Mültecilere karşı nefret söyleminin hedefi kim?

A -
A +
Suriyeli mülteciler konusunda Türkiye bütün dünyaya örnek olacak adımlar attı ve atıyor. Ama buna rağmen hem içeriden hem de dışarıdan ağır baskı altına alınmaya çalışılıyor. Türkiye’nin bugüne kadar üstün gayretiyle elde ettiği olumlu imajı karalamaya çalışan kesimler var. İçerideki bazı siyasiler ve medya mensupları Suriyeli mülteciler üzerinden hükûmeti vurmaya çalışırken ülkemizin imajına da zarar veriyorlar. Suriyeli mültecilere yönelik başlatılan karalama kampanyası giderek Batı’daki benzerleri gibi yabancı düşmanı ırkçı bir kampanyaya dönüşüyor. Bu kampanyayı yürütenler her ne kadar ırkçı olmadıklarını söyleseler de, onları Batı’daki ırkçı türdeşleriyle ortak noktaya iten şey bu meseleyi mümbit bir siyasi malzeme olarak keşfetmeleri. Batıdaki ırkçı ve yabancı düşmanı türdeşlerinin mülteci karşıtlığı üzerinden ciddi oylar aldıklarını ve merkezdeki partileri sarstıklarını gördükleri için, Suriyeli karşıtlığıyla siyasal tabanlarını genişletmeye çalışıyorlar. Yöntem de aynı. Mültecilerin çok fazla suça karıştığını ve ülkedeki güvenliği tehdit ettiği yalanını söylüyorlar. Mültecilerin Türk vatandaşlarının işini çaldığı yalanını söylüyorlar. Sahte ve çarpıtma fotoğraflarla Suriyeli mültecilerin denizde keyif çattığını gösterip halkı Suriyelilere karşı galeyana getirmeye çalışıyorlar. Devletin Suriyelilere maaş bağladığı, hastanelerde onların tedavisine öncelik verdiği yalanlarını yaymaya çalışıyorlar. Toplumda Suriyelilere karşı bir korku ve nefret havası oluşturma peşindeler. Ve maalesef bunu başarıyorlar da. Halkın yabancıya ve ötekiye karşı olan doğal endişe ve tereddüdünü organize bir karalama kampanyasıyla korku ve nefrete dönüştürmek her zaman kolaydır. Hele bir de ekonomik sorunlar varsa. Peki, neden bu şekilde yabancı ve mülteci düşmanlığı ve korkusunu körüklemeye çalışıyorlar? Çünkü siyasi getirisi var. Mülteci ve yabancı düşmanlığını halkın içinde ne kadar yaygınlaştırabilirlerse, mültecilere kucak açan AK Parti hükûmetine karşıtlığı da o kadar artırabileceklerini biliyorlar. 31 Mart seçimlerinde bunun ön provasını yaptılar. Şimdi gelecek seçime kadar Suriyeli düşmanlığını ellerinden geldiğince artırmaya çalışacaklar. Hatta buna ülkemizdeki Irak ve Afgan vatandaşlarına yönelik karşıtlık da eklenecek. Sonuçta, ektikleri bu nefret tohumlarının hasadını seçimlerde yapmayı planlıyorlar. İşin ilginç tarafı, Avrupa’daki en “mülteci dostu” diye bilinen partiler de son yerel seçimlerde Türkiye’deki mülteci düşmanlığı üzerinden propaganda yapan partilerin başarılarına çılgınca sevindiler. Hükûmetin, mülteci meselesinde şimdiye kadarki kazanımlarını heba edecek adımlardan uzak durması hem AK Parti’nin siyasal ve kültürel kimliğinin hem de Türkiye’nin imajının korunması açısından çok önemli. Ancak AK Parti yönetiminin bunu yaparken bir yandan da Türkiye’deki mülteci karşıtı siyasal oluşumların bu meseleyi malzeme olarak kullanıp halk arasında mültecilere yönelik korku ve nefret oluşturmaya yönelik karalama kampanyalarına karşı da hazırlıklı olması gerekiyor. Bunun için mültecilerin toplumdaki negatif algısının ortadan kaldırılmasına yönelik adımlar atılması gerekiyor. Ülkemizdeki toplam Suriyeli ve Iraklı mülteci sayısının 4 milyonu geçtiği düşünüldüğünde bunun çok zor bir görev olduğu açık. Suriye’de mültecilerin dönebileceği güvenli bölgelerin oluşturulması ve gerek buralara dönecek gerekse ilk etapta Türkiye’de kalacak mülteciler için alınacak uluslararası finansal desteğin artırılması bu zor görevin dış ayaklarını oluşturuyor. Yine Türkiye üzerindeki mülteci yükünün sayı olarak da hafifletilmesi için ülkemizdeki mültecilerin bir kısmının başka ülkeler tarafından alınmasına yönelik girişimler de meselenin uluslararası boyutuyla ilgili. İçerideki mültecilerin mümkün olduğunca kamplara yerleştirilmesi, yerli işsizliğe yol açmayacak şekilde istihdama nitelikli bir şekilde katkı vermelerini sağlayacak politikaların geliştirilmesi ve halkın yabancı düşmanı propagandalara karşı bilinçlendirilmesi ise sorunun çözümünün iç boyutuyla ilgili. Kendi tercihleri sonucu olmadan devasa bir mülteci sorunuyla karşı karşıya kalan Türkiye’nin bu meseleyle hakkıyla hâlleşmesinde hükûmetin alacağı tedbirler hep eksik kalacaktır. Zira yük çok büyüktür. Bu yüzden halkın desteği ve siyasi çıkar hesaplarıyla yapılan ırkçı propagandalara karşı uyanık olması çok önemlidir. Hakk'ın yanında olmak bunu gerektirir ve halk her daim hakkın yanında olmalıdır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.