Orta Asya'da yeni büyük oyun

A -
A +

Stratejik Düşünce Enstitüsü ve Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi tarafından 24-25 Mayıs tarihlerinde Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te düzenlenen toplantıda, Türkiye'nin Kırgızistan ve Orta Asya ile ilişkileri konusu ele alındı. Siyasi ilişkilerden, kültürel iş birliğine, ortak ticaret hacminden, jeopolitik dengelere kadar ikili ilişkileri tahlil eden konuşmalardaki ortak payda, Orta Asya siyasetinin Rusya, Çin ve ABD arasındaki ilişkilere göre oluştuğuydu.

Gerçekten de, bugün Orta Asya'da yaşananları, 19. yüzyılın sonlarından itibaren İngiltere ile Rusya'nın bu bölgedeki rekabetine verilen isim olan "Büyük Oyun" ile benzeştirenler çoğunluktadır. Yeni "Büyük Oyun"un tarafları bölgesel güç Rusya, yükselmekte olan güç Çin ve hâlen tek hipergüç olan ABD'dir.
SSCB'nin dağılmasını takip eden yaklaşık 10 yıl boyunca Orta Asya devletleri üzerindeki nüfuzunu bir ölçüde kaybeden Rusya, ABD'nin ve onunla birlikte hareket eden Türkiye'nin ekonomik ve siyasi alanlarda etkilerini artırmasını engelleyememişti. Dahası, 11 Eylül sonrasında ABD, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan'da kurduğu üsler yoluyla, askerî olarak da bölgeye yerleşmeye başlamış, Orta Asya, Başkan Bush'un Afganistan stratejisinin en önemli dayanak noktalarından biri hâline gelmişti.
2002 başlarından itibaren Rusya ve bir ölçüde Çin, ABD'nin Orta Asya'daki mevcudiyetini zayıflatacak adımlar atmaya başladılar. 1996'da gevşek bir teşebbüs olarak başlayan Şanghay İşbirliği'nin 2001'de kurumsal yapısını oluşturarak teşkilat hâline gelişi bu yönde önemli bir girişimdir. Aralık 2002'de Kırgızistan'la bir anlaşma yapan Rusya, Bişkek'in kuzeyindeki Kant üssüne 20 savaş uçağı ve 1000 asker yerleştirdi. Özbekistan 2005'te ülkedeki ABD üslerini kapattı. Vladimir Putin'in fikir babalığını yaptığı Kolektif Güvenlik Teşkilatı, bölgedeki en önemli çok-taraflı askerî ittifak olarak kuruldu. "Asya'nın NATO'su" yakıştırmalarının yapıldığı bu teşkilatının altı üyesinden üçünün Orta Asya ülkesi oluşu, Rusya'nın kendi "yakın çevresinde"ki nüfuzunun göstergesidir.
Her ne kadar, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan ve Tacikistan'a 2013 bütçesi itibariyle yaklaşık 118 milyon dolarlık yardım yapmaya devam etse de, ABD'nin Rusya ve Çin'in bu ülkelerdeki etkisini ortadan kaldırması mümkün olamıyor. Rusya'nın, Kolektif Güvenlik Teşkilatı kanalıyla Kırgızistan'a 1.1 milyar dolar, Tacikistan'a ise 220 milyon dolar tutarında silah ve mühimmat yapmayı önermesi, ABD yardımlarının ne kadar mütevazı bir seviyede kaldığını gözler önüne seriyor. Ayrıca, Rusya ve Çin Orta Asya yönetimlerine yardım verirlerken, demokrasi, insan hakları, hukuk düzeni veya serbest pazar ekonomisinin yaygınlaşması gibi herhangi bir önşartları bulunmuyor.
Başkan Obama'nın açıkladığı gibi ABD askerlerinin 2014 sonuna kadar Afganistan'dan çekilmesi durumunda, Orta Asya ülkelerinin bazı radikal grupların yayılma alanı hâline gelebileceği ABD'de endişeye yol açmaktadır. Üstelik, söz konusu radikal grupların varlığı hâlinde, hem bölge yönetimlerinin demokratikleşme adımları sekteye uğrayabilir, hem de siyasal muhalefetin bir bölümünü de "radikal" olmakla itham eden mevcut yönetimlerin bunlara karşı Rusya ile daha güçlü bir iş birliği yapmalarına yol açabilir.
ABD, Rusya ve Çin arasında Orta Asya'da devam eden bu mücadele, ister istemez Türkiye'nin Orta Asya siyasetini de etkilemektedir. Şanghay İşbirliği Teşkilatına "diyalog ortağı" olan Türkiye'nin, NATO üyesi olduğu müddetçe bu teşkilatla daha üst seviyede bir ilişki kuramayacağını bizzat Putin'in kurmayları dile getirmektedir. Türkiye, Orta Asya siyasetinde, ya ABD'den yana ya da Rusya ve Çin'den yana olmayı tercih etmeye zorlanmaktadır. Diğer yandan Türkiye'nin Batı bağlantısını temin eden en güçlü bağlardan olan NATO'dan çıkma niyeti olmadığı gibi Başbakan Erdoğan'ın son ABD ziyaretinde de sıkça dile getirildiği gibi ABD Türkiye'nin hâlâ en önemli müttefikidir...
Orta Asya'da sergilenen yeni 'Büyük Oyun'da taraflar birbirlerine karşı cephe almaya başlamış durumdalar. Türkiye'nin hem Moskova'yı ve Pekin'i hem de Washington'u kollayarak, burada herkesle dost ve herkesin güvendiği ülke olarak varlık göstermesi giderek zorlaşıyor. Bu dengeleri bir kenara bırakarak, tamamen Ankara'da şekillendirilen Türkiye odaklı bir Orta Asya siyasetini yürütebilmek için ise Türkiye'nin mevcut iktisadi ve askerî gücü yetersiz kalıyor. Orta Asya'da sözü dinlenen bir güç olabilmek istiyorsa Türkiye'nin yeni "Büyük Oyun"u iyi anlaması ve stratejik hedeflerini buna göre belirlemesi gerekiyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.