Orta Doğu'da Soğuk Savaş bitiyor mu; yeni mi başlıyor?

A -
A +

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Stratejik Düşünce Enstitüsü'nde verdiği konferansta "Arap Baharı"nı değerlendirirken bölgede Soğuk Savaş artığı rejimlerin bir bir yıkıldıklarını, Soğuk Savaş'ın Avrupa'da sona ermesinden yaklaşık 20 yıl sonra bu bölgede de sona ermekte olduğunu anlattı. Bu görüş kısmen doğrudur. Gerçekten de, Tunus, Mısır, Libya gibi ülkelerdeki tek adam rejimleri yıkılmıştır. Suriye'de Baas iktidarının 2013'ün sonuna kadar yerinde kalması çok mümkün gözükmemektedir. Fakat Prof. Davutoğlu'nun "Soğuk Savaş" benzetmesini üç noktada takviye etmeliyiz. Birincisi, Orta Doğu siyasi tablosu sadece Soğuk Savaş'ın ürünü değildir. Mevcut tablo Birinci Dünya Savaşı'nın ortaya çıkarttığı bir sonuçtur. Osmanlı Devleti'nin Arap topraklarının Avrupalı devletler tarafından yağmalanması, bilhassa İngiltere ve Fransa'nın aralarında anlaşarak bölgede yeni devletler kurmaları, sınırları istedikleri gibi çizmeleri 1920'lerin konusudur. Dahası İngiltere'nin petrol kaynaklarını denetleyebilmek için yaptığı manevralar ve bölgede bir Yahudi devletinin kurulması için zemin hazırlaması da Soğuk Savaş başlamadan çok önce olmuştur. Eğer, 'Arap Baharı'nı "Soğuk Savaş'ın Orta Doğu'da sona erme süreci" olarak tanımlarsanız, tek parti rejimleri dışındaki anti-demokratik Orta Doğu yönetimlerini hangi kapsamda değerlendirdiğiniz anlaşılamamaktadır. Birinci Dünya Savaşı'nın ortaya çıkarttığı Arap monarşilerinin Arap Baharı'nın kendi ülkelerine sıçramaması için verdikleri büyük mücadele ortadadır. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri, Kuzey Afrika ve Suriye'de rejim muhaliflerini desteklerken, kendi ülkelerinde demokrasi ve insan hakları konusunda herhalde devasa adımlar atmıyorlar. Arap Baharı, bütün Orta Doğu ülkelerine yayıldığında ve bölgenin tamamında demokratik kurumlar yeşerdiğinde, hem Soğuk Savaş hem de Birinci Dünya Savaşı kalıntılarının ortadan kalktığına şahitlik edeceğiz. Türkiye'nin de yapması gereken, evrensel değerlerin bölgenin sadece bir bölümünde yayılmasına destek vermek değil, İran'dan Suudi Arabistan'a, Yemen'den Ürdün'e bütün Orta Doğu'nun dönüşümüne katkı sağlamaktır. İkincisi, Soğuk Savaş'ın Doğu Avrupa'da kendi kendine bitmediği gerçeğini akılda tutarsak Arap Baharı'na bu benzetmeyi yapmak hayli güçtür. Zira Soğuk Savaş ABD ve SSCB liderliğindeki iki blok arasındaydı. SSCB zayıflayıp, çökme sürecine girmeseydi, Merkezi ve Doğu Avrupa'daki sosyalist rejimlerin birbiri ardına yıkılması çok zor olurdu. Berlin Duvarı'nın yıkılması, son Sovyet lideri Gorbachov'un "şeffaflık" ve "yeniden yapılanma" söylemleriyle en alttaki tuğlayı çekmesi sayesinde oldu. Kaldı ki, eğer Avrupa Birliği ve NATO elini çabuk tutarak, eski sosyalist ülkeleri kendine bağlayacak mekanizmaları 1990'ların başında geliştirmemiş olsaydı, muhtemelen bu ülkelerde kurulan yeni rejimler iç çalkantılar yaşayacaklardı. Nitekim AB ülkelerinin ellerinden tuttuğu 10 Merkezi ve Doğu Avrupa ülkesi yumuşak bir geçiş dönemi yaşarken, eski Yugoslavya'da iç savaş ve soykırım yaşandı. Dönüp bakalım Orta Doğu'ya. Yeni rejimlerin hızla ve yumuşak biçimde demokrasiyi içselleştirmesini sağlayacak hatta bunu zorlayacak bir dış mekanizma yok. Türkiye'nin son dönemdeki demokratik dönüşümünün zeminini de oluşturan "Kopenhag Kriterleri" Orta Doğu için söz konusu değil. Her yönetim demokrasiyi kendi istediği gibi anlıyor. Üçüncüsü, bölge ülkelerinin küresel güç mücadelesinin dışında kalması söz konusu değil. Soğuk Savaş SSCB'nin çökmesiyle bitti. Bugün ise ABD-Çin ve Rusya arasında 21. Yüzyılın küresel güç mücadelesi hızla tırmanıyor. Rakip küresel güçler, Latin Amerika'dan Afrika'ya, Uzak Doğu'dan Orta Doğu'ya kadar dünyanın her yerinde kendilerine müttefikler, kimi durumlarda da vekiller arıyor. Orta Doğu'da bu güç mücadelesinin sonucu olarak yeni gayriresmi bloklaşmalar ortaya çıkıyor. Yani aslında Orta Doğu'da bitiyor zannedilen Soğuk Savaş, silahlanmadan ittifaklaşmaya kadar birçok göstergeye göre yeni başlıyor. 2013'e bölgesel çatışmaları da ateşleyebilecek her türlü sebebi barındıran karmaşık bir manzarayla giriyoruz. Yeni yılın milletimize huzur ve refah getirmesini diliyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.