Türk dış politikasında 2020’ye bakış

A -
A +
Türk-Amerikan ilişkileri geçen yılın dış politika gündemine damgasını vurdu. Özellikle Türkiye’nin Rusya Federasyonu’ndan S-400 hava savunma sistemleri almasıyla ilgili olarak ABD’nin bir dizi yaptırımı uygulamaya sokması ilişkilerde soğuk rüzgârlar esmesine yol açtı. Türkiye’nin ortağı olduğu F-35 savaş uçağı projesinden çıkarılması, S-400 alımında görev alan kişi, kurum ve şirketler, hedef alan yaptırımlar 2019’dan 2020’ye intikal eden konulardı...
Diğer taraftan Barış Pınarı Harekâtı esnasında, terör örgütü YPG-PYD’ye Pentagon tarafından verilen destek, ABD Başkanı Trump’ın konuyla ilgili sosyal medya paylaşımları ve bu ABD Başkan Yardımcısı Pence’in Türkiye’ye yaptığı ziyaret gerilimin daha da artmasına yol açtı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington’a yaptığı resmî ziyaret sırasında Başkan Trump’ın iki ülke arasındaki ‘güçlü stratejik ilişkilere’ yaptığı vurgu hükûmetler arasındaki anlaşmazlık tablosunun bir nebze olsun ortadan kalkmasını temin etti ama aralık ayında ABD Temsilciler Meclisi’nin Türkiye’ye S-400 alımı sebebiyle yaptırımları öngören ve 1915 olaylarını soykırım olarak tanıyan iki kararı almasıyla ikili ilişkilerdeki dalgalanma 2020’ye de taşınmış oldu.
Her ne kadar ABD Senatosu önümüzdeki haftalarda Trump hakkındaki azil davasına yoğunlaşacak olsa da, Temsilciler Meclisi’nden geçen yaptırım kararlarının 2020’nin ilk aylarında Senato gündemine alınması yüksek bir ihtimal. Bu durumda Başkan Trump’ın -özellikle İran’la ABD arasında yaşanmakta olan, tabiri caizse ‘savaş benzeri durumu’ da göz önünde bulundurarak- Türkiye’nin kendi ülkesi için taşıdığı önemi bir kez daha vurgulaması ve Senato’nun Türkiye’ye yaptırımları hayata geçirmesinin önüne geçmek için adım atması beklenebilir.
2012’den bu yana Washington-Ankara hattında yaşananlar gösterdi ki, ABD başkentinde gücünün zirvesinde bir ‘Türkiye düşmanı mahfiller ittifakı’ var. Diplomatik ilişkilerin kurulduğu günden bu yana hiçbir dönemde, Türkiye’ye net şekilde karşı olan çevreler bugünkü kadar güçlü bir ittifak oluşturmamışlardı. Bu ittifakın zayıflatılması ve başta Trump olmak üzere, Türkiye’nin ABD açısından taşıdığı stratejik önemin farkında olanların seslerinin 2020’de daha gür çıkması ihtimali, bölgemizde yaşanan gerilimin ivme kazanmasıyla, giderek artıyor.
2019’dan 2020’ye intikal eden çok önemli konulardan biri de Doğu Akdeniz denklemindeki gelişmeler. Libya ile imzalanan iki mutabakat muhtırasıyla birden dış politika konularımızın en başına yerleşmiş olsa da, aslında Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki egemenlik haklarına yönelik ihlallere karşı 2019 yılı boyunca attığı adımlar Libya mutabakatından ibaret değil. Bir yandan kendi deniz yetki sahasında ve KKTC tarafından ruhsat verilen alanlarda hidrokarbon arama ve sondaj faaliyetlerini yoğunlaştıran Türkiye, diğer yandan da bir dizi askerî tatbikat yaparak kendi egemenlik alanında başka ülkelerin hak iddia etmelerini kabul etmeyeceğinin açık bir mesajını vermişti. Libya ile imzalanan deniz yetki alanları hakkındaki anlaşmayla Türkiye Doğu Akdeniz’deki muhtemel deniz yetki alanının sınırlarını tüm dünyaya ilk kez ilan etmiş oldu. Bu sınırlamayla, sadece Libya değil, Mısır da, Yunanistan-GKRY ikilisinin dayatmaya çalıştığı haritaya göre önemli kazanımlar elde etti. 2020’nin hemen başında, Yunanistan, İsrail ve GKRY arasında Doğu Akdeniz’deki doğalgazın Avrupa’ya nakli konusunda imzalanan ‘East-Med’ anlaşması, maliyet ve yapılabilirlik açılarından hiçbir hesaba uymuyor. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki devasa adımına karşı yapılmış cılız bir şovdan ibaret olan bu girişimin, evvela bu anlaşmaya imza atmış olan İsrail tarafından anlamsızlaştırılacağını ve 2020 boyunca süratle gündemden düşeceğini bekleyebiliriz.
Diğer taraftan, Libya’nın BM’nin tanıdığı meşru hükûmeti tarafından 2019 sonunda Ankara’ya iletilen yardım çağrısı, TBMM’nin 2 Ocak’ta kabul ettiği tezkere ile karşılık buldu. 2020’de Libya’da iç karışıklığın sona ermesi, huzur ve istikrarın temini ve terör unsurlarının etkisizleştirilmesi için Türkiye tarafından verilecek destek konusu gündemde olacak.
Son olarak, Suriye’de yaşanan insanlık dramının sona ermesi için Türkiye öncülüğünde yürütülen girişimler 2020’de de devam edecek. Barış Pınarı harekât sahasının terör unsurlarından tamamen temizlenmesiyle bu alanın Suriyeli mültecilerin dönüşüne açılması çalışmaları somutlaşacak. Türkiye ile Rusya arasında son derece hassas dengeler üzerinden yürüyen Suriye müzakereleri, Vladimir Putin’in önümüzdeki hafta Türkiye’ye yapacağı ziyarette özellikle İdlip meselesine odaklanacak.
Yazıyı bitirirken, aslında bir damla bile fazladan mürekkep harcamayı gerektirmeyen AB meselesine de -sırf âdet olduğu için- bir cümleyle değineyim: 2019’da olduğu gibi, 2020’de de kendi derdine düşmüş olan AB’den, Türkiye ilişkilerin geliştirilmesi hususunda olumlu bir şey beklemeyelim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.