bu yılın raporunu, "ilerleme"nin değil, "ilerlememe"nin raporu olarak nitelendirmek için yeterli gerekçe vardır. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından her yıl düzenli olarak hazırlanan ve aday ülkenin, bir yıl içinde üyelik kriterlerini gerçekleştirmeye yönelik olarak sergilediği performansı değerlendiren İlerleme Raporu'nun Türkiye için olanı yarın (12 Ekim 2011) yayınlanacak. Her zaman olduğu gibi Komisyon, raporun resmen yayınlanmasından bir hafta önce, rapor taslağını basına sızdırdı. Çok fazla değişikliğe uğramadan yayınlanmasını beklediğimiz rapor, geçen yılkine nazaran daha çok eleştiri içeriyor. HSYK DEĞİŞİKLİĞİNE ÖVGÜ 2010 yılı İlerleme Raporu, AB Komisyonu'nun Türkiye için hazırladığı bütün raporlar içinde en olumlusu olarak nitelendirilmişti. Bilhassa 12 Eylül 2010'da gerçekleştirilen Anayasa Referandumu'nda kabul edilen maddelerden övgüyle bahsedilen bu raporda, reformların uygulama alanına da geçmesi dileği dile getirilmişti. Bu yılki raporda ise asıl olarak Anayasa değişikliğine rağmen, geride bırakılan bir yıl içinde bazı alanlarda düzenleme yapılmadığı, dolayısıyla değişikliklerin bir bölümünün uygulamaya geçirilemediği ifade edilmektedir. Mesela Ocak 2011'de TBMM'ye sunulmuş olmasına rağmen henüz yürürlüğe girmeyen Ombudsman makamının ihdas edilmesiyle ilgili yasa bu çerçevede değerlendirilmektedir. Yine de Komisyon, bilhassa Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın statüsüyle ilgili değişikliklerden övgüyle söz etmekte, Türkiye'nin bu değişiklikleri Avrupa Konseyi'nin Venedik Komisyonu'na danışarak yaptığı kaydedilmektedir. AİHM'DEKİ DAVALAR Bu yılki İlerleme Raporu'nda Türkiye en fazla, "İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması" başlığı altında eleştirilmektedir. Çoğu geçen yılki raporda da yer alan ama ilerleme kaydedilmediği için 2011 raporunda da tekrarlanan eleştirilerin yanı sıra, rapora ilk defa bu yıl giren konular da mevcuttur. Son bir yıl içinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) tam 418 davada Türkiye'yi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal etmekten suçlu bulduğu ve bu çerçevede toplam 24.5 milyon euro tazminata mahkûm ettiği bilgisi son derece çarpıcıdır. Yine son bir yılda AİHM'nin önüne Türkiye aleyhine açılmış 7764 yeni dava geldiği bilgisi de raporda yer almaktadır. Aynı başlık altında, "adalete erişim", "ifade ve basın özgürlüğü", "barışçı toplanma özgürlüğü", "dernek kurma özgürlüğü", "inanç, vicdan ve din özgürlüğü" konularında Türkiye'nin durumu gözler önüne serilmektedir. VİCDANİ RET MESELESİ Bu başlıkta dile getirilen eleştirilerden bazılarının, Türkiye'de yetkililer ve siyasiler tarafından, "abartılı", "kasıtlı", "yersiz" gibi sıfatlar kullanılarak, "haksız eleştiriler" olarak değerlendirilmesi doğaldır. Nitekim geçmiş yıllarda da, benzer eleştirilere, benzer şekillerde cevap verilmişti. Fakat, kabul edelim ya da etmeyelim, Türkiye'nin Brüksel'den görüntüsü de budur. AB tarafı, söz konusu raporu, Kopenhag Kriterleri'ne uyum çerçevesinde hazırlamaktadır. Bu kriterlere uygun olmadığını düşündükleri durumları da, çoğu zaman bir kanaat ifadesi dahi eklemeden, aynen aktarmaktadırlar. Mesela, Türkiye'de her zaman tartışmaya sebep olan "vicdani ret" konusu ilerleme raporlarının neredeyse değişmez maddelerinden biri haline gelmiştir. 