Hey Adamım! Biraz edep, biraz terbiye...

A -
A +
Kemal Kılıçdaroğlu'nun siyaset sahnesinde, kendince sivrilmeye başladığı günleri şöyle bir hatırlayınız... Geçmişte kayda değer kişisel bir başarısı bulunmayan, tam tersine bir dönem genel müdür olarak başında bulunduğu SSK'yı, neredeyse iflasa sürükleyecek büyük zararlara uğratıp, ideolojik kadrolaşmalarla da iyice dibe vurmasına sebebiyet veren bir sicil... Böyle bir maziye rağmen, hemen tamamı iktidar partisine yönelik yolsuzluk iddialarıyla, Kemal Bey CHP'de sun'i şekilde sivrilebildi. Özellikle, Dengir Mir Mehmet Fırat ve Melih Gökçek'e karşı ileri sürdüğü ve hiçbirinin de doğruluğunu asla ispatlayamadığı, arkası gelmeyen yolsuzluk ithamları, bunlara dair sansasyonel televizyon tartışmaları, Kılıçdaroğlu'nu, bazılarının nazarında tuhaf biçimde fenomen haline getirdi.
Derken, çok daha tuhaf ve ürkütücü biçimde, Egemen Bağış'ın ifadesiyle; "Bir dikiz kaseti" ortalığı allak bullak etti. Liderlik koltuğunda en güçlü demlerini yaşayan Deniz Baykal, malum kasetle alaşağı edildi. Baykal'ın istifasını açıkladığı sırada "Ben aday değilim..." diye beyanat veren Kemal Kılıçdaroğlu, bir gün sonra adaylığını deklare etti. Kimse (Oyun içindeki aktörler hariç tabii...) ne olup bittiğini anlayamadı bile! Ama daha ilk günde burada, bu köşede kayda geçirmiştik. Kemal Bey'in geçici formül olduğunu, "Esas Kemal Geriden Gelecek..." başlığı altında anlatmaya çalışmıştık...
Evet, geçen zaman zarfında, Kılıçdaroğlu'nun parti genel başkanı olabileceği; ama zinhar liderlik çapında bir kalibre ortaya koyamayacağı, çok kesin bir şekilde ortaya çıktı. Doğrusu beni şaşırtan şey, Kemal Bey'in bu kadar süre koltuğunu koruyabilmiş olmasıdır. Fakat bu çok uzun olmayacak. Mahalli seçimlerden sonra, seyreyleyin gümbürtüyü!.. Gidişi nasıl olur bilemem, ama çok uzak olmayan bir gelecekte koltuğu bırakmak zorunda kalacağını şimdiden söyleyebilirim.
Bu kadar kesin konuşmamın sebebi, Kılıçdaroğlu'nun sepetindeki pamuğun kısa zamanda tükenmiş olmasıdır. Dikkat ederseniz, sepette pamuk kalmadığı için, kendisi giderek daha agresifleşiyor ve üslubunu da daha fazla bozuyor. Son olarak Başbakan Erdoğan hakkında sarf ettiği sözler, artık dibe vurduğunu gösteriyor. Ne demek, "Başbakan Dolmabahçe'de oturmuş, Kadıköy'den gelen kadınları dikizliyor..." Böyle bir ifade, bir siyasi parti liderinin ağzından nasıl çıkabilir? Kaldı ki, bunu ilk defa da söylemiyor. Daha önce de benzerini kullanmış. AK Parti yetkilileri haklı olarak çok sert tepki gösterdi. Hüseyin Çelik, "Böyle bir lafı kavga eden iki sokak serserisinin bile birbirine söyleyemeyeceğini..." dile getirdi. Bülent Arınç, "Kılıçdaroğlu'nun ağzına biber sürülse caizdir..." şeklinde tepki gösterdi. Bekir Bozdağ'ın ifadeleri ise daha sert oldu. Kılıçdaroğlu ve özellikle CHP adına, bu durum büyük talihsizlik. Bence esas tepki CHP kanadından gelmeli. Zira bu hal, CHP için, hiç de yüz akı bir durum değil. CHP'nin kendisinden beklenen tavrı koymaması halinde ise, bunu bizzat toplum yapacaktır. Evet, göreceksiniz Kılıçdaroğlu, siyaseten bu lafların altında kalacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.