Kafaların silahsızlandırılması...

A -
A +

 Toplumsal Barış ve Çözüm Süreci Araştırma Komisyonu, hazırlamış olduğu raporu dün bir basın toplantısıyla açıkladı. Bu raporun, muhtevası itibariyle epeyce tartışılacağı açık. Zira Cumhuriyet tarihinde bu meseleye dair belki de en kapsamlı rapor mahiyetinde ve elbette yaptığı tespitler açısından da son derece önemli. Komisyona CHP ve MHP üye vermedi. O sebeple sadece AK Parti ve BDP'li üyeler ortak çalışma yaptı. Komisyon Başkanı AK Parti Milletvekili Naci Bostancı, bu raporu hazırlama esnasında, son otuz yıllık süreçte insanların neler yaşadıklarını gördüklerini ifade etti ve şöyle dedi: "Biz otuz yıllık sürecin kanlı mağdurlarını, milleti dinledik..."

İşin özü olarak, "Devletin milletinden, milletin devleti dönemine girildiğini, doğrusunun da bu olduğunu, zira devletin milletten değil; milletin devletten üstün olduğunu" dile getiren Bostancı, komisyon üyeleri olarak elbette her konuda mutabık kalamadıklarını, ancak şu hususta mutabık olduklarını belirti: "Çözüm süreci mutlak surette, her türlü gölgeleme girişimlerine, kışkırtıcılığa, meydan okumaya rağmen, mutlak surette yürütülmesi gereken bir süreçtir. BU MİLLET ARTIK KAN İSTEMİYOR. Kim ve siyasi görüşü ne olursa olsun, insanlar artık genç bedenler için mezar kazmak istemiyor..."
Komisyon raporunun dili de, yeni dönemin özelliklerini yansıtır biçimde; çözümün sürdürülmesi ve olumlu şekilde sonuçlandırılması için, herkese düşen sorumluluğu hatırlatıyor... Soruna ve çözüme insani değerler inkâr edilmeden bakılması gerektiğini hatırlatan raporda şu ifadeler yer alıyor: "Sorunun muhataplarına ve hatta bu sorunu çözebilmek için şiddet ve terörü bir çözüm noktasıymış gibi değerlendirerek, buna başvuranlara dahi bu değerleri esas alarak, düşman değil, suçlu gözüyle bakabilmek önem taşımaktadır..." Bazı kesimlerin bu kabil ifadelere çok sert tepki göstereceğini beklemeliyiz. Ancak bugüne kadar çatışmacı dille, sertlik politikalarıyla herhangi bir netice alınamadığını da hep beraber yaşayarak gördük değil mi?
O sebeple raporun şu yaklaşımını gerçekçi görmemek mümkün değil: "İlk etap olarak silahın gölgesinden kurtarmak açısından, silahsızlandırma ve BELKİ DAHA DA ÖNEMLİSİ KAFALARIN SİLAHSIZLANDIRILMASI, sürecin ilerleyeceği zemin açısından dikkate değerdir..." Fiziki mayınlardan daha ziyade, kafalardaki mayınların temizlenmesinin büyük önem taşıdığına dikkat çekilen raporda, "Çözüme destek veren ve bu konuda fayda sağlayabilecek diasporaların da sürece dâhil edilmesi perspektifi değerlendirilmelidir..." ifadesi de yer alıyor. Bu noktada, Mesut Barzani ve Şıvan Perver'in üç hafta önce Diyarbakır'a gelmesinin olumlu etkilerine gönderme yapıldığı da açıkça görülüyor.
Rapor, esasen hepimizin kabul ve itiraf ettiği şu gerçeği tekrarlayarak, toplumsal barışı yakalamak için topyekûn almamız gereken tavrı işaret ediyor: "Sorun hepimizin sorunu ve sorunun çözümü ise hepimize fayda sağlayacaktır. Bu nedenle sorunun çözümsüzlüğüne yıllardır destek veren ön yargılar, kişiler, sabit düşünce kalıplarından sıyrılmak ve çözüm sürecine daha kucaklayıcı, daha ılımlı ve daha tutarlı eksende bakmak gerekmektedir..." Temennimiz, bu istikamette sürece olan desteğin daha da güçlenmesi!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.