Çin, hafta sonunda yeni liderini seçiyor

A -
A +

Bugün ABD'de seçim günü. Yarın sabaha karşı Obama'nın mı, Romney'in mi kazanmış olduğunu öğreneceğiz. Mevcut süper gücün liderinin kim olacağı tüm ülkeleri yakından ilgilendiriyor. Dünyanın dört bir köşesinde aylardır Obama ile Romney arasındaki yarışın galibinin kim olacağıyla ilgili yorumlar ve değerlendirmeler yapılıyor. Liderler, Romney'in kazanma ihtimaline karşı alternatif politikalar hazırlıyorlar. Hâlbuki en az ABD başkanlık seçimi kadar önemli bir başka "seçim" bu haftanın sonunda Çin Halk Cumhuriyeti'nde (ÇHC) yapılacak. Geleceğin süper gücünü yönetecek kadrolar Çin Komünist Partisi'nin 18. Kongresi'nde belirlenecek. ABD'dekinden farklı olarak, ÇHC'de gerçek bir seçimden söz etmemiz elbette mümkün değil. Demokrasiyle idare edilmeyen, "demokrasi olmak" gibi bir iddiası da olmayan ÇHC'de Hu Jintao'nun yerine kimin lider olacağı şimdiden belli. Kongre, bir süre önce Türkiye'yi de ziyaret eden ve yıllardır liderlik koltuğuna oturmak için hazırlık yapan Xi Jinping'in başkanlığını onaylamak için toplanıyor. Xi'nin ÇHC'nin başına geçeceği epey bir süredir belli olduğundan, Batı dünyasında ama en fazla ABD'de bu yeni liderin nasıl bir siyaset takip edeceğiyle ilgili analizler yapılıyor. Amerikalı Çin uzmanlarını en fazla endişelendiren, Xi'nin ÇHC ordusuna çok yakın oluşundan dolayı Asya-Pasifik bölgesinde saha "saldırgan" bir politika sergileyebileceği. Bilhassa Tayvan'ın ÇHC'nin bir parçası olduğu şeklindeki mevcut yaklaşımın daha da güçlenebileceği ve Japonya ile yaşanan deniz sınırı anlaşmazlıklarının derinleşebileceği ifade ediliyor. ABD'nin ÇHC'nin önümüzdeki yıllardaki tutumundan endişelenmesi için haklı sebepleri var. Bir kere ÇHC, tüm dünyayı kasıp kavuran ekonomik ve mali kriz sırasında bile yıllık %6 büyüme hızının altına düşmeden dünyanın en büyük "fabrikası" olmayı sürdürüyor. Taklit mallar ürettiği için yıllar boyunca eleştirilen ve mizah konusu yapılan Çinli üreticiler otomotivden bilgisayara kadar tüm alanlarda kendi orijinal markalarını geliştirmeye ve dünyaya satmaya başladılar. Artık Batılı şirketlerin ucuz işgücünden yararlanarak kendi markalarının üretimini yaptırdıkları ve büyük kârlar elde ettikleri bir "uzak üretim üssü" görünümünden hızla uzaklaşan ÇHC, daha ziyade kendi üreticilerinin "üretim merkezi" haline geliyor. Dahası zenginleşen Çinli sanayici ve iş adamları kendi ülkelerinden çok uzaklarda Afrika'da, Orta Doğu'da hatta ABD'de işler alıyor ve elde ettikleri kârı kendi ülkelerine transfer ediyorlar. Üretimin ötesinde, ÇHC hızla büyük bir "tüketim alanı" haline de dönüşüyor. Halen ABD'nin elinde bulundurduğu "dünyanın en büyük tüketicisi" unvanını çok yakın gelecekte ÇHC'nin ele geçireceğine hiç şüphe yok. Üretimde ve tüketimde en üst seviyeye yerleşen ÇHC'nin dünya ekonomisine bugünkünden çok daha etkili şekilde yön vereceği unutulmamalı. Diğer yandan, ÇHC'nin takip ettiği silahlanma politikası bu ülkenin önümüzdeki dönemde sadece kendi sınırlarını korumaya dönük bir askerî strateji izlemeyeceğini apaçık gösteriyor. Pekin yönetiminin bundan 14 yıl önce Ukrayna'dan hurda yığını olarak satın aldığı, Türkiye'nin Montrö Sözleşmesi'nin ihlal edilmesine göz yumması sayesinde İstanbul ve Çanakkale Boğazı'ndan geçirerek, uzun bir yolculuktan sonra Çin'e taşıdığı Varyag uçak gemisi Çin Halk Kurtuluş Ordusu donanmasına Eylül sonunda katıldı. Güya uçak gemisi vasfını kaybettiği ve Çinli bir yatırımcı tarafından "yüzer kumarhane" yapılacağı iddia edilerek Boğazlar'dan geçirilen meşhur Varyag'ın yeni adı Liaoning oldu. Böylece ÇHC halen uçak gemisi bulunan 10. ülke haline gelirken BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri arasında da uçak gemisi bulunmayan ülke kalmadı. ÇHC'nin donanma geliştirme programı çerçevesinde yakın gelecekte iki uçak gemisi daha yapacağı biliniyor. Eğer bu gerçekleşirse, ÇHC halen 11 uçak gemisi bulunan ABD'den sonra en fazla uçak gemisine sahip devlet konumuna yükselecek. ABD'nin ekonomik olduğu kadar askerî gücüne de meydan okumaya başlayan ÇHC'nin önümüzdeki yıllarda, kendisine yakın yönetimlerle iş birliği içine girerek dünyanın çeşitli ülkelerinde askerî üsler kurmaya başlaması hiç de uzak bir ihtimal değil. ABD'de kim seçilirse seçilsin, ABD Başkanının önümüzdeki dört yıl boyunca dünyada ÇHC'nin yükselişinden ve ABD'nin gerilemesinden daha çok söz edileceği bir başkanlık dönemi geçireceği muhakkak...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.