İsrail’de seçim ve ilhak

A -
A +
İsrail’de 5 milyon 800 bin seçmen 17 Eylül’de sandığa gidecek. Kamuoyu araştırmalarına göre, bu yıl ikinci kez yapılacak genel seçimde hiçbir partinin İsrail Parlamentosu Knesset’te tek başına çoğunluğu elde edemeyeceği görülüyor. Bu bilinen bir gerçek. İsrail’de zaten hükûmet her zaman koalisyonlarla kurulur. Bu kez de öyle olacak.
Anketlere göre eski Genelkurmay Başkanı Benny Gantz’ın liderliğini yaptığı Mavi-Beyaz İttifakı, anketlerin çoğunda Başbakan Binyamin Netanyahu’nun Likud partisinin çok az önünde gözüküyor. Ama hiçbir ankette açık ara bir sonuç çıkacağı beklentisi yok. Her iki tarafın da 31-32 sandalye alabileceği tahmin ediliyor. Bu durumda, seçimden hemen sonra, nisan ayındaki seçimden sonra olduğu gibi koalisyon görüşmeleri başlayacak. Hedef en az 61 sandalyeli bir hükûmet kurmabilmek olacak.
Başbakan Netanyahu, Likud’un seçimden birinci parti olarak çıkabilmesi kadar, koalisyon kurmakta bu kez başarılı olabilmek için aşırı sağ ve ultra-ortodoks partilerin tabanlarını hoşnut edecek bir kampanya söylemi geliştirdi. Bu söylemin odağında da, İsrail’i “büyütmek” yer alıyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın, ülkesinin büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıması ve ardından da bu yıl içinde 1967’den beri işgal altında olan Golan Tepelerinin, İsrail tarafından ilhakını tanıdığını açıklaması Netanyahu’nun seçimlerde hedeflediği aşırı sağ kitle nezdindeki popülaritesini artırmıştı. İsrail’de birçok siyasi yorumcu, içeride yolsuzluk soruşturmalarıyla boğuşan Netanyahu için bu iki kararın da “can simidi” anlamına geldiğini söylüyor. Fakat anlaşılan Netanyahu’nun sadece Trump’ın dışarıdan verdiği destekle kalıcı bir koalisyon kurması mümkün değil. Aşırı partilere gül uzatmasının ardında da bu düşünce yatıyor. Bir başka değişle hem Netanyahu’nun hem de Gantz’ın ilk hedefi seçimde birinci gelmek ama aynı zamanda hükûmet kurabilecek bir koalisyonun altyapısını da seçim kampanyası sırasında oluşturmak.
Daha önce İsrail siyasetinde hiç olmadığı kadar dillendirilmeye başlanan bir koalisyon formülü de, Mavi-Beyaz İttifakı, küçük sol partiler ve İsrail vatandaşı Arapların dört partisinin (Hadaş, Balad, Ta’al ve Birleşik Arap Listesi) bir araya gelmesinden oluşan Birleşik Liste tarafından bir hükûmet kurulması. Birleşik Liste’nin lideri Ayman Odeh, 1967 sınırlarında bir Filistin Devleti’nin kurulmasını istemekle birlikte, bazı şartların kabul edilmesi hâlinde, Netanyahu önderliğinde bir aşırı sağ ittifakın hükûmet kurmasını engelleyebilmek adına, Gantz ile bir koalisyona girebileceklerini söylüyor. Bu ise Netanyahu için tam bir kâbus senaryosu.
Mavi-Beyaz İttifakı lideri Gantz, bir koalisyon ihtimalini peşinen sıfırlamamak için -terörizmin sona ermesi şartıyla- Filistinlilerle nihai barış görüşmelerine kapıyı açık tutuyor. Dahası, Netanyahu’nun aksine, ABD Başkanı Trump’ın bir türlü ilan edemediği ama ana hatlarıyla basına sızdırılan sözde “Yüzyılın Anlaşması” hakkında hiçbir destekleyici açıklama yapmıyor.
Netanyahu bir yandan Araplarla koalisyon kurmayı düşünen partileri peşinen “Siyonizme ihanet"le suçlarken, diğer yandan da Arap seçmenlerin sandığa gitme oranını azaltmanın peşinde. Böylece Birleşik Liste’nin çok az sandalye kazanmasını ve koalisyona giremeyecek kadar güçsüz kalmasını temin etmeye çalışıyor. Anketlere göre, nisan seçiminde Knesset’te 10 sandalye elde eden Birleşik Liste, bu kez en az 9 en çok 12 sandalye kazanabilir. Bu ise 30-31 sandalye kazanabilecek olan Mavi-Beyaz İttifakı’nın, yanına İşçi Partisi ve küçük sol partileri alarak, Birleşik Liste’nin kapısını çalmasına yol açabilir.
Bundan 10 sene öncesine dönerek, kalıcı olmayan bir millî mutabakat hükûmetine mecbur kalmamak için bütün gücüyle sağı etrafında bloklaştırmaya çalışan Netanyahu, işgal altındaki topraklardaki Yahudi yerleşimlerini ilhaktan bile söz etti. Zaten yasa dışı statüde olan bu yerleşimleri İsrail’in parçası hâline getirmekten söz eden Netanyahu’ya en büyük tepkiyi, böyle bir adım atılması hâlinde İsrail’le bugüne kadar yapılmış tüm anlaşmalardan çekileceklerini dile getiren Filistin Devlet Başkanı Abbas verdi. Türkiye de Netanyahu’nun bu yaklaşımını en sert şekilde protesto etti. Görünen o ki, tek çareyi sağı arkasına almakta bulan Netanyahu bu söyleminden medet ummaya devam edecek...
Önümüzdeki hafta yapılacak seçimden sonra yine bir koalisyon kurulamaması ve bu yıl içinde üçüncü kez genel seçime gidilmesi ihtimali de masaüstünde duruyor. Trump’ın son dakikada yeni bir açıklamayla, üçüncü bir can simidi atması hâlinde bile, İsrail’in en uzun süreli başbakanı olma rekorunu kıran Netanyahu’nun 61 sandalye desteğini alacak bir koalisyonun başına geçmesi zor gözüküyor.
Tüm seçim kampanyalarından sonra olduğu gibi, bundan da geriye bazı söylemler kalacak. Maalesef “Batı Şeria’nın ilhakı” sözünün, geçmişte İsrail merkez sağını temsil eden bir parti lideri tarafından dile getirilmiş olması, ileride aşırı sağ partilerin beklentilerini kışkırtmaktan başka işe yaramayacak. Genişlemeci siyonizmin, İsrail merkez siyasetinin standart söylemlerinden biri hâline gelmesi ise 1967 sınırlarında, iki devletli bir çözümü tamamen hayalden ibaret hâle getirecek.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.