"Özel hayata müdahale" mi?

A -
A +

 AK Parti'nin Kızılcahamam'daki toplantısında, Başbakan Erdoğan'ın öğrenci evleriyle ilgili söylediği birkaç cümle, ülkede yeni bir hararetli tartışmaya kapı açtı. Erdoğan'ın söylediği şuydu: "Üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor. Bunun denetimi yok. Muhafazakâr demokrat yapımıza bu ters! Vali Bey'e bunun talimatını verdik. Bunun bir şekilde denetimi yapılacak." Başbakanın denetimine işaret ettiği, Denizli ilindeki bir olay ve bununla ilgili vatandaşlardan gelen ihbar veya şikâyet... Ancak medyada hemen alevlenen tartışma, daha ilk dakikadan itibaren hadiseyi başka noktalara çekmeyi başardı. Başbakan yardımcısı Bülent Arınç ve Başbakanın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın konu hakkındaki ilave açıklamalarına rağmen, tartışmaların seyri değişmedi. Öyle anlaşılıyor ki, öküzün altında buzağı aramaya meyyal olanlara, yeni bir fırsat doğdu!..

Tartışmak elbette iyidir ve gereklidir. Amma bunu doğru yapmak kaydıyla... Hürriyet'ten M. Yılmaz, Erdoğan'ın sözünden yola çıkarak, "İslamcı faşist bir rejimin ufkundayız galiba" hükmüne varıyor. Böyle bir saptırma, Yılmaz gibi kalemler için zor değil. Bu cenahtaki kalemler için bu tür saptırmalar şaşırtıcı da değil. Ancak toplumun da kafası karışmadan, bir şekilde doğruları öğrenmesi gerekiyor. Bazıları hemen şu klişeye sarılıyor: "Yetişkin insanların (kanuni dilde yaşı 18'den yukarı reşit kişilerin) nasıl yaşadığına kimse karışamaz..." Şayet bu yegâne kriter ise, o zaman "Kamu düzeni, genel ahlâk ve genel sağlık" gibi, bütün hukuki düzenlemelerin ve uygulamaların temeli olan kavramların havada kalması lazım! Öyle ya, (Rüştünü ispat eden herkes, her şeyi yapabilir...) gibi, sakat bir mantık doğar ki, hayatın gerçekleriyle hiçbir şekilde uyuşmaz. İnsanların özel hayatı vardır, ama bir de toplumsal hayat ve onun maddi-manevi kuralları vardır.
Bu kuralların çiğnendiğine dair, vatandaşlar tarafından şikâyet geldiği vakit, mülki idare işin gereğini yapmak durumundadır. Başbakanın ifade etmek istediği de esasen budur. Ama Hürriyet'in yazarı konuyu o kadar egzajere ediyor ki sormayın: "Demek valiler ve güvenlik güçleri artık bu işlere de karışıyorlar... Başkalarının ne yaptığı, ne ettiğiyle kafayı bozmuş, mahallenin dedikoducu işsiz güçsüz insanları gibi, gözlerini evlerin içine dikmişler..." Vay, vay, vaay! Duyan da neler olmuş neler diyecek. Galiba o da, Kılıçdaroğlu gibi "dikizleme" ithamını yapmak istiyor, ama aynı ifadeyi kullanmıyor. Değerli okuyucular, böyle bir sakat mantıkla doğruları bulmak asla mümkün değil.
Mesele ne "muhafazakâr toplum mühendisliği", ne "İslamcı faşist rejim" ne o, ne o. Mesele toplumun gerçeklerinin algılanmasıdır. Bu ülkedeki insanların kahir ekseriyeti, bireysel ve toplumsal yaşamda ortak değerlerin muhafazasını savunuyor. "Benim kızım karnını şişirmesin de, kiminle birlikte olursa olsun..." diyen marjinal tiplerin haricinde, hiç kimse, kendi kız çocuğunun yabancı bir erkekle aynı evi paylaşmasını istemez. İstemediği gibi, yanı başında böyle bir hayat tarzına da rıza göstermez.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.