"Sen, şu üç altının hesabını ver!"

A -
A +

Hazret-i Ali (radıyallahü anh), bir harpten zaferle döndü... Ganimet olarak çok "mal" ve birkaç çuval "altın"la Resulullah Efendimizin huzuruna geldi.
Selâm verdi ve;
"Yâ Resulallah!.. Duanızla zafer nasip oldu" dedi. Sonra ganimet mallarıyla "altın" dolu çuvalları arz etti kendisine.
Efendimiz sevindi.
Ve çok dua ettiler.
Sonra ganimet taksimine geçildi... Allah'ın Resulü, çuvallar dolusu altınları gazilere avuç avuç dağıttı.
Sıra Hazret-i Ali'ye geldi.
Ona ise "üç altın" verdi.
Hazret-i Ali, her gaziye beşer onar avuç verirken, kendisine "üç altın" vermesinin hikmetini anlayamadı...
O gece rüya gördü.
Mahşer meydanıydı.
Ve herkesten dünyada kazandığı malın hesabı soruluyordu... Melekler "Yâ Ali!.. Sen de şu üç altının hesabını ver" dediler.
Hazret-i Ali terledi...
Ateş bastı vücudunu...
Sıkıldı, bunaldı ve o anda uyanıp "Ooh! Rüyaymış" dedi. Ve sevinip koştu Resulullah'ın huzuruna.
Efendimiz onu gördü.
Çok sevindi...
Ve tebessüm edip "Yâ Ali! Üç altının hesabını veremedin değil mi?" buyurdu.
Ali bin Ebi Talip;
"Evet yâ Resulallah! Senin her yaptığın güzel, her işin hikmetlidir... Canım sana feda olsun" dedi.
Ve sevinç içinde ayrıldı huzurdan...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.