2011 raporunda da, "Dini ya da diğer sebeplerle vicdani retçi olan kişilere yönelik hukuki süreçler devam etmiştir. Vicdani ret konusundaki AİHM kararlarının uygulanması hâlâ beklemededir. Askerlik hizmetine alternatif olabilecek farklı sivil hizmet şekillerinin geliştirilmesi için çalışma yapılmamıştır" cümleleri yer almaktadır. DİN KÜLTÜRÜ DERSİ... Benzer şekilde, zaman zaman tartışma konusu olan din kültürü ve ahlak bilgisi dersleriyle ilgili raporda yer alan ifadeler şöyledir: "Din dersleri ilk ve orta öğretimde mecburi olmaya devam etmektedir. AİHM'nin mecburi din dersleri konusundaki 2007 tarihli kararı halen uygulanmaya konmamıştır. Bu derslerden muafiyet alınabilmesi için nüfus cüzdanındaki din hanesinin İslam'dan başka bir din barındırması ya da boş olması istenmektedir. Din dersinden muaf olan öğrenciler için başka ders seçenekleri verilmemektedir." YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI Anayasa değişikliği konusu da, 2011 İlerleme Raporu'nda üzerinde durulan bir diğer konudur. 1982 Anayasası'nın değiştirilmesiyle ilgili olarak toplumda bir görüş birliğinin mevcut olduğunun ifade edildiği raporda, TBMM Başkanı'nın anayasa hukukçularıyla bir danışma toplantısı gerçekleştirmesinden ve kamuoyunun katılımını sağlamak üzere bir internet sitesi oluşturulma girişimi başlatılmasından bahsedilmektedir. Rapora göre, "2010 Anayasa değişiklik paketinin hazırlanması sırasında siyasi partiler ve sivil toplum ile bir danışma süreci gerçekleştirilmemiştir." Dolayısıyla bu defa, "Anayasa sürecine sivil toplumun ve siyasi partilerin en geniş şekilde katılımının sağlanmasını güvence altına alacak metotlar benimsenmelidir." AB Komisyonu'na göre hazırlanacak yeni Anayasa, "kurumların istikrarını güçlendirerek demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlıkların korunması, Kürt meselesi de dâhil uzun süredir devam eden bütün problemlerin çözümüne imkân sağlamalıdır." KIBRIS DA RAPORDA Müzakere sürecinin tıkanmasının en önemli sebebi olan Kıbrıs konusuna da İlerleme Raporu'nda yer verilmektedir. Rapora göre, Türkiye'nin BM Genel Sekreteri'nin himayesinde yürütülen müzakerelere destek vermeye devam etmekte oluşu çok büyük önem taşımaktadır. Diğer taraftan, "Türkiye AB Konseyi ve Komisyonu'nun sürekli çağrılarına rağmen 21 Eylül 2005 tarihli bildirge ve Aralık 2006 ve Aralık 2010 Konsey kararları uyarınca Türkiye'nin Ek Protokol'den doğan yükümlülüklerini yerine getirme konusunda hiçbir ilerleme kaydetmemiş, malların serbest dolaşımı önündeki engelleri kaldırmamıştır. Bununla birlikte, Türkiye 2011'in ilk yarısında AB ile Ek Protokol'ün uygulanması konusunda istişarelerde bulunmuştur" cümleleri de raporda yer almaktadır. Türkiye'nin, "Kıbrıs Cumhuriyeti" (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) ile ilişkilerini normalleştirmede hiçbir ilerleme kaydetmediğinden bahsedilen raporda, son bir aydır yaşanan Doğu Akdeniz'deki sondaj krizine de zımnen atıf yapılmaktadır. Rapora göre, "Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti karasuları ve hava sahasının Türkiye tarafından düzenli olarak ihlal ettiğini bildirmiştir." 2011 İlerleme Raporu'nun en akılda kalacak özelliği, tek bir müzakere başlığının bile açılmadığı bir dönemi kapsıyor olmasıdır. Temmuz 2010'dan bugüne geçen 15 ay zarfında AB Konseyi'nin çıkardığı engellemeler sebebiyle, Türkiye-AB müzakerelerinde hiçbir ilerleme olmamıştır. Hal böyle olunca da, 2011 yılının raporunu, "ilerleme"nin değil, "ilerlememe"nin raporu olarak nitelendirmek için yeterli gerekçe vardır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.