Uluslararası ilişkilerde yükselen değer: Türkiye

A -
A +

Uluslararası ilişkiler disiplini, kuruluşundan itibaren hep Batı merkezli oldu. Hatta Batı'nın da ABD bölümü odaklı olarak gelişti. Uluslararası İlişkiler teorisine katkı sağlayanların en az dörtte üçü Amerikalıdır. Siyasi Tarih ve Uluslararası Hukuk boyutlarıyla düşündüğünüzde de bu tablo aşağı yukarı aynıdır. Jeopolitikten stratejiye, diplomasi çalışmalarından, barış çalışmalarına ve milletlerarası teşkilatlanmaya kadar İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana üretilmiş akademik çalışmaları bir araya getirseniz, ABD menşeli olanlar açık ara önde çıkar.

Yukarıdaki durumun tabii neticesi, üniversitelerde okutulan uluslararası ilişkiler derslerinin de -doğrudan veya dolaylı yoldan- Batı'nın etkisi altında kalmasıdır. Aslında uluslararası ilişkiler akademisyenleri -dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar- kendilerini fasit bir dairenin içinde bulurlar: Derslerde okuttukları teori kitapları ya Amerikalılar tarafından yazılmıştır ya da onların etkisinde kalan yerli teorisyenler tarafından. Teori alanında yerel "orijinal" katkı bulamazsınız. Dahası, uluslararası ilişkiler alanında yayınlanan bilimsel dergilerin çok büyük bölümü İngilizcedir. Söz konusu dergiler ağırlıklı olarak Batı üniversiteleri ya da düşünce kuruluşları tarafından çıkartılır. Akademisyenlerin bu alandaki başarı kıstası, söz konusu yabancı dergilerde kaç makale yayınladığı, kaç atıf aldığıdır. Kuşkusuz, bu dergilerin çoğunun yayın politikası, belli kalıplar içinde olmayan makaleleri yayınlamama şeklindedir. Uluslararası ilişkilerin "moda" konularını da, daha çok bu dergiler ve kuruluşlar tespit eder. Alanda zaman zaman "estirilen" rüzgârlarla, yüzlerce akademisyen aynı anda bir konuyu çalışmaya başlar. Birkaç sene sonra başka konular öncelikli hale getirilir ve akademik kitle o alana doğru yönelir. Kendi ülkelerinin önceliklerinden ziyade, uluslararası ilişkilerin gündemini belirleyenlerin, incelenmesini istedikleri konularda çalışmaya sevk edilirler. İşin ilginç tarafı, bu türden yayın yapmayanlar, kendi ülkelerinde bile akademik yükselme sıkıntısı yaşarlar. Zira birçok üniversitenin atama ve yükseltme kriterleri arasında "yabancı hakemli dergilerde yayın" da yer almaktadır. 
Dünyada uluslararası ilişkiler alanında yürütülen akademik çalışmalara yön veren en önde gelen kuruluşlardan biri Uluslararası Çalışmalar Derneği'dir (ISA). ISA her yıl düzenlediği küresel ve bölgesel konferans ve toplantılarla on binlerce uluslararası ilişkiler akademisyenini ve öğrencisini bir araya getirir. ISA Kongreleri, uluslararası ilişkiler alanındaki en büyük panayır yeri olma fonksiyonunu icra eder. Paneller, kitap fuarları, ödül törenleri, çalışma grupları, çalıştaylar, iş görüşmeleri ISA Kongresi vesilesiyle bir araya gelenlerin katıldığı faaliyetlerden bazılarıdır.
2013 yılının ISA Kongresi ABD'nin San Francisco şehrinde 3-6 Nisan tarihleri arasında dünyanın dört bir yanından gelen yaklaşık 5750 kişinin katılımıyla düzenlendi. "Uluslararası Yayılma Siyaseti: Bölgesel ve Küresel Boyutlar" başlığını taşıyan bu yılki kongrede ABD ve AB ülkelerinden gelen uluslararası ilişkiler akademisyenlerinden sonra en kalabalık gruplardan birini de Türk akademisyenler oluşturmaktaydı. Panellerde konuşmacı olan, toplantılara başkanlık eden ya da tartışmacı olarak oturumlara katılan akademisyenlerimiz sadece Türkiye ve Türkiye'nin bulunduğu bölge ile ilgili konularda değil, göçten, silahsızlanma çalışmalarına, küreselleşmeden, uluslararası ekonomi-politiğe kadar birçok konuda kongreye önemli katkılar sağladılar. Türkiye'yle ilgili panellere gösterilen yoğun ilginin yanı sıra, yayın standında sergilenen yeni kitaplar arasında -geçen senelere nazaran- Türkiye'yle ilgili olanların sayısındaki artış da uluslararası ilişkiler alanında memleketimizin daha çok ilgi çeken ve hakkında akademik çalışmalar yapılan bir yer haline gelmekte olduğunun açık delilleriydi.
Türkiye'nin önümüzdeki yıl Toronto'da yapılacak ISA Kongresi'nde, bu yılkinden daha fazla tartışılacağından hiç şüphem yok. Çünkü Türkiye'nin uluslararası ilişkiler alanına yaptığı akademik katkı her geçen yıl artıyor. Bu da orta vadede, uluslararası ilişkilerin, Batı merkezli bir bilimsel alan olmaktan yavaş yavaş çıkmasına yol açacaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.