Türkiye’nin Karabağ politikası açık ve net

A -
A +
Azerbaycan’da sokaktaki insana, ‘Karabağ Zaferi’nin sembolü neresidir?’ diye sorsanız tereddütsüz herkes Şuşa cevabını verir. Gerçekten de hem stratejik mevkii ve aşılması zor tahkimatı, hem de Azerbaycan tarihi açısından ifade ettiği mana itibarıyla Şuşa’nın işgalci Ermenistan güçlerinden temizlenmesi Karabağ Zaferi’ni taçlandıran bir hadisedir. Bu sebeple, Karabağ’ın azad edilmesinden sonra Şuşa’nın imarına büyük ehemmiyet veren Azerbaycan yönetimi, bu yıldan itibaren Har-ı Bülbül festivalini yeniden düzenlemeye başladı. Azerbaycan’ın dört bir yanından gelen sanatçılar ve folklor grupları ülkenin kültürel değerlerini bir Karabağ’ın kalbinden tüm dünyaya aktarma fırsatı buldular. Bakü’de büyük bir Şuşa hassasiyeti varken, 15-16 Haziran tarihlerinde Azerbaycan’a resmî ziyarette bulunacak olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Şuşa’ya da gidecek olması Azerbaycan’da şimdiden büyük bir heyecan uyandırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile birlikte, Şuşa’da Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları tarafından inşa edilecek okulun temelini atacaklar. ABD Başkanı Joe Biden 24 Nisan’da, Ermeni yalanlarını tanıdığını açıkladığında, Türkiye’nin bu haksızlığa tepki olarak hemen atması gereken adımları sayarken, Şuşa’da bir Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosluğu açılmasını da zikretmiştim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaret programında başkonsolosluk binasının açılması yer almıyor. Bir kez daha söylemekte fayda mülahaza ediyorum. Sadece Biden’ın ve Macron’un yaranmaya çalıştığı Ermeni diasporasına karşı verilecek en anlamlı cevaplardan biri olduğu için değil, aynı zamanda Karabağ’ın statüsünün tartışılmaya kapalı olduğunu göstermek bakımından da Türkiye’nin Şuşa’da bir başkonsolosluk açması son derece önemlidir ve bu adım geciktirilmemelidir. Ermenistan işgalinin askerî güçle sonlandırılması Minsk grubu eş başkanlarını memnun etmedi. Karabağ kurtarılınca birden bire işlevsiz ve görevsiz kalan ABD, Rusya ve Fransa bugünlerde kendilerine yeni sorumluluklar ihdas etmenin ve bir oldubittiyi Azerbaycan’a kabul ettirmenin peşine düşmüş görünüyorlar. Zafere rağmen, Karabağ’ın statüsü ve sınırları gibi konuları yeniden müzakere masasına getirmeye çalışıyorlar. Bu diplomatik cambazlıklara müsaade edilmemesi lazım elbette. Fakat her şeyden evvel işgalden kurtarılan toprakların Azerbaycan’a ait olduğunun uluslararası alanda tescillenmesi de önem kazandı. İşte bu sebeple Türkiye’nin, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Karabağ’ın Azerbaycan’ın toprağı olduğunu vurgulamayı sürdürmesi ama aynı zamanda Karabağ’ın sembolü olan Şuşa’da da başkonsolosluk binasını açması lazım. İkinci Karabağ Savaşı ya da Azerbaycanlıların deyişiyle ‘44 Günlük Vatan Muharebesi’ sürerken, Türkiye’nin Karabağ’daki pozisyonu Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kısa ve öz şekilde ifade edilmişti: ‘Azerbaycan ne istiyorsa biz de onu istiyoruz.’ Zaferin kazanılmasının üzerinden altı aydan fazla bir süre geçti. Ankara’nın siyasetinde zerre kadar değişiklik bulunmuyor. Bugün de, yarın da, Türkiye’nin Azerbaycan’a bakışı öz kardeşlik perspektifinden şekillenmeye devam edecek. Bugünlerde Azerbaycan sportif alanda büyük organizasyonlara da ev sahipliği yaparak, küresel seviyede çok etkili bir tanıtım kampanyası sürdürüyor. Bakü sokakları bugün Formula 1 yarışına sahne olacak. İki hafta sonra da Avrupa Futbol Şampiyonası maçları Roma’yla birlikte Bakü’de oynanacak. Bu başarılı organizasyonlar Azerbaycan’ın Ermenistan ve Ermeni diasporasına verdiği anlamlı cevaplar olarak da değerlendirilebilir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.