Trump karşısında sendeleyen AB’nin sembolü Juncker

A -
A +
Hafta içinde Brüksel’de gerçekleştirilen NATO zirvesine yine Amerikan Başkanı Trump’ın tavırları, açıklamaları ve talepleri damga vurdu. Aynı zirvede, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in ayakta durmakta ve yürümekte zorlandığı görüntüleri de dikkat çekti. Juncker’in sağlık sorunları nedeniyle o durumda olduğunu söyleyenler olduğu gibi, içkiyi fazla kaçırmasıyla meşhur olan Komisyon Başkanı’nın daha önceki zirvelerde de benzer skandalları konuşulmuştu. Juncker’in, sebebi ne olursa olsun, sendeleyen görüntüleri NATO zirvesinde AB ülkelerinin Amerikan Başkanı Trump’ın karşısında düştükleri durumun açık bir resmi oldu aslında. Zirvede yaşananlarla birlikte, Almanya gibi bazı Avrupalı NATO üyelerinin, daha önceki NATO zirvesinde olduğu gibi, Trump’ın doğrudan kendilerini hedef alarak yaptığı suçlamalar karşısında huzursuzlukları daha da arttı. Öyle ki, bir önceki Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel zirvenin hemen ardından verdiği bir mülakatında, “Trump’ın Kuzey Kore diktatörüne dokunmayacağı garantisini verirken Almanya’da bir rejim değişikliği istediğini” ileri sürdü. ABD’nin Almanya’da bir rejim değişikliği arzuladığı iddiasını daha altı ay önce dışişleri bakanlığı koltuğunda oturan bir Alman siyasetçiden duymak, Trump ile birlikte ABD ve Almanya arasındaki ilişkilerin geldiği noktayı gösteriyor. Trump yönetimini, Almanya’ya karşı rejim değişikliği hedefine sahip olmakla suçlayan ve bundan endişe eden Almanların, bunun doğru bir tavır olmadığını görüp, yıllardır kendilerinin Türkiye’ye karşı uyguladıkları benzer politikadan vazgeçip geçmeyeceklerini bilmek mümkün değil. Peki, Trump, Almanya ve diğer Avrupalı NATO üyelerinden ne istiyor? Gabriel’in söylediği gibi, gerçek amacı Almanya’da rejim değişikliği mi? Trump’ın hedefinin rejim değişikliği falan olmadığını Gabriel dahil bütün Avrupalılar biliyor. Kendi politik geleceği ve ülkesinin çıkarları doğrultusunda Kuzey Kore lideriyle bile el sıkışmaktan imtina etmeyen Amerikan Başkanı için önemli olan, ülkelerin ne tür rejimlerle yönetildiği değil, Amerikan çıkarlarına aykırı politikalar izleyip izlemedikleri. Almanya’nın Amerikan çıkarlarına aykırı politikalar izlediğini düşündüğü için bu ülkeye baskı yapıyor Trump. Almanya, askerî harcamalarını düşük tutarak kendi savunma yükünü de büyük ölçüde ABD’nin sırtlanmasını istiyor. Trump, Almanya’nın ekonomik gücüyle orantılı bir şekilde savunma harcamalarını artırmasını istiyor ki, bu Amerikan silah şirketlerinin Almanya’ya ihracatının artması anlamına gelecek. Almanya, ABD ile olan ticaretinde yaklaşık 60 milyar dolar fazla vererek ABD’nin dış ticaret açığında en fazla rolü oynayan ülkelerin başında geliyor. Trump, bunun Berlin’in agresif ticaret politikasından kaynaklandığını düşünüyor ve Almanya ile olan ticaret açığını azaltmak istiyor. Almanya, Amerikan sıvılaştırılmış gazını almak yerine Rusya’dan aldığı gaz miktarını artırmak için bu ülkeyle yeni boru hatları (Nord Stream II) inşa etmeye çalışıyor. Üstelik doğrudan Baltık Denizi altından döşenecek bu yeni hatlarla ABD’nin Doğu Avrupa’daki çok önemli müttefiki Polonya’yı bypass ederek Varşova’nın öfkesine neden oluyor. Yine Nord Stream II, Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz satışında önemli bir terminal ülke olan Ukrayna’yı da bypass ediyor ki, bu Almanya’nın kendi çıkarları için Ukrayna’yı satması olarak yorumlanıyor. Önce AB olarak Ukrayna’yı Rusya’dan koparmaya çalışarak Moskova’yı provoke ettiler. Rusya’nın Ukrayna’yı fiilî olarak parçalaması karşısında ise Kiev’e etkili bir şekilde destek vermek yerine Rusya’nın Avrupa doğalgaz pazarına Ukrayna’yı bypass ederek girmesine destek oluyorlar. Almanya ve diğer bazı Avrupa ülkelerinin NATO’nun savunma bütçesine katkılarından, ticaret politikalarından ve Rusya ile ilişkilerinden memnun olmayan Trump’ın, “ya savunma harcamalarınızı artırırsınız ya da ben kendi yoluma giderim” şeklindeki tehdidi Avrupalıları ürkütmüş durumda. Trump’ın suçlamalarına en fazla maruz kalan Almanya’nın, bugünler için inşa ettiği AB’den beklediği desteği alamadığı da açık. Hatta bazı Avrupa ülkeleri bu Trump-Merkel kavgasında, AB içerisindeki dominant pozisyonundan rahatsız oldukları Almanya’nın değil ABD’nin yanında olmayı tercih ediyorlar. Merkel’in, böyle zamanlarda sırtını yaslamayı düşündüğü AB, Komisyon Başkanı Juncker gibi sendeliyor. Hastalıktan mıdır yoksa sarhoşluktan mı bilinmez!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.