Bu görüşmelerden sonuç çıkmaz

A -
A +

Suriye bunalımına bir çözüm bulunması için Viyana’da yürütülen görüşmelerden sonra yapılan açıklamalarla, G-20 Zirvesi sırasında ABD ve Rusya devlet başkanlarının Suriye ve terörle mücadele konularında yaptıkları açıklamalar bir arada değerlendirildiğinde, kalıcı çözümden çok uzak olunduğu görülüyor. Mevcut tutumların devam ettirilmesi hâlinde Suriye’nin bırakın istikrarlı bir yeni yönetime sahip olmasını, çatışmaların sona ermesi bile sağlanamaz.

Viyana toplantısının sonuçlarını kısaca hatırlayalım: Suriye rejimi ile muhalifler arasındaki görüşmeler 1 Ocak 2016’dan itibaren başlayacak. IŞİD, Nusra Cephesi ve diğer terör örgütleri bu sürecin dışında bırakılacak. 6 ay içinde geçici bir hükümet kurulacak. 18 ay içinde de seçimler yapılarak kalıcı hükümet kurulmuş olacak...

Kulağa çok hoş gelen bu formüle bakıldığında, Viyana toplantısının katılımcıları, 18 ay içinde bize sorunlarından arınmış, yepyeni bir Suriye vadediyorlar diye düşünebiliriz. Halbuki, neyin, ne zaman olacağı karara bağlanmış ama nasıl olacağını kimse tarif etmemiş. Zira başta ABD ve Rusya arasında olmak üzere Viyana sürecinin tarafı olan 17 ülkenin birçoğu Suriye meselesine çok farklı açılardan bakıyor. Sadece üç örnek üzerinden, söz konusu görüş farklılıklarının ne denli derin olduğunu görmeye çalışalım.

Birincisi, Beşar Esad’ın 6 ay boşunca kalıp kalmayacağı, görevde kalmaya devam ederse hangi yetkilere sahip olacağı, 6 aydan sonra ne yapacağı, 18 ay içinde düzenleneceği söylenen seçimlerde aday olup olmayacağı belli değil.

İkincisi, sürecin dışında bırakılacakları ifade edilen “diğer terör örgütlerinin” hangileri olduğu net değil. Baas rejimine muhalif birçok örgütü, Rusya ısrarla terör örgütü kapsamında değerlendirmeye devam ediyor. Hatta IŞİD mevzilerinden daha çok muhalifleri vuruyor.

Üçüncüsü, belirlenen takvime uyulmasını kimlerin hangi hukuksal gerekçeye dayanarak denetleyecekleri belli değil.

Şayet 1 Ocak 2016’ya kadar geçecek süre zarfında söz konusu formül, yukarıdaki belirsizliklerin giderildiği şekilde güncellenmezse, Suriye’de çözümü daha çok bekleriz. Ama bu belirsizliklerin giderilmesi bile barışın tesisi için yeterli olmayacaktır. En az dört adımın daha süratle atılması lazım.

İlk olarak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin alacağı bir kararla çatışan taraflar ateşkese mecbur edilmelidir. Ateşkesin sağlanması ve korunabilmesi için BM kararının ağır yaptırımlar içermesi gerekir.

Ateşkesi ihlal edene silahlı müdahale de söz konusu olabilmelidir. Bunun için de BM’nin bazı devletleri, gerekirse bir koalisyonu ya da bir askerî örgütü ateşkesin temini ve muhafazası için görevlendirmesi elzemdir.

İkincisi, 6 aylık hazırlık döneminde çatışan tarafların ellerindeki silahların toplanması gerekir. Bu da ancak bir BM kararı çerçevesinde ve Suriye’de konuşlandırılacak çok uluslu bir görev gücü marifetiyle olabilir.

Üçüncüsü, sivil halkın daha fazla zarar görmemesi ve insani yardımlardan faydalanabilmeleri için, Suriye’de güvenli bölgeler kurulmalı, uçuşa yasak alanlar oluşturulmalı ve yine BM kararıyla bunların denetlenmesi görevi çok uluslu görev gücüne verilmelidir.

Dördüncüsü, barış sürecinde yer almayan her türlü silahlı terör unsurlarının etkisiz hâle getirilmeleri ve Suriye toprakları dışına çıkarılabilmeleri için ortak bir komuta kontrol merkezinden yönetilen etkili bir harekât stratejisi yürürlüğe sokulmalıdır. Bu yapılırken, terör örgütlerinin mali kaynaklarının ve insan devşirme kanallarının kesilmesi son derece önemlidir.

Henüz kimin terör örgütü, kimin muhalif olduğu konusunda dahi anlaşamayan devletler bu maddeleri yerine getirebilir mi? G-20 toplantısı sırasında, gerekçesini açıklamadan “uçuşa yasak bölgenin çözüme katkı sağlayacağını düşünmüyorum” diyen ABD Başkanı Obama’nın bu tutumu sürdüğü müddetçe, sivillerin kitlesel kıyımının ve can havliyle başka ülkelere göç etmelerinin önüne geçilebilir mi? Esad rejimi bir yandan IŞİD’le mücadele ettiğini söylerken bir yandan da onun ürettiği petrolü satın alırken, bir kısmını kullanıp kalanını da başka ülkelere satarken, IŞİD’in mali kaynakları kurutulabilir mi? Yüz binlerce insanın kanına giren bir rejimin mensuplarının işledikleri insanlığa karşı suçların hesabını vermeden, “Yeni Suriye”nin inşasında rol oynamaları hangi vicdani veya hukuki gerekçeyle izah edilebilir?

Suriye bunalımı, konuya doğrudan veya dolaylı olarak müdahil olan devletlerin samimi gayretleriyle ve çok iyi kurgulanmış bir uygulama mekanizması ile çözülebilir. “Dostlar alışverişte görsün” deyişini hatırlatan, içi boş sözlerle süslenen toplantılar vakit kaybından öteye gitmez. Kalıcı çözüm üretemez. Günü kurtarmak için üretilen planlar eninde sonunda başarısız olur...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.