Türkiye gibi ülkelerde seçimlerin anlamı

A -
A +
Yarın Türkiye çok önemli bir seçime gidiyor.
Yeni yönetim sisteminin ilk seçimlerinde oy kullanacağız.
Peki, Türkiye gibi ülkelerdeki seçimler, ABD, Almanya ve Fransa gibi Batı ülkeleri ya da Mısır, Suriye ve İran gibi Orta Doğu ülkelerindeki seçimlerle aynı anlama mı sahip?
Kuşkusuz hayır!
Türkiye, Brezilya ve Endonezya gibi, bölgesel güçten küresel güce yükselmeye çalışan demokratik ülkelerde seçimler yukarıda saydığım küresel aktörler ya da otokratik ülkelerden çok farklı özelliklere sahiptir.
Bu farklılığın iki temel boyutu vardır.
İlk olarak, Türkiye gibi orta büyüklükteki ülkelerde seçimler küresel aktörlerden gelen müdahale ve manipülasyonlara çok açıktır.
Amerikan başkanlık seçimlerinin bile Rusya tarafından manipüle edildiğinin ciddi şekilde tartışıldığı ve hatta bununla ilgili olarak ABD’de soruşturmaların yürütüldüğü bir dönemde, Türkiye gibi dışarıdan gelebilecek müdahaleler karşısında ABD’ye göre çok daha savunmasız ülkelerde yapılan seçimlerin değişik araçlarla manipüle edilmeye çalışıldığını biliyoruz.
Açık bir şekilde vurgulamak gerekir ki, Türkiye gibi jeopolitik konumu çok önemli olan ve küresel güce evrilmek isteyen ülkeler dışarıdan gelen müdahalelerin her zaman hedefidirler ve seçimler bu müdahale ve manipülasyonları yapmak isteyen aktörler için maliyetin en aza indiği fırsat dönemleridir.
Darbe teşebbüsü gibi maliyeti çok yüksek olabilecek araçlara karşı, sosyal, yazılı ve görsel medyanın kullanılması yoluyla oluşturulacak algılarla seçmen kitlesinin iktidar algısının yıpratılması, hoşnut olunmayan iktidarların devrilmesi konusunda daha az maliyetlidir. Zira bu araçların başarılı olmaması durumunda söz konusu manipülasyonun arkasındaki aktörlerin ortaya çıkarılması, darbe girişiminin arkasındaki aktörlerin ifşa edilmesine göre daha zordur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik yıllardır oluşturulmaya çalışılan “diktatör” algısının içeride doğurması beklenen sonucunun tamamen seçmenin oy verme davranışını olumsuz etkilemeye dönük bir manipülasyon olduğunu biliyoruz. Bu karalama kampanyasıyla dışarıda hedeflenen etki ise, Türkiye’nin sıkıştırılması ve yalnızlaştırılmasına yönelik politikaya bütün dünya ülkelerinin destek vermesini sağlamaktı.
Ancak bazı Batı ülkeleri dışında bu karalama kampanyasının hedefine ulaşamadığı, Türkiye’nin dış politikada izlediği bağımsız çizgisiyle uluslararası camiadaki saygınlığını giderek artırdığı görülüyor. Son dönemde Kudüs ve Katar Krizlerinde ABD ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin yanlış politikalarına karşı çıkılması konusunda Türkiye’nin yaptığı öncülük ile Suriye, Irak ve mülteci sorunlarının çözümü konusunda Ankara’nın attığı adımların gerek bölge ülkeleri gerekse BM gibi uluslararası kurumlarda bulduğu karşılık bunun açık göstergesidir.
İşte tam da Türkiye’nin dış politikasında izlediği bu bağımsız çizgisiyle kendilerini rahatsız etmesine engel olmak isteyen birtakım küresel ve bölgesel aktörlerin seçim dönemlerini bir fırsata dönüştürmek isteyip halkın tercihlerini manipüle etmeye yönelik çabalarını yoğunlaştırması Türkiye gibi ülkelerdeki seçimleri diğer ülkelere göre farklı kılmaktadır. ABD, Almanya ve Fransa gibi küresel aktörler dışarıdan gelen manipülasyonlara daha hazırlıklıdırlar.
İkinci olarak, Türkiye gibi ülkelerde yapılan seçimler Mısır, Suriye ve İran gibi otokratik ülkelerde yapılan seçimlerden farklıdır, zira bu ülkelerde ya seçimlerde istenmeyen sonuçların çıkmasını engelleyen müdahale araçları ya da seçimler sonucunda çok hoşlanılmayan bir hükûmet gelse bile onu kontrol altında tutacak vesayet mekanizmaları vardır.
Türkiye’de de AK Parti iktidarı öncesinde bu tür vesayet mekanizmaları vardı. Ancak AK Parti iktidarının en büyük başarısı bu vesayet mekanizmalarına son vermek ve halkın tercihiyle yönetme hakkını elde eden iktidarın gerçekten ülkeyi yönetmesini sağlamak oldu.
Bundan rahatsız olan ve Türkiye’yi alışılagelmiş yörüngede tutmak isteyen bazı dış aktörler ile onların içerideki uzantıları AK Parti’nin demokratikleşme yolundaki bu adımlarını tersine çevirip yeni vesayet mekanizmaları kurmak istedi, ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Halka ve Hakka” dayanan politik çizgisi karşısında başarılı olamadılar.
Türkiye seçimlerini farklı kılan, halkın, Mısır ve İran gibi ülkelerden farklı olarak, seçimlerin gerçekten demokratik bir şekilde yapıldığını bilmesi ve küresel ve bölgesel aktörlerle onların içerideki uzantıları tarafından yürütülen karalama kampanyalarına kanmadan doğru bildiğini yapmasıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.