Afganistan’da alarm zilleri

A -
A +

Medyamızın ekseriyetinde Taliban heyetinin Ankara ziyaretinin muhtevasından ziyade şekli üzerinden yorumlar yapıldı. Kılık-kıyafet, oturma-kalkma, pandemi şartlarına riayet edip etmeme gibi hususlar zihinleri daha çok meşgul etti. Gelenler Taliban değil de Papua Yeni Gine heyeti olsalar, bu folklorik ve magazinvari yaklaşımlara bir nebze hak vermek mümkün olabilirdi.

Muhataplarımızın, sadece yakın çevresi açısından değil çok geniş bir coğrafi alan için önemli gelişmeleri tetikleyebilecek bir ülkeden geldiklerini hatırlayıp, bu ziyareti ona göre değerlendirmek icap eder.

Türkiye Kâbil’de kimin yönetimde olduğundan bağımsız olarak, Türk halkının Afgan halkına duyduğu tarihî kardeşlik hissiyatı muvacehesince hareket ediyor. Batı’da sıklıkla vurgulanan Afganistan’ın etnik ve mezhebî parçalanmışlığı, Ankara’nın tavrında belirleyici bir unsur değil. Hangi kökenden olurlarsa olsunlar Türkiye tüm Afganlılara aynı mesafede olduğunu her zaman ifade ediyor. Bu da Türkiye’nin dostluğunun ve kardeşliğinin sahiciliğine olan inancı perçinliyor. Taliban heyetine de bu husus aktarılarak, Afganistan’ın yeni bir iç karışıklık yaşamasının önüne geçilmesi için evvelemirde Kâbil’deki yönetimin Afgan halkını oluşturan tüm bileşenleri ihata edecek bir tabiata sahip olması gerektiğinin altı çizildi.

Bu dostane ikaza Taliban ne kadar kulak verir, şimdiden bilemeyiz. “Değiştik, ders çıkardık” diyorlar. Bazı kilit pozisyonlara Peştun olmayanlar arasından da yöneticiler atıyorlar. Ama genel yönetim anlayışlarında herkesi kucaklayıcı ve kapsayıcı tutumu hâlen göremiyoruz. Dahası, her ne kadar “rövanşist bir tutum içinde olmayacaklarını” söylüyorlarsa da Karzai ve Gani yönetimlerinde görev alanlara ve ABD güçleriyle çalışanlara son derece mesafeli oldukları ortada.

Türkiye, ülkenin birlik ve beraberlik içinde olması kadar halkın insani durumuyla da yakından ilgileniyor. Taliban’ın bazı tutumları sebebiyle Afganistan’ın uluslararası bankalardaki rezervleri bloke edilmiş durumda. Ülkede çok ciddi bir nakit sıkıntısı var. Yaklaşmakta olan kış şartları mevcut krizi derinleştirecek. Birleşmiş Milletler’in raporlarına göre 14 milyon Afganlı önümüzdeki kış mevsiminde açlık tehlikesiyle karşı karşıya. En az 1 milyon çocuğun soğuk, yetersiz beslenme ve salgın hastalıklar sebebiyle ölebileceği ifade ediliyor. Covid-19 ile mücadelede en geride olan ülkelerden biri olarak Afganistan’ın ayrıca yeni salgın dalgalarına maruz kalabileceği belirtiliyor.

Yaklaşmakta olan felaket ihtimali Türkiye’nin öncülüğünde Afganistan’a insani yardım projelerinin de gündeme gelmesini temin etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan G-20 üyeleri nezdinde başlattığı girişimle insani yardımlara derhâl ve ön şartsız başlanması gereğini vurguluyor. Roma’da yapılacak G-20’de bu konu için müessir bir tedbir paketinin hayata geçirilmesi bekleniyor. Zaten bu yapılmadığı takdirde, muhtemel bir iç savaşta zarar göreceklerden daha fazlası belki de bu kış son derece olumsuz etkilenecek.

İnsani felaket ile siyasi ve ekonomik istikrarsızlık bir araya geldiğinde, Afganistan’dan büyük bir göç dalgasının yükselmesi kaçınılmaz gözüküyor. Taliban’ın yönetime geldiği sırada olandan çok daha fazla insanın, hayatta kalabilmek için komşu ülkelere canlarını atabilecekleri ihtimali kuvvetleniyor. Türkiye, yeni göç dalgalarının önlenmesi için neler yapılabileceği konusunda da Taliban’a çeşitli telkinlerde bulunuyor.

Son olarak, ortada çok ciddi bir güvenlik riski var. Afganistan El Kaide’den, DEAŞ’a, Boko Haram’dan, El Şebab’a birçok terör örgütünün yeni lojistik üssü olmaya aday. Hatta ülkenin birçok yerinde kontrolün Taliban’da değil DEAŞ’ta olduğunu ileri süren rapor ve değerlendirmeler var. Artan güvenlik riski, başta Özbekistan ve Tacikistan olmak üzere bölge ülkelerini de rahatsız ediyor. Orta Asya yönetimlerinin “köktenci endişesinden” istifade eden Rusya, bu ülkelerle “güvenlik ve istihbarat” ilişkilerini tekrar en üst seviyelere çıkarmak için uygun bir ortam buluyor. Çin ise, kendi ülkesine terörist sızmaları engelleme görüntüsü altında Pakistan’la çok yakın ilişkiler kurarak, Hint Okyanusu’na çıkarma yapıyor.

Ankara bu noktada Taliban’a, ülkenin terör örgütlerinin yuvalanmalarına uygun hâle gelmesi durumunda dış müdahalelerin yeniden başlayabileceği, bunun da Afgan halkının yeniden büyük acılar çekmesine yol açacağı uyarılarını da yapıyor.

ABD’nin 20 yıllık beyhude gayreti gösterdi ki, Afganistan’da dış müdahalelerle bir model inşası mümkün değil. Afganistan’ın geleceğine Afgan halkının kendisinin karar vermesi gerekiyor. Ama bunun olabilmesi için evvela ülkedeki insani risklerin giderilmesi gerekiyor. Şu an diğer her konu ikincil mertebeye düşmüş durumda.

G-20 ülkelerinin Türkiye’nin çok yerinde çağrısına kulak vermesi, Afganistan’ın geleceği için belki de son fırsat olacak. Taliban’ın da sarığını önüne koyup düşünmesi ve artık ülkeleri için daha akılcı kararlar vermesi lazım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.