Afrika'nın geleceğinde Türkiye de yer alacak!

A -
A +

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Gabon, Nijer ve Senegal'i kapsayan seyahati, Türkiye'nin son yıllarda ivme kazandırdığı "Afrika Açılımı" konusunun tekrar gündeme gelmesine vesile oldu. Türkiye'nin büyükelçiliklerinin sayısını on yılda neredeyse üç katına çıkartmasından, Türk Hava Yolları'nın Afrika kentlerine yaptığı seferlerdeki artışa, ticaret hacminin genişlemesinden Afrika ülkelerinden Türkiye'ye okumak için gelen öğrencilere kadar birçok konunun ayrıntıları kamuoyuyla paylaşıldı. Türkiye'nin Afrika'ya ilgisini diğer ülkelerden farklı kılan üç temel husus göze çarptı. Birincisi, emperyalist geçmişi olmayan, yani Afrika kıtasının yer üstü ve yer altı kaynaklarını yağmalayanlardan biri olmayan Türkiye, bölge ülkeleri nezdinde bir samimiyet testine ihtiyaç duymamaktadır. İkincisi, Türkiye insani konuları, ekonomik ilişkilerden de siyasi ilişkilerden de önde tutmaktadır. Zaten birçok Batılı ülkenin uzak durduğu bazı bölgelerde Türkiye, Kızılay, TİKA ve diğer yardım kuruluşlarıyla uzun süredir yerel halka hizmet götürmektedir. Üçüncüsü, Türkiye'nin Afrika'da karşılık bulan bir söylemi vardır. Buna isterseniz ideoloji de diyebilirsiniz. Başbakan'ın bir süredir dile getirdiği BM'nin reforme edilmesinin gerekliliği en fazla Afrika ülkelerinde destek bulmaktadır. Diğer yandan, Türkiye'nin Afrika'daki hedeflerine ulaşmasının önünde ciddi engeller bulunmaktadır. Bu engellerin başında, Afrika'da Türkiye'nin bugünkünden daha güçlü varlık göstermesini istemeyen güçler gelmektedir. Afrika'nın eski sömürgecilerinin tamamı bugün AB üyesi olan devletlerdir. Bunlar arasında da Fransa öne çıkmaktadır. Dikkat ettiyseniz Başbakan'ın ziyaret ettiği üç ülkenin de resmî dili Fransızcaydı. 55 Afrika ülkesinden 31'inde Fransızca resmî dillerden biridir. Dahası, Batı ve Orta Afrika'daki birçok ülkenin parası Fransa tarafından basılmaktadır. Batı Afrika Frangı ve Orta Afrika Frangı adını taşıyan bu paralar, bugün Euro'ya endekslidir. Bölgedeki ülkelerin bir bölümünün hazine rezervleri Fransız Merkez Bankasında tutulmaktadır. Fransa hâlâ bölgenin en önemli ticari ortağıdır. Fransa aynı zamanda güçlü bir siyasi nüfuza da sahiptir. BM Güvenlik Konseyi'nin yetkilendirmesiyle Fransa'nın Mali'ye askerî müdahalede bulunması boşuna değildir. Son yıllarda, Çin de önemli bir yatırımcı olarak Afrika'ya girmektedir. Önümüzdeki dönemde, Türkiye'nin Afrika'da Fransa ve Çin'le rekabete tutuştuğu haberlerini uluslararası medyadan sık sık okumak şaşırtıcı olmayacaktır. İkinci engel Afrika ülkelerinin büyük bölümünün milletleşme süreçlerini tamamlamamış oluşudur. Bu durum beraberinde kabileciliğin ön plana çıkmasını ve kurumsal mekanizmaların yokluğunda ancak şahıslara bağlı iş yürütebilmeyi getirmektedir. Yıllardır bu alanda "at oynatan" eski sömürgecilerle mukayese edildiğinde, Türkiye'nin kabilelere nüfuz edebilme konusunda bir süre daha çaba göstermesi gerektiği ortadadır. Bu hususla bağlantılı olarak, birçok Afrika ülkesinin yöneticisinin eski sömürgeci ülkelerden diploma almış oldukları gözlenmektedir. Bu durum ister istemez, eski sömürgecilere bağımlılığın bir şekilde devam etmesine yol açmaktadır. Türk okullarının sayısı arttıkça, bu okullardan mezun olup Türkiye'deki üniversiteleri kazananların arasında daha fazla Afrikalı genç yer aldıkça, geleceğe dönük ümitler artacaktır. Son olarak, "Afrika Açılımı"nın sürdürülebilir olması güç gözükmektedir. Türkiye'de Afrika'yla ticaret yapanların ve bazı sivil toplum kuruluşlarının dışında bölgeye duyulan "olağanüstü" bir ilgiden söz edemeyiz. Üniversite düzeyinde tek Afrika Çalışmaları Merkezi Ankara'dadır. Yine Ankara'da bir Afrika Çalışmaları Yüksek Lisans Programı mevcuttur. Tüm Türkiye'de gerçekten Afrika konularında uzman olan akademisyenlerin sayısı 10'u geçmez. Afrika ülkelerinden Türkiye'ye çok sayıda öğrenci gelmekte ama bunların bir bölümü de kendi ülkelerine dönmek yerine, çalışmak için Türkiye'de kalmayı veya Batı'ya gitmeyi tercih etmektedir. Gerçekten kalıcı bir Afrika siyasetinden söz ediyorsak, akademik alandan başlayarak tüm alanlarda Afrika'ya yönelik çalışmalar yapılması teşvik edilmelidir. Türkiye'nin yakın çevresindeki nüfuz alanına hemen komşu olan coğrafyada Afrika da bulunmaktadır. Küresel çapta bir devlet olmak isteniyorsa, dünyadaki her dört ülkeden birinin bulunduğu bu kıta ihmal edilemez. Ama bu iş çok zahmetlidir. Çok kıskançlık çekicidir. Rekabet yoğundur. Hangi bölgede varlık göstermek çok kolay ki sanki?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.