Türk Birliği

A -
A +
Türkçe Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi zirve toplantısı cuma günü İstanbul’da, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliğinde yapıldı. Sekizincisi düzenlenen zirvede, üye ülkeler arasında daha çok daha fazla iş birliği yapılmasına yönelik önemli kararlara imza atılırken, Konsey’in adı Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirildi. Toplantının, 30 yıl Ermenistan işgali altında kalan Karabağ’ın kurtuluşunun birinci yıl dönümüne rastlaması liderlerin konuşmalarında bu hususa da yer ayırmalarını temin etti.
Zirveyi anlamlı kılan konulardan biri de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasının 30. yıl dönümüne rastlamasıydı. Bugün Türk Devletleri Teşkilatı üyesi olan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve gözlemci üye Türkmenistan 30 yıl önce, Aralık 1991’de SSCB’nin feshedilmesiyle bağımsızlıklarını kazanmışlardı.
30 yıl geriye gittiğimizde Türkiye’nin Türk cumhuriyetleriyle ilişkilerine neredeyse sıfır seviyesinden başladığını görürüz. Soğuk Savaş yılları boyunca, Azerbaycan ve Orta Asya Türk cumhuriyetleriyle, bir iki ziyaret hariç, neredeyse hiç temas olmamıştı. Stalin’in 1953’te ölümünden sonra bile SSCB liderleri Türk cumhuriyetleri ile Türkiye arasında Stalin’in ördüğü duvarı korudu. Bu devletlerin sadece Türkiye ile değil birbirleriyle temasları da en alt seviyeye indirildi. Türklük ortak paydasına gönderme yapılması en ağır şekilde cezalandırıldı. Lehçeler ve ağızlar ayrı diller hâline getirilerek, alt kültürler bir millî kimlikmiş gibi kurgulandı. Ruslar gelmeden önce hepsi Türkçe konuşan Türk halkları, birbirleriyle ancak Rusça üzerinden iletişim kurabilir hâle sokuldu.
Türkiye’de ise Türk dünyasıyla ilişki kurmaktan söz edenler dönem dönem hayalcilikle, maceraperestlikle hatta ırkçılıkla suçlandılar. 'Turan’dan bahsetmek, “Türk Dünyası” ve “Türk Coğrafyası” gibi ifadeler kullanmak entelektüel çevrelerde linç edilmek için yeterliydi.
Rahmetli Özal ve rahmetli Demirel SSCB’nin dağılma sürecini yakından takip edip, yaklaşık 75 yıl sonra ortaya çıkan fırsatı en iyi şekilde kullanabilmenin yollarını aradılar. Başlangıçta çok büyük engellerin aşılması gerekliydi. Azerbaycan’ın beşte biri işgal altına girmişti. Ülkede iç karışıklıklar yaşanmaktaydı. Orta Asya cumhuriyetlerinde Rusların etkisi devam ediyordu. Zayıf ve narin devlet mimarileri sebebiyle iş birliklerinin kâğıt üzerinde bile oluşturulması çok zor olmaktaydı.
Türkiye’de, söz konusu cumhuriyetlere hangi ortak ismin verileceği konusunda bile bir karmaşa yaşanmaktaydı. Birileri Türkik ve Türki kelimelerini ortaya attı. Özbeöz Türk cumhuriyetleri için “Türkümsü” ya da “Türkümtrak” anlamına gelebilecek Türki kelimesi uzun süre hiç sorgulanmadan kullanıldı. Anadolu Türklerinin ana yurtlarının Orta Asya olduğu bile zaman zaman göz ardı edildi. Ortaokul ve lise ders kitaplarına bu bölgelerin tarihleri ve Türkiye ile ilişkileri gibi konular yıllarca sokulamadı. Yaşı müsait olanlar, “Ne işimiz var bunlarla. Bizim yerimiz Avrupa’dır. Batı’dır” cümlelerinin ne kadar rahat sarf edildiğini hatırlayacaklardır. Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) iki elin parmakları kadar memurla kurulduğunda bu kurumun bütçede gereksiz yük oluşturduğunu savunanlar bile çıkmıştı.
Bütün zorluklara rağmen Türk devlet aklı vazgeçmedi. Türkiye bu devletlerin tümünde büyükelçilik açan, tümüne THY seferleri düzenleyen ve ticaret müşaviri atayan ilk ve uzun süre tek devlet oldu. 1992’den 2010’a kadar Türk devletlerinin liderlerinin katıldığı 10 zirve toplantısı yapıldı. Bir yandan Türkiye’nin bu ülkelerin her biriyle ayrı ayrı ikili ilişkileri, diğer yandan toplu ilişkiler neredeyse ilmek ilmek dokundu. Çok büyük sıkıntılar ve meydan okumalara rağmen Türk devletleri daha fazla iş birliği yapma iradelerinden hiç vazgeçmediler.
2010’daki İstanbul Zirvesinde Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin hayata geçirilmesi nihayet kararlaştırıldığında çok önemli bir mesafe taşına da erişilmiş oldu. Ondan 11 yıl sonra bugün artık yeni bir merhaledeyiz. "Türk Devletleri Teşkilatı" kuruldu.
Türk devletlerinin liderlerinin kuruluşun adını Türk Birliği olarak değiştirmiş olmasını daha çok arzu ederdim. Sıfırdan bu noktaya gelişimize şahitlik etmiş biri olarak, çok taraflı ekonomik ve ticari iş birliğinin daha da geliştiği ve belki de Türk cumhuriyetlerinin vatandaşlarının ortak seyahat belgesiyle birbirlerinin ülkelerine gidebildiği bir dönemin de geleceğine inanıyorum. İşte o zaman Türk Birliği kurulacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.