"Gel öyleyse kadıya gidelim!"

A -
A +

Hazret-i Ali (radıyallahü anh), halife iken zırhını kaybetmiş ve çok aradıysa da bulamamıştı...
Bir gün Kûfe'de idi...
Zırhını bir Yahudi'nin elinde gördü ve "Bu zırh benimdir... Sende ne arıyor?" diye sordu ona.
Yahudi itiraz etti:
"Hayır, bu zırh benim."
Hazret-i Ali "kadıya gidelim" dedi ve birlikte kadıya gittiler... Kadı Şüreyh, Hazret-i Ali'ye sordu:
"Mesele nedir?"
Hazret-i Ali arz etti:
"Bu kişinin elindeki zırh benimdir."
Kadı Şüreyh Yahudi'ye döndü:
"Sen ne diyorsun?"
"Hayır, bu zırh benimdir, şimdi de benim elimdedir" dedi.
Kadı, Hazret-i Ali'ye sordu:
"Şahidin var mı?"
"Âzâtlı kölem Kamber ve oğlum Hasan, o zırhın benim olduğuna şahittirler."
Ama Kadı Şüreyh;
"Oğulun babaya şahitliği caiz değildir, başka şahit göster" dedi.
Yahudi bunları dinledi.
Çok duygulandı...
Ve sesi titreyerek "Müminlerin emiri, beni kendi hâkimine götürdü... Ama kendi hâkimi kendisinin aleyhine hüküm veriyor... Böyle bir adalet ancak hak dinde olur" dedi.
Şehadeti getirdi.
Müslüman oldu ve "Ey müminlerin emiri, bu zırh senindir... Zira senin devenden düşmüştü de ben almıştım..." deyiverdi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.