Obama'nın 2. döneminde Türk-Amerikan ilişkileri

A -
A +

1 Şubat 2013'te Ankara'daki ABD Büyükelçiliği'ne yapılan saldırı, Barack Obama'nın ikinci başkanlık döneminde de terörle mücadelenin ikili ilişkilerin öncelikli konu başlıkları arasında yer alacağının işareti olarak nitelendirilebilir. Başbakan Erdoğan'ın Mart ayında gerçekleştirmesi beklenen Washington ziyareti bu saldırı dolayısıyla öne alınır mı şimdiden kestirmek zor. Fakat Türkiye'nin de yer aldığı bölgedeki dinamiklerin giderek daha da karmaşık bir yapıya büründüğü bugünlerde Türkiye ile ABD arasında çok yoğun bir temas trafiği yaşandığını söyleyebiliriz. Göreve başladıktan sonra ilk resmî yurt dışı ziyaretini Türkiye'ye yapan Obama, Bush döneminde son derece gergin bir seyir izleyen ABD ile İslam dünyası arasındaki ilişkileri düzeltmeyi hedefliyordu. TBMM'de ve Kahire Üniversitesinde yaptığı konuşmalarda ABD ile İslam arasında bir savaş olmadığını vurgulayan Obama, Orta Doğu ülkelerinde demokrasinin gelişmesine destek vereceklerini de ilan etmişti. ABD askerlerinin Irak'tan çekilmesi ve Afganistan'dan çekilmeye dair bir takvimin kesinleşmesi geride bıraktığımız dört yılda ABD'nin bölgemize yönelik en önemli adımları olarak öne çıktı. "Arap Baharı"yla birlikte girilen yeni dönem ise Türkiye ve ABD için hem yeni fırsatları, hem de ciddi tehditleri su yüzüne çıkardı. Tunus, Mısır ve Libya gelişmeleri sırasında yakın iş birliği içinde olan Türkiye ve ABD, Suriye krizi derinleşirken birbirlerinden epeyce farklı politikalar yürüttüler. ABD'nin Suriye muhalefetinin örgütlenmesine ve Paris, İstanbul ve Katar'da yapılan toplantılara güçlü destek vermesine rağmen, Esad rejiminin devrilmesi için bir türlü doğrudan devreye girmemesi Türkiye'de hayal kırıklığına sebep oldu. Bir Türk savaş uçağının düşürülmesinden sonra NATO'nun Suriye'ye karşı verdiği güçlü destek ve Türkiye'ye Patriot füze bataryalarının yerleştirilmesi Türk-Amerikan ilişkileri açısından olumlu gelişmeler gibi değerlendirilse de, aslında Washington'un Suriye konusunda Ankara'nın beklentilerini tam olarak karşılayabildiğini söyleyemeyiz. İki ülke arasında Suriye konusunda ortaya çıkan görüş ayrılıklarının giderilebilmesi için daha yoğun bir iş birliği içine girilmesi gerektiği açık. Diğer yandan, Obama'nın ikinci dönemi henüz başlamışken 29 Ocak 2009'da Davos'ta patlak veren ve 31 Mayıs 2010'daki Mavi Marmara saldırısıyla zirveye tırmanan Türkiye-İsrail gerilimi de, son dört yılın Türk-Amerikan ilişkilerinin önemli konularından biri oldu. ABD, Orta Doğu'daki "stratejik müttefiki" İsrail'in, "model ortak" Türkiye ile yaşadığı sorunların giderilmesi için çaba gösterdi. Fakat Mavi Marmara saldırısından sonra İsrail'in BM Güvenlik Konseyi'nde kınanmasını engellediği gibi, Obama ile Netanyahu arasında esen soğuk rüzgârlara rağmen, Türkiye'nin ilişkilerin yeniden ısınması için ortaya koyduğu üç ön şartın karşılanması noktasında İsrail üzerinde güçlü bir baskı kurmadı. İsrail'e yakınlığıyla bilinen ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı John Kerry'nin, bu ay içinde gerçekleştireceği Türkiye ziyaretinde, İsrail'le ilişkilerin rayına oturtulması için Türkiye'den bazı isteklerde bulunması sürpriz olmaz. Bu isteklerin başında Türkiye'nin üçüncü ön şart olarak belirlediği "Gazze ablukasının kaldırılması"ndan vazgeçmesi, özür ve tazminatla yetinmeyi kabul etmesi gelecek. Elbette, yeni "açılım" da Türk-Amerikan ilişkilerinin önemli bir konu başlığını oluşturuyor. Özellikle Irak'ın kuzeyindeki silahlı militanların akıbetlerinin ne olacağı ve bazı Avrupa ülkelerindeki PKK faaliyetlerinin "açılım" sürecini baltalamayacak seviyeye indirilmesi için alınacak tedbirler gibi konularda Ankara-Washington hattındaki temaslarda ele alınacak. Yılan hikâyesine dönen İran'ın nükleer programı ve bu ülkeye gerçekleştirilebilecek muhtemel bir saldırıdan, Filistin'in bağımsız bir devlet olarak kabulü meselesine, Doğu Akdeniz'deki enerji rezervlerinin aidiyetinden, Irak'ta Maliki yönetiminin izlediği siyasete ve Afganistan'ın geleceğine kadar birçok konu Türkiye ile ABD arasında istişarelere konu olacak. Yukarıdaki konularda Türkiye ile ABD arasında yüzde yüz oranında bir çıkar örtüşmesi olacağını beklememeliyiz. Ama siyasi, askerî ve ekonomik alanlardaki ikili ilişkilerin mevcut düzeyine gözlerimizi kapatıp, Türkiye-ABD ittifakının yakın gelecekte çatırdayacağını söylemek de abesle iştigal olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.