Diyar-ı Bekr'i doğru okumak...

A -
A +
Diyarbakır'da bugün yaşanan siyasi ve sosyal gelişmeleri nasıl okumalı? BDP-PKK cenahının iddia ettiği gibi, bütün bu faaliyetler, iktidarın Kürtleri bölme teşebbüsü ve AK Parti'nin bir seçim yatırımı, yani Diyarbakır Belediye Başkanlığını kazanma hamlesi midir? Yahut Devlet Bahçeli'nin söylemiyle, Türkiye'yi bölmeye yönelik vahim bir hadise midir? Yoksa Başbakanın ifade ettiği üzere, "Çözüm sürecini taçlandıracak..." hayli renkli bir buluşma ve kaynaşma mıdır? Hangisi, hangisi?! Görünen o ki, herkes ve her kesim kendi meşrebi ve siyasi aidiyetine göre yorumluyor. Tıpkı Diyarbakır'ın isminin de, siyasi ve ideolojik maksatla çok farklı telaffuz edilmesi gibi...
İlgili kaynaklarda, dokuz bin yıllık bir geçmişe sahip olduğu ifade edilen Diyarbakır'ın ismi, Roma-Bizans döneminde Amid, O'mid, Emit veya Amidi şeklinde geçiyor imiş. Hazret-i Ömer (radıyallahu anh) zamanında (Miladi 639) fethedildikten sonra, o bölge Diyar-ı Bekr olarak tesmiye edilmiş. Osmanlılar devrinde, 1637'de şehre vilayet statüsü verilince, Amid olarak anılan merkezin adı yavaş yavaş değişerek, Diyarbekir ismi öne çıkmış. Cumhuriyet döneminde, 1937'de; Türk dili üzerinde yapılan "Türkçeleştirme" ameliyesinde, şehrin ismi Diyarbakır olmuş... Bugün bölücü örgüt ve uzantıları, Diyarbakır yerine Amed ismini kullanıyor. Fakat Osmanlı devrinde olduğu gibi, Diyarbekir şeklinde telaffuz edenler de az değil. Neyse asıl konumuz bu değil...
Kim ne derse desin, iki gün boyunca Diyarbakır ve havalisinde devam edecek etkinlikler, sadece bu önemli vilayetimizde değil, bütün Güneydoğu bölgesinde derin siyasi ve içtimai etkiler doğuracaktır. Ve çözüm sürecine mutlaka olumlu katkı yapacaktır. Halkın beklentisi de bu yönde. Diyarbakır'da yaşananları ille de Kürtçülük dar kalıbı içinde değerlendirenlerin, büyük resmi görmeleri mümkün değil... Oysa tam da şu sıralarda, Irak; Suriye ve genel olarak Orta Doğu Bölgesinde, ülkemizi de hayli derinden etkileyecek çok ciddi gelişmeler yaşanıyor. Mikro milliyetçilik ve saparatizm, Bölgenin asıl ihtiyacı olan büyük entegrasyonu önlemek için; küresel güçlerin körüklemekte olduğu bir fitne... Bu fitnenin aktör ve figüranlığını yapanlar, barış türküleri söyleyen Şıvan Perver'in, çözüm sürecine destek veren Barzani'nin, Diyarbakır'a gelmesinden fena halde rahatsızlık duyuyorlar!..
Şartlar ne olursa olsun, çözüm süreci tabii ki devam etmeli ve herkesin beklediği olumlu netice ile tamamlanmalı. BDP, Diyarbakır Belediye Başkanlığını kazanmayı kendince stratejik bir hedef olarak koyabilir. Ancak hiçbir siyasi başarı, ülkeye barış ve huzurun gelmesinden daha önemli olamaz. BDP ve/veya HDP, şayet barış söyleminde samimi ise, siyasi tavırlarını da buna uyarlamalı. Bugüne dek, Kürt meselesinin çözümü için belirleyici bir inisiyatif geliştirmeyen BDP, hiç olmazsa siyasi misyonunu HDP'ye terk ederken, bir işe yarasa iyi olurdu!.. Barzani'nin dindar Kürt halkını BDP'den koparmada, alet olduğunu düşünenler, Kürtlerin ekseriyetinin dindar olduğu gerçeğini niçin değerlendirmiyor? Devlet, seksen yıl boyunca laisizm dürtüsüyle, bölge halkına yeterince yanlış yaptı. Peki, Kürtlere hamilik iddia eden BDP, kimin hesabına ve neyin peşinde acaba?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.