"Ülkemizi bölecek konular üzerinde adım atamayız..."

A -
A +
Medyada, "Başbakan artık gündemi belirleyemiyor" diye sevindirik olanlar, çok geçmeden fena halde yanıldıklarını görmüş olmalı. Tıpkı Başbakanın birkaç günlük tatile çıkmasını, sağlığına dair tezvirata çevirerek siyasi havayı bulandırmaya çalışanların çakılması gibi...
Evet, Başbakanın konuşması gibi, sessiz kalması da olay oluyor! Zira siyaset arenasında kendisine alternatif olabilecek bir parti lideri yok... Sadece liderlik pozisyonu değil, aynı arenada iktidar partisini dengeleyecek bir siyasi oluşum da yok. Hal böyle olunca, bütün kızgınlık, kıskançlık ve tersi yöndeki beyhude gayretlere rağmen, iktidar partisi ve lideri ülkenin gündemini belirlemede tartışmasız hâkimiyetini sürdürüyor. Erdoğan'ın Türkmenistan dönüşü basın mensuplarına yaptığı açıklamalar, önümüzdeki dönemde üzerinde çok konuşulacak konular. Aynı zamanda orta ve uzun vadede Türkiye'nin, önemli meselelerinin çözümünde izlenecek siyasi çizgi ve stratejik yaklaşımların da çarpıcı bir özeti mahiyetinde.
Başbakan, genel af söylentilerinden anadilde eğitim meselesine, Kuzey Irak'ta toplanması beklenen Kürt Konferansından PKK militanlarının yurt dışına çekilmesine; seçim barajından yeni anayasaya kadar, birçok konuda dikkat çekici açıklamalar yaptı. Belki de en fazla öne çıkan husus, "anadilde eğitim" konusu. Erdoğan'ın buradaki duruşu, her yönüyle dikkat çekici ve esas sorumluluk mevkiinde bulunmanın bütün gereklerine işaret ediyor... Anadilde eğitimle ilgili soruya verdiği şu cevap, bundan sonrası için ana istikameti belirleyici nitelikte: "O konu bizim için şu anda ele alınacak durum değil. Özel okullarda da yok. Ne, neyi getirir götürür, kimse düşünmüyor. Biz düşünmeye mecburuz. BİZ ÜLKEMİZİ BÖLECEK KONULAR ÜZERİNDE ADIM ATAMAYIZ. Zamanlama çok önemli. Zamanlamayı iyi yapmazsanız güzelim ülkemize yazık edersiniz. Biz zaten okullarda anadili öğrenme imkânı sağladık. Ama anadil ile eğitimin önünü açarsanız resmi dili zedelersiniz..." Burada herhangi bir sorumluluğu bulunmayanların, hariçten kolayca gazel okumalarına çok net bir cevap var. Son derece kritik meselelerde, 'uydum kalabalığa' gibisinden karar verilemez.
Anadilde eğitim, bazılarının yazıp çizdiği gibi, öyle kolay bir mesele değil. Bu noktada atılacak hesapsız bir adım, hayati sonuçlara yol açabilir. İşte Erdoğan bu hassasiyeti izhar ediyor. Biliyorum, bu açıklama üzerine bazı köşe leşkerleri yine atıp tutacaklar. Ama önemli değil. Devlet yönetmenin ciddiyet ve sorumluluğu, sadece kişilerin indi fikirleriyle tartılamaz. O işin kendine has kural ve kaideleri var. Başbakanın "Kimse düşünmüyor, ama biz düşünmek zorundayız..." dediği de bu. PKK Örgütünün kimi açıklama ve tehditlerine karşı söyledikleri de, yine sorumluluk mevkiinde bulunmanın ve devlet mefhumunun ifade ettiği otorite ve meşruiyetin izharıdır. Yani devlet dediğiniz mekanizma, herhangi bir örgüt gibi hareket etmez; meşru veya gayrı meşru herhangi bir yapılanmadan gelen baskı ve tehditlere de pabuç bırakmaz. Halin icabı neyse, ona göre davranır. "Hukuk dışına çıkanlar, hukuk içinde ağır şekilde bedelini öder..." ifadesi, hukuk devletinin temel fonksiyonunu hatırlatıyor: Kamu düzenini korumak!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.