Türkiye’de ABD algısı: Büyükelçi Bass’a tavsiyeler!

A -
A +
Türkiye’de Amerika algısının en olumsuz olduğu dönemlerden birini yaşıyoruz. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sırasında “müttefikimizin” izlemiş olduğu politika bu algının iyice bozulmasına yol açtı. Türkiye’de sokaktaki vatandaştan devlet görevlilerine, siyasetçisinden akademisyenine kadar halkın geniş kesimlerinde darbecilerin ABD tarafından desteklendiğine dair yaygın bir kanaat hâkim. Benzer şekilde Washington’un PKK/PYD konusunda izlediği politika da Türkiye’deki Amerikan karşıtlığını artırıyor. Peki, bu sağlıklı bir durum mudur? Elbette değil… ABD konusunda Türkiye’deki bu olumsuz algı iki ülke arasında ekonomik ve siyasi ilişkilerin geliştirilmesine engel oluyor. Türkiye’deki olumsuz ABD algısı konusunda değinilmesi gereken bir yanlış, ABD’nin yekpare olarak algılanması ve bazı kesimlerin Türkiye’ye yönelik düşmanca politikalarının bütün ABD’yi temsil ettiğine dair yanılgıdır. Bu nedenle ABD’ye bakışımızda kategorik yaklaşımlardan uzak durmalı, ABD diye tanımlanan büyük bütün içerisinde Türkiye’ye karşı düşmanca politikalar izleyenler olduğu gibi, Türkiye ile karşılıklı egemenliğe saygı çerçevesinde iş birliğine dayalı ve dayatmacı politikalardan uzak bir ilişki geliştirmeyi savunanların da olduğunu unutmamalıyız. Amerikan yönetimi nasıl Türkiye politikasını şekillendirirken Türkiye’yi yekpare olarak görmeyip, ülke içerisinde iş birliği yapabileceği kesimleri tespit edip onlarla yakın ilişki kuruyorsa, biz de ABD’ye yönelik politikalarımızda aynı ayrımı gözetmeliyiz. Bu hem Türkiye’nin çıkarları ve hem de Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği açısından doğru olandır. Türkiye’deki olumsuz ABD algısını düzeltmek için başka neler yapılabilir? Bu konuda Amerikan Büyükelçisine önemli işler düştüğünü ifade etmek gerekir. Ülkesine yönelik olumsuz algıya neden olan konularda Türkiye kamuoyunu aydınlatması faydalı olacaktır. Örneğin darbe ve PYD/PKK konusunda ülkesinin tutumuna dair diplomatik manevraların ötesine geçen inandırıcı açıklamalar yapması çok katkı sağlayacaktır. Ülkesindeki bazı “maceracıların” FETÖ/PDY örgütüne destek vererek Türkiye’deki iktidarı devirmeye kalkıştığını ve böyle hukuksuz bir girişimde bulunan bu maceracıların devlet görevlileri de olsa yaptıklarının hesabının ABD içerisinde sorulacağını açıklamakla işe başlayabilir. Türk halkının kararlı direnişinin Amerikan yönetiminin aklını başına getirdiğini, artık darbe gibi yöntemlerle Türkiye’de iktidarı devirmeye çalışmak yerine Ankara’daki yönetimle içişlerine karışmama ilkesi temelinde bir ilişki geliştirmeyi arzuladıklarını söyleyebilir. Ülkesinin FETÖ lideri Gülen’i iade edeceğini, Türkiye’nin güvenliğine karşı büyük tehdit oluşturan bu örgütle mücadele konusunda Ankara ile her türlü iş birliği yapacağını ve örgütün Amerika’daki faaliyetlerine son verileceğini duyurabilir... Amerikan Büyükelçisi ayrıca ülkesindeki, aralarında eskiden Türkiye’de büyükelçilik de yapmış olan bazı “çığırtkanların” gazete köşelerinde ve düzenledikleri konferanslarda Amerikan yönetimini, Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetini devirmeye çağırmalarını dikkate almayacaklarını ve ABD’nin artık başka ülkelerin içişlerine karışmayı öngören kirli politikalardan uzak duracağını açıklayabilir. Bu, söz konusu “çığırtkanların” heveslerini kursaklarında bırakacaktır belki, ancak Türk-Amerikan ilişkilerinin sağlıklı bir zemine oturması için yararlı olacaktır. Amerikan Büyükelçisinin, ülkesinin uluslararası teröre karşı mücadele konusundaki politikasının temel ilkelerini ortaya koyması ve bu ilkeler çerçevesinde Washington’un PYD politikasını açıklaması da Türkiye’deki ABD algısının düzelmesi açısından olumlu bir adım olacaktır. Özellikle 11 Eylül saldırıları sonrasında uluslararası terörizme karşı, finansal ve siyasi uzantıları da dâhil olmak üzere her düzlemde büyük bir savaş başlatan ve bu konuda Türkiye’den her türlü yardımı alan Amerikan yönetiminin, Türkiye’nin güvenliği açısından ne kadar büyük bir tehdit oluşturduğu açık olan PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan ve emirlerini Kandil’deki PKK patronlarından alan PYD ile neden iş birliği yaptığını inandırıcı bir şekilde açıklaması iki ülke ilişkilerinin düzelmesi açısından çok faydalı olacaktır. Amerikan Büyükelçisinin PYD konusunda inandırıcı bir açıklaması yoksa, Washington’daki patronlarına “artık mızrak çuvala sığmıyor” mesajını gönderip bir politika değişikliğini talep etmesi de Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği açısından atılması gerekli bir adım gibi görünüyor. Görüldüğü gibi, Amerikan Büyükelçisinin Türkiye’deki ABD algısının düzelmesi konusunda yapabileceği çok şey var.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.