Diktatör ve lider...

A -
A +
Orta Doğu'nun büyük bir değişimin eşiğinde olduğunu belirten Prof. Şükrü Hanioğlu, çok önemli bir tespit yapıyor (Sabah gazetesi, 11 Ağustos)... Arap topraklarını İngiltere ve Fransa arasında bölüştüren Sykes–Pico gizli anlaşmasının dayattığı "yeni düzen" yerine, Orta Doğu'nun kendi düzenini inşa edeceğini, bunun da Batı projelerinin takibi ile değil, Bölgede yaşayan halkların çabası ve uzlaşmasıyla şekilleneceğini ifade ediyor. Hanioğlu, Sömürgeci güçlerin Bölge'de bıraktığı problemlerden ötürü, bu yeni düzeni kurma bedelinin hayli yüksek olacağına da dikkat çekiyor. Batı'nın bıraktığı problemli mirası şöyle özetliyor: "... Sömürge ve mandat rejimleri sona erdiğinde ise bırakılan miras 'tek adam' rejimlerinin önünü açtı. Bunların Batı ile iyi geçinenlerine "lider", onunla çatışanlarına "diktatör" dendi..."
Hanioğlu'nun bu tespiti, 3 Temmuz'da askeri darbe ile alaşağı edilen Mısır'ın seçilmiş cumhurbaşkanı Mursi'ye, bazılarının niçin "DİKTATÖR" dediğini de yeterince açıklıyor. Batı ile (özellikle ABD ile) iyi geçinen diktatör Hüsnü Mübarek, bu yüzden pekala "lider"di ve otuz yıllık iktidarı boyunca da, bu konforu yaşadı. Tunus'ta da aynı konforu, tam yirmi beş yıl Zeynel Abidin Bin Ali yaşadı... Onların seçimde rakipsiz olarak yarışması ve yüzde 99.99 gibi saçma sapan sonuçlarla kazandıklarının ilan edilmesi, Batı nazarında hiç de "lider"liklerine halel getirmiyordu! Ama halkın dürüst bir seçimle işbaşına getirdiği Mursi, "uysal adam" olmadığı, olmayacağı için bir yıl içinde "diktatör"leşiverdi!..
Bir süreden beri, Başbakan Erdoğan'a karşı da aynı dil kullanılıyor. Çünkü Erdoğan, arı kovanına çomak sokuyor. Bu tavır mütegallibe devletlerin hiç ama hiç hoşuna gitmiyor. O yüzden de çeşitli kanallardan gizli-açık hücumlar peş peşe sökün ediyor. Bu hücumlara karşı dik duran Erdoğan, malum çevrelerin öfkesini kabarttıkça kabartıyor. Doğruların seslendirilmesine asla tahammülleri yok. Erdoğan, Mısır'da döndürülen dolapları faş edince, önemli merkezlerde alarm zilleri çaldı. ABD'nin İsrail hesabına yaptığı çıkış, gerçekten şaşırtıcı idi... Batı medyasında Erdoğan aleyhine yapılan yayınlar, güç odaklarının ne denli rahatsız olduğunu ortaya koyuyor. Finacial Times (FT) gazetesinin editörü Gideon Rachman, terbiye sınırlarını aşan bir dille bu ülkenin başbakanına saldırma cür'etini gösterdi. Ne gariptir ki, FT editörünün bu küstahlığını, doğru ve yerinde bir yaklaşımmış gibi sunan kimi yerli kalemler, bu saldırıyı Başbakanı cerh etme delili olarak kullandı!..
The Economist dergisi de yaptığı analizde, yaklaşık 11 yıllık iktidarına rağmen, Erdoğan'ın gücünü korumasından ne kadar rahatsızlık duyduğunu açığa vuruyor. Adı geçen dergi, "İçeride ve dışarıda aldığı bazı yenilgilere rağmen", Erdoğan'ının gücünü koruduğunu, ekonomideki kimi olumsuzluklara karşılık, mesela yaklaşan yerel seçimlerde İstanbul'u muhtemelen kaybetmeyeceğini, aleyhte gibi görünen çeşitli göstergelerle birlikte, 2023 hedeflerini de tutturabileceğini belirtiyor. Yani, "Türkiye'yi ilk on büyük ekonomi arasına sokabileceğini" öngörüyor...
Demek ki, Batı'nın birine lider veya diktatör demesi önemli değil, ölçü de değil. Önemli olan halkın ne dediği...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.