Köprü yapma, karakol yapma, eee?

A -
A +
Bazıları devlet mefhumundan, ülke idare etmenin ne anlama geldiğinden pek haberdar olmayabilir. Dolayısıyla cahil cesaretiyle söyledikleri şeyler de ciddiye alınmayabilir. Ama bol bol siyaset ve strateji dersi verenlerin, ipe sapa gelmez söylemleri, absürt istekleri şöyle böyle deyip geçiştirilemez. Vaka bu ülkede, nice anlı - şanlı siyaset ve bilim adamı pozisyonundaki kişiler, yıllar yılı evlere şenlik öyle şeyler dillendirdi ki, dinleyenler ne yapacağını hepten şaşırdı!..
Sabah'tan Mehmet Barlas, dün bu hikâyelerin bir özetini vererek, "İYİ Kİ ESKİ KÖPRÜLERİN YIKILMASI İÇİN DAVA AÇMIYORLAR!.." diyordu. Barlas, CHP'nin, üçüncü havaalanı inşaatının iptali için Danıştay'a dava açacağı yolundaki açıklamasından yola çıkarak, geçmişte; "İstanbul'a köprü tuzakları kuruluyor" ve "İhracat ülkesi olursak içeride yiyecek şey bulamaz aç kalırız..." diyen 'bilim adamlarını'(!) hatırlatıyordu. Ve haklı olarak, ülkede yaşanan devrim niteliğindeki büyük değişimlerin; sosyo-politik yapıları, kültürü, alışkanlıkları tümden sıfırlayıp geçen zamanla birlikte buharlaştıramadığı gerçeğini vurguluyordu. Demek ki sosyal ve ekonomik değişim ya da zaman aşımı, zihniyet inkılâbı için yeterli olmuyor. İnkılâp yahut devrim kelimesini dillerine pelesenk etmiş en eski siyasi partinin mensupları, bir türlü gerçek değişim ve dönüşüm olgusunu kavrayamıyor.
Böyle olunca da, statükocu zihniyetin gereği olarak her türlü yenilikçi hamleye, kalkınma çabalarına ket vurmaya çalışıyor. Kendilerini aydın- ilerici vs. diye takdim edenler, rahatlıkla ortaya çıkıp ellerindeki Yeniçeri talepleri listesini okuyarak, hükümete hiza ve istikamet vermeye çalışıyorlar... "Üçüncü köprü yapılmasın, üçüncü havaalanı yapılmasın, HES'ler yapılmasın... Bir de filan filan illerin valileri görevden alınsın..." Bu türden dayatmalara, halk dilinde verilen çok çarpıcı cevaplar var, ama burada tekrarlamayalım!
Devleti, asli fonksiyonlarını yerine getiremez duruma düşürecek dayatmaları, özgürlük ve hak arama olarak lanse etmek isteyenler, âlemi sersem zannediyor. Bayanlar, baylar, devletin asli görevi ülkenin dış ve iç güvenliğini sağlamaktır. Bunun için sınır boylarına da, şehir ve kasabaların içlerine de karakol inşa eder, etmek zorundadır. Dünyanın her yerinde bu böyledir! Kanun dışı işlerle uğraşanlar, karakolların mevcudiyetinden herhalde hoşlanmaz... Ama akıl var, mantık var. Can ve mal emniyetine hizmet edecek mekanizmaları inşa etmek zaruridir. Olayların seyrine dikkatle bakıldığında, Gezi Parkında, güya çevre duyarlılığı ile üçüncü köprü ve havaalanının yapımına karşı çıkanlarla, Lice'de Kürt meselesi adına karakol yapımına karşı duranlar, temelde aynı dürtülerle hareket ediyor. Birinin sebebi sosyal, diğerininki siyasal formatta ortaya konabilir. Ama netice değişmiyor: İktidarı zora sokmak, çalıştırmamak! Memleketin dirlik ve düzeni için gerekli işlerin yapılmasını engellemek, hele de bunu kanunsuz biçimde yapmaya kalkışmak, kabul edilebilir bir şey midir? Cizre'de, devletin güvenlik kuvvetlerine alternatif olma iddiasıyla birtakım oluşumların uç vermesini, önemsiz bir olaymış gibi göstermeye çalışmak, asla ciddiyetle bağdaşmaz. Bu sözüm de BDP'ye...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.