"Topal Ördek"in en zor iki yılı

A -
A +

ABD yasama organı Kongre'de çoğunluğu kaybeden Başkan'a Amerikan siyaset literatüründe "Topal Ördek" denir. 2 Kasım'da yapılan seçimlerde Kongre'nin hem Temsilciler Meclisi hem de Senato kanatlarında Cumhuriyetçiler üstünlüğü ele geçirdi. İki yıl içinde başka bir seçim yapılmayacağı ve partiler arası transfer ABD'de sıkça rastlanan bir olgu olmadığı için, Demokrat Partili Barack Obama 2016'da sona erecek başkanlık süresinin sonuna kadar "Topal Ördek" olmaya devam edecek. İktidarının son iki yılı daha önceki altı yıla göre zor geçecek.

Geçtiğimiz yıllarda sağlık reformu ve ek borçlanma limiti gibi konular sebebiyle Kongre karşısında zaman zaman zor duruma düşen Obama'nın geriye kalan görev süresi boyunca benzeri durumlar yaşama ihtimali bu seçim sonucuyla daha da arttı. İç politika ve ekonomi konularını bir kenara bırakarak, bu durumun ABD'nin dış politikasına, Irak ve Suriye'ye yönelik ABD stratejisine ve Türkiye-ABD ilişkilerine nasıl yansıyabileceği sorularına cevap arayalım.

Amerikan Anayasasına göre Kongre'nin iki kanadından Senato, dış politika konularında önemli yetkilerle donatılmıştır. Yürütmenin imzaladığı anlaşmalar, ancak Senato tarafından 2/3 çoğunlukla onaylandıktan sonra yürürlüğe girer. Yani Cumhuriyetçi çoğunluğa sahip Senato Obama'nın yaptığı uluslararası anlaşmaları tamamen durdurma gücüne sahiptir.

Diğer yandan Senato'nun, başkanın aday göstereceği sivil ve askerî üst düzey bürokratların atanmasını onay yetkisi de bulunmaktadır. Yabancı ülkelere tayin edilecek büyükelçilerin görevlerine başlayabilmeleri için, Senato'nun Dış İlişkiler Komitesi'nde yapılan oturumda senatörleri ikna etmesi gerekir. Bazen ABD Hükümetinin resmî politikası olmayan konularda bile aday büyükelçilerin görüşü sorulmakta ve alınan cevaba göre karar verilmektedir. Geçtiğimiz yıllarda 1915 olaylarına "soykırım" demeyen bir aday büyükelçinin Azerbaycan'a tayin edilmesine Senato'da onay verilmemesi bu duruma bir örnektir.

Temsilciler Meclisi ise hem Uluslararası İlişkiler Komitesi marifetiyle ABD dış politikasına müdahil olmaya çalışır hem de bütçenin yürürlüğe girme sürecinde bazı kısıntılar veya eklemeler yapmak suretiyle ABD Başkanı'nın dış politikasını zafiyete düşürebilir. Türk-Amerikan ilişkileri tarihinden örnek verecek olursak, Türkiye'ye bazı silah sistemlerinin satışının Kıbrıs ve insan hakları gibi şartlara bağlanmasını hatırlayabiliriz.

Uzun lafın kısası, Cumhuriyetçiler isterse Obama'nın dış politikasını kilitleyebilirler. 2016'da başkanlık koltuğunu da ele geçirmek istediklerinden, ileride kendi partilerinden bir başkanın enkaz devralmaması için Obama'yı yıpratmayı deneyecekler ama ülkenin ekonomisini ve dış politikasını tamamen tahrip etmemeyi tercih edeceklerdir.

Senato'da çoğunluğu kaybetmesinin ardından Obama, Irak ve Suriye politikasına acilen iki önemli yenilik getirdi. Birincisi, 2012'de ABD askerlerinin çekildiği Irak'a 1500 askerin gönderilmesi kararının alınmasıdır. IŞİD'le mücadele eden Irak ordusunu "eğitmek ve donatmak" üzere ağırlıklı olarak Irak'ın el-Anbar vilayetinde görev yapacak olan bu birliklerin, 9 yıllık ABD işgali döneminde 100.000'den fazla Amerikan askerinin başaramadığı "güçlü ve milli" bir Irak ordusunun kurulmasını ne kadar sürede ve nasıl sağlayabilecekleri, cevaplanması güç sorulardır.

Obama'nın ikinci önemli yeniliği ise, Türkiye'ye kulak vermek ve Suriye rejimini zayıflatacak yeni bir strateji üzerinde çalışılması talimatı vermesi oldu. Türkiye'nin yıllardır dile getirdiği, "sivrisineklerin yok edilmesi için bataklığın kurutulması gerektiği" şeklinde özetlenebilecek tezi, bugünlerde Vashington'da da taraftar toplamaya başladı.

Obama'nın seçimi kaybeder kaybetmez attığı her iki acil adımın da somut sonuçlar vermesi için bir süre beklemek gerekecek. Ama bu adımların Cumhuriyetçi çoğunluk tarafından "şimdilik" desteklendiğini söyleyebiliriz. IŞİD lideri Ebu Bekir El-Bağdadi'yi hedef alan bir hava saldırısının da, bu iki kararın alındığı zamana rastlaması tesadüf değildir.

Ermeni Meselesi 2015'te Türkiye-ABD ilişkilerini en fazla zorlayacak konu olmaya aday. Obama 2008'deki seçim kampanyasında Amerikan Ermeni cemaatine söz vermesine rağmen bugüne kadar ertelediği "Soykırımı tanıma" açıklamasını bu kez 1915'in 100. yıl dönümü sebebiyle yapabilir. Türkiye-ABD ilişkilerine zarar verecek bu adımın engellenmesi için Türkiye'nin sadece Obama nezdinde yapacağı girişimler yeterli olmayabilir. 2016'dan sonra iktidara geleceğine kesin gözüyle bakabileceğimiz Cumhuriyetçilerle de yakın temasa geçilmelidir. Fakat İsrail sağına yakın siyasetçilerin söz sahibi olduğu Cumhuriyetçilerin desteğini alabilmek de, Musevi lobisiyle temastan geçiyor. Önümüzdeki dönemde "değerler-çıkarlar" ikileminin bir kez daha Türk dış politikasını test edeceği gözüküyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